Savunma sanayiine pek hakim olmayanların altın sorusu ‘Motoru yerli mi?’ her geçen gün biraz daha ivme kaybediyor. Bunun temelinde çok farklı alanlarda yerli ve milli savunma sanayiini başarıyla uygulayan Türkiye’nin motor konusunda da kritik eşikleri sırayla aşması yatıyor.
Bu alandaki en değerli haberlerden biri geçtiğimiz gün duyuruldu. Türkiye'nin ilk orta menzilli füze motoru TEI-TJ300 dünya kamuoyunun da dikkatini çekti. TÜBİTAK, TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş. (TEI) ve Roketsan iş birliği ile 2017 yılında geliştirilmeye başlanan TEI-TJ300 turbojet motoru projesinde hedeflenen performansın çok ötesinde sonuçlar ortaya çıkmış, füze kendi alanında dünya rekoru kırmıştı.
Yapılan açıklamada kimi teknik değerler de vardı… Örneğin; 230-250 milimetre sınıfındaki diğer rakip motorların en iyisi 250 milimetre çap ile en fazla 1250 N seviyesinde itki üretiyordu. TEI-TJ300 motoru ise testlerde 240 milimetre çap ile 1342 N itki kuvvetine ulaşmıştı ve bu bir dünya rekoru anlamına geliyordu.
Türkiye rakiplerinden daha verimli bir sistem kurmuş
Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan, söz konusu gelişmeyi değerlendirirken her şeyden önce bunun kesinlikle çok önemli bir başarı olduğu üzerinde duruyor… Bu başarının altında yatan teknik sebeplere işaret eden Doğan’a göre muadillerine kıyasla daha yüksek seviyelere ulaşabilmenin temelinde ‘daha verimli bir sistem’ gerçeği yer alıyor.
Kadir Doğan, TEI’nin TJ-300 ile elde ettiği bu başarının birçok sebebi olabileceğine işaret ederek, “Biraz daha derinlemesine bakarsak TEI, rakiplerinden daha verimli bir kompresör tasarlamış olabilir veya türbine gelen havanın sıcaklığını daha yüksek seviyelere çıkartmış olabilir. Bunlar gibi birçok sebep saymak mümkün… Kuşkusuz bu başarı aslında teknik olarak bazı kabiliyetlerin TEI adına geliştiğini gösteriyor zira bu alanlarda lider olabilmek, bu sınıf için bile olsa kolay işler değil.” bilgisini paylaşıyor.
Bu motoru hangi platformlarda göreceğiz?
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın söz konusu füzeyle ilgili “TEI-TJ300; hava, deniz ve kara savunma sistemlerine uygulanabilecek.” demecini hatırlattığımız Kadir Doğan, muhtemel platformlar için şunları söyledi:
“TJ-300 çeşitli kaynaklarda ‘füze motoru’ olarak nitelendirildi ancak bu motor birçok platforma entegre edilebilecek bir turbojet motoru… Projenin geliştirilmesi aşamasında bir füzeye entegre edilmesi adına bir talep gelmiş ve proje başlamış olabilir ancak bu sadece bir füzeye takılacağı anlamına gelmiyor.
Bununla birlikte turbojet motorlar aslında bizim çekirdek motor dediğimiz yapıdan meydana geliyor. Yani en genel haliyle kompresör, yanma odası, türbin ve nozul… Bu yapıların etrafında siz diğer bileşenleri şekillendirdiğiniz zaman farklı motorlar elde edebiliyorsunuz. Mesela bu yapıya bir pervane entegre ettiğinizde turboprop, bir şaft entegre ettiğinizde turboşaft, bir fan entegre ettiğinde turbofan motor halini alıyor.”
Daha büyük motorlar için de ‘ilk adım’
Savunma Sanayii Araştırmacısı Kadir Doğan bu noktada önemli bir ayrıntıdan daha bahsediyor ve aynı zamanda bu gibi ufak motorların daha büyük motorları desteklemek için kullanımına dikkat çekiyor.
Bu tür motorların APU yani yardımcı güç üniteleri olarak kullanılabildiğini anlatan Doğan, bu nedenle TJ300’ün hem çeşitli platformlarda doğrudan itki sağlayacak bir motor hem de daha büyük motorlar için APU gibi görevler üstlenebilecek bir yapıda olduğunu vurguluyor.
Bir ülkenin yerli ve milli motor füzesi üretebilmesinin gelecek dönemde nasıl farklı yansımaları olacağı konusunu merak ediyoruz… Kadir Doğan bu konuda çok net bir yanıt veriyor ve “Buradan elde edilecek kazanımlarla daha büyük ve daha etkin motorların geliştirilmesi için de büyük bir fırsat yaratılmış oldu” görüşünü paylaşıyor.
Bir alanda daha ‘ambargo’ tehdidinden uzaklaşıyoruz
Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayii ile ilgili adımları bazı ülkelerce hoş karşılanmıyor. Bu nedenle kimi zaman doğrudan kimi zaman örtülü ambargolar yaşadığımız herkesin malumu… Kadir Doğan’dan ambargo penceresinden TJ300’ün rekorunu değerlendirmesini istiyoruz:
“Bu gibi sistemler için aslında iki farklı ambargo konusu var. Birisi doğrudan bu sistemin muadilini yani benzer bir motoru yurt dışından temin ederken uygulanan ambargolar, diğeri ise bu motoru geliştirirken alt sistem ve komponent bazında size uygulanacak ambargolar.
Gaz türbinli motorlarda birçok kritik bileşen mevcut. Bu bileşenlerin bir kısmı yerlileştirilmiş bileşenler iken bazılar yurt dışından temin ediliyor. Yüksek sıcaklık altında çalışabilecek, genellikle nikel bazlı olan süper alaşım malzemeler ya ülkemizde üretilmiyor ya da kısıtlı bir üretim söz konusu.
Ham madde dışındaki bileşenlerin çoğunu Türkiye’de yapabilecek çeşitli şirketler var, bu nedenle ambargodan etkilenilmesi zor gözüküyor. Ancak ham madde konusu kaynak bağımlılığı olduğu için o konuda ithalat bağımlılığı mevcut. Ben yine de sürecin bu ayağında ambargo tehdidi olacağını sanmıyorum çünkü alternatif piyasalar mevcut.”
“Kabiliyet kazanımı hepsinden önemli”
Kadir Doğan, yukarıda bahsettiği süreçler nedeniyle bu gibi ürünlerde yeterli imkan ve kabiliyetimiz olduktan sonra ‘geliştirme-kullanma’ konusunda bir problem yaşanmayacağına da işaret ettikten sonra madalyonun diğer yüzünü de çevirmeyi ihmal etmiyor.
Bir motoru geliştirmeyi ve kullanmayı öğrendikten sonra bu tipteki motorlar için rakip ülkelerin ambargo tehditlerinin boşa çıktığını ifade eden Doğan, motor konusunda en kritik noktanın kabiliyet kazanımı olduğunun altını çiziyor.
Türkiye’nin böyle bir kabiliyet kazanmasının sadece yeni motorların üretim sürecinde anahtar rol oynamakla kalmayacağını anımsatan Kadir Doğan, bu tür birikimlerin ambargo tehdidini de uzaklaştırdığı görüşünde.