Çalıştaya, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi Hasan Ulusoy ve katılımcı katıldı.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, çalıştay açılışında yaptığı konuşmada, RTÜK’ün görevleri arasında medya okuryazarlığını geliştirme ve yaygınlaştırmanın bulunduğunu söyledi.
YEE dijital çağda medya okuryazarlığı ve Türkçe kullanımını bir proje olarak getirince heyecanlandığını söyleyen Şahin, çalışmayı AB’nin başkenti sayılan Brüksel’de başlatmayı da önemsediklerini vurguladı. Şahin, bu çalışmaları Avrupa’nın diğer kentlerinde de geliştirerek devam ettireceklerini işaret etti.
“Dijital çağda en önemli şeylerden bir tanesi medyanın verdiği mesajların doğru algılanması ve doğru biçimde çocuklarımıza aktarılması” diyen Şahin, araştırmaları sonucunda çocukların ebeveynlerin izin verdiği ölçüde değil, kendilerinin aldığı ölçüde medyadan faydalandığını, böyle bir tehlikeye karşı medya okuryazarlığını önemsediklerini ifade etti.
Şahin, medya okuryazarlığının Türkiye’deki uygulamaları konusunda çalışmaları Milli Eğitim Bakanlığı ile yürüttüklerini ve bu çalışmaların özellikle ebeveynler tarafından da takip edilmesini istediklerini vurguladı.
Dijital yayımları en çok sosyal medya kullanıcıları takip ediyor
Şahin, gençlerin medya kullanım alışkanlıklarıyla ilgili çalıştay yaptıklarını, gençleri ve aileleri hangi alanlarda dikkat etmeleri gerektiği hususunda uyarmak gerektiğini ifade etti.
RTÜK’ün dijital yayın platformlarının kullanım alışkanlıkları konusunda yaptığı araştırmalar hakkında bilgi veren Şahin şunları dile getirdi:
“Pandemi sebebiyle yenisini yapamadık ama yapacağız. 2018 yılında dijital platform kullananların oranı yüzde 5,7 iken 2020 başında yaptığımız son çalışmada bu oran yüzde 24’e çıktı. Bugün yapsak belki yüