Vladimir Vladimiroviç Putin… Rus askerlerinin Ukrayna’ya yönelik hamlesinin emrini verdiğinde bugünleri öngörmüş müydü yoksa ‘yanlış hesap’ mı yaptı bilinmez. Ancak Moskova’nın bu kararın ardından çok zorlu bir kıskaca girdiği bir gerçek.
Sürecin askeri, istihbari, politik ve ekonomik süreçleri sıkça konuşuldu. Tüm bu hususların dönüp dolaşıp düğümlendiği yer Rusya’nın sahip olduğu enerji kaynakları. Biz bu kez soruyu farklı bir yerden soralım ve meselenin daha temeline inelim…
Evet, Rusya’nın çok büyük rezervleri var. Ve Avrupa için kısa vadede bir B planı pek mümkün görünmüyor. Peki, batının neredeyse her şeye ambargo uyguladığı ve teknoloji transferini kesinlikle yasakladığı bir ortamda Ruslar enerji kaynaklarını kendi imkanlarıyla çıkarabilir, istedikleri noktaya transferini sorunsuz bir şekilde gerçekleştirebilir mi?
Rusya dünya düzeninde yer almakta zorlanıyordu
Nükleer Enerji Uzmanı, İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Saygın, bu soruya yanıt vermeden önce kendi penceresinden Kremlin’in neden böyle bir adım atmış olabileceğini değerlendiriyor.
En baskın nedenlerden birinin ‘Rusya’nın ekonomi politiğinin var olan dünya düzeninde yer bulmakta giderek zorlanması’ olduğunu söylüyor. Bu tezini rakamlarla destekliyor ve “Rusya rakibi olarak gösterilen ABD’den yaklaşık 14 kat, Çin’den ise yaklaşık 10 kat küçük ekonomiye sahip. Üstelik ekonomisinde doğal kaynak ihracatı baskın olup, ileri teknolojiyle ilgili dönüşümü sağlayamadığı ilgili göstergelere bakıldığında rahatça görülüyor” bilgisini paylaşıyor.
Saygın’a göre bu haliyle Rusya, Brezilya ve Avusturya ile aynı ligde olan orta büyüklükte bir devlet. Ancak hem SSCB kodları hem de nükleer silaha sahip olması Rusya’yı farklı bir noktaya taşıyor. Asıl sorunun böylesine bir ülkenin batı ekonomik düzenine tam entegre olamaması olduğunu söylüyor Saygın.
Batı fırsatı kaçırmak istemiyor
2014’te Kırım’ın sözde ilhakı ile başlayan süreçte ne ABD’nin ne de Avrupa ülkelerinin yeterince tepki göstermediği herkesin malumu. Ancak işler bu kez öyle değil. Hem ABD hem AB ülkeleri hem de NATO neredeyse aynı düzlemde hareket edebiliyor.
Prof. Dr. Saygın da bundan bahsediyor ve Batının Rusya’yı düştüğü bu durumda yakalamışken rejimini değiştirmek ve sıradan bir orta büyüklükte ülke olarak sistemine dahil etme fırsatını kaçırmamak için ABD koordinasyonunda hamlelerini yaptığını kaydediyor.
Putin enerji kartını doğru oynayabilecek mi?
Prof. Dr. Hasan Saygın’a göre bu durumda Putin’in elinde kullanabileceği iki silahı bulunuyor:
“Petrol, gaz, kömür ve diğer bazı değerli madenlerin ihracatında kısıtlamaya gitme fikri öncelikle koz. Diğer silahı ise herkesin tahmin edeceği üzere nükleer silahlara başvurma ihtimali. Putin eğer enerji kozunun yeterli olmayacağını anlar ve rejiminin dağılmaya başlayacağını düşünürse o zaman bu kozunu da kullanabilir.
Rusya’nın ihracatında geçen yıl yüzde 45 ile enerji birinci sıradaydı. Putin’in bu ‘silahı’ son ana kadar kesmesi mümkün gözükmüyor. Burada ilginç bir tablo var onu da pas geçmemek lazım.
