Rüya Aygüneş, 8 yaşında bir kız çocuğu. Henüz ilkokul üçüncü sınıfa gidiyor. Kitap okumayı çok seviyor. En az onun kadar sevdiği bir başka şey ise, radyo. Öyle ki yaşına rağmen tam bir radyo tutkunu. Rüya Aygüneş, kitap ve radyo tutkusunu bir araya getirince ortaya bir kitap çıktı: Nina ve Radyo’nun Maceraları... Rüya’yla konuk olduğu TRT Radyo 1’de yayınlanan "Hayatın Renkleri" programı sonrası keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
"Radyo dinlerken mutlu oluyorum"
Rüya henüz bebekken anne ve babası, televizyonu evden kaldırmış. Dolayısıyla Rüya, televizyon izlemeden, sadece radyo dinleyerek büyümüş. Küçük kız, “Radyo dinlerken genelde heyecanlı ve mutlu oluyorum” diyor. Radyoda en fazla klasik müzik ve caz dinlemekten keyif alıyor.
Sadece sekiz yaşında olan küçük kız, radyo tutkusundan yazarlığa uzanan serüvenini ise, “Birçok kitap okuyunca fikirlerim de arttı. O nedenle ben de dışa vurdum, hemen kitap yazmaya başladım” sözleriyle anlatıyor. Rüya’nın kitap yazarken en büyük yardımcıları anne ve babası olmuş:
"İlk önce babam söylediklerimi kaydetti. Oradan çıkarıp ekleyip kitabı yazdım."
Kitabın geliri kedilere
Kitap, Nina adında müzik tutkunu bir kızın, çöpte radyo bulmasıyla başlıyor. Sonrasında Nina ve Radyo, çok iyi arkadaş oluyorlar. Birlikte hayallere dalıp müzik eşliğinde maceradan maceraya koşuyorlar. Kitapta Nina, rengarenk bir üçgen… Radyo ise kanatları olan bir barış işareti.
"Nina böyle mutlu olduğu için onu renkli yaptım. Radyoyu da barışı sevdiğim için barış işareti yaptım. Uçabilmesi de bulut diyarından geldiği için..."
Küçük yazar, aynı zamanda kedileri çok seviyor. Bu yüzden, kitabın gelirini de onlara bırakmış.
"Kitabın gelirini kedi kreşine bağışladım. Yavru kedilerin ihtiyaçlarının giderilmesi ve bakılması için."
Bu yaşta bir kitabının olması, arkadaşlarının Rüya’ya bakışını da değiştirmiş.
"Onlar bana nezaketle yaklaşmaya başladılar. Nasıl yazdın, diye sorular sordular.” Rüya’dan esinlenerek kitap yazan arkadaşları bile olmuş: “Beş arkadaşım kitap yazdı. Onların kitapları benimki gibi yayımlanmadı. Yayımlansa güzel olabilir. Benim gibi yaratıcılar, çok güzel yazdılar."
Hem yazdı hem çizdi
Rüya’nın kitap yazma sürecindeki “asistanı” babası Mehmet Aygüneş. İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Aygüneş, Rüya’nın kitap yazma serüvenini şöyle anlatıyor:
"Rüya yoğun olarak radyo dinliyordu. Bir gün ‘Ben radyoyla ilgili bir kitap yazmak istiyorum’ dedi. Biz, tamam dedik, nasıl yardım edebiliriz diye düşündük. İlkokul düzeyindeki çocuklar yazdıklarından çok daha hızlı düşünebiliyor. Önüne kağıt koyup yaz demek bu süreçte hiç yardımcı olmuyor. Şöyle bir yöntem izledik; Rüya bu kitabı aslında yazmadı anlattı. Ben onun konuşmalarını kaydediyordum. Sonra yazıya aktarıyordum. Bir sonraki oturumumuzda bu kimi zaman bir gün sonra kimi zaman bir ay sonra oluyordu. Kendi anlattıklarını ona okuyordum. O bazen önceki anlattıklarını değiştirmek istiyordu. Bazen de bir şeyler ekliyordu. Sürekli böyle bir geri bildirim mekanizması işleterek kitap son halini aldı. Daha sonra resimlerini de kendisi çizmek istedi."
Kitapta "karekod" detayı
Rüya’nın kitabının bir özelliği ise, sayfalardaki karekodlar. Her karekodda bir şarkı gizli. Bu fikrin nasıl ortaya çıktığını Mehmet Aygüneş’ten öğreniyoruz:
"Hikayedeki radyo zaman zaman müzik çalıyor. Bu müzikleri Rüya kendi seçti. Biz de onları teknolojinin nimetlerinden yararlanarak karekodlarla kitaba yerleştirdik. Okurlar karekodları cep telefonlarına tarattıklarında şarkıyı dinleyebiliyorlar. Dolayısıyla aynı zamanda müziklerle dinlenebilen de bir kitap oldu."
Kaynak: TRT Haber