Putin belki de Batı’nın teknolojik ambargosu nedeniyle enerji arzını mecburen kesmek zorunda kalabilir. Rusya ‘tek tip’ mala bağlı olan ekonomisinin çeşitlendirmek için son yıllarda pek çok projeyi hayata geçirmeye çalıştı. Ama şu ana kadar özelikle yarı iletkenler, telekomünikasyon cihazları, ileri yazılım, lazerler, hava ve uzay sistemleri ve petrol rafineri makinalarını konusunda dışa bağımlılığı sürüyor.
Batı’nın teknolojik ambargosu da tam da bunları içeriyor. Karada veya denizde petrol, gaz çıkarmakta kullanılan bazı kritik cihazlar ve yarı iletken yokluğu ile periyodik olarak gereksinim duyulan unsurların elde olmaması bu kaynakların çıkarılamamasına neden olur. Rafinelerin gereksinimi olan cihazların ve yarı iletkenlerin yokluğu ise çıkanın işlenememesi sorununu beraberinde getirir.”
Yarı iletken teknolojide Rusların eli kolu bağlı
‘Olmazsa olmaz’ bazı teknolojilere dair somut örnekler veriyor Prof. Dr. Saygın… Özelikle ileri yarı iletken teknolojisinde Rusya’nın Güney Kore’ye bağımlı olduğunu hatırlatıyor. ABD’nin öncülüğü ve koordinasyonundaki bu ambargoya Güney Kore, Tayvan, Japonya’da ilk günden katıldığının altını çiziyor.
“Özelikle Tayvan ve Güney Kore bu alanda Dünya’da tektir ve onların ürettikleri ürünlerin taşıdığı teknik değer bütününe yaklaşan başka bir ülke yok. İşin ilginç yanı bu yarı iletken ambargosu enerji sektörü yanı sıra askeri ve istihbarat sektörlerinde de Rusya’nın elini kolunu bağlayacak” diyor Saygın.
Çin, Rusya için merhem olabilir mi?
Bu noktada araya giriyor ve Kremlin ile ilişkilerini çok sağlam bir temele oturtan Pekin yönetimine konuyu getiriyoruz. Öyle ki ilk günden bu yana batılı ülkelerin vermediği her teknoloji için ‘O zaman Rusya da bunu Çin’den sağlar’ argümanını okuyoruz. Gerçekten de Çin Rusya’nın bu konudaki derdine derman olabilir mi?
“Çin ile Rusya’nın liderleri bir süre önce bir araya gelerek teknolojik iş birliğini de kapsayan bir anlaşma imzaladı. Buna rağmen Çin’in ürettiği yarı iletken teknolojisi derde deva değildir ve spesifikasyonları Tayvan’ın ürettiklerinden fersah fersah uzak” yanıtını veriyor Prof. Dr. Saygın.
ABD’nin, Çin’in Tayvan’ı işgal etmesi durumunda teknolojiyi ele geçirmesin diye ilk imha edilecek hedef olarak Tayvan’ının TSMC (Tayvan’ın yarı iletken teknoloji konusunda dünya lideri markası) tesislerini gösterdiğini anlatıyor.
Batı Rusya’yı ters ayakta yakaladı
Prof. Dr. Hasan Saygın, ‘Batı, Rusya’yı ters ayakta yakaladı’ okumasını paylaşıyor ve “Putin tabii ki açmazlarının farkında. Bir çıkış yolu aradığı şüphesiz. Batı, Putin’e bu çıkış yolunu verir mi? Onunla yaşamaya devam etmek ister mi? Nükleer silahların kullanılması riskine karşı bir askeri darbe veya sivil kalkışmayla rejimin değişmesini gerçekleştirir mi? Burada zamanlama hataları, taktiksel hatalar insanlığın başına İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir kez daha nükleer silah kullanılması felaketi getirir mi? Bunları maalesef yaşayıp görmek zorundayız” diyerek sözlerini tamamlıyor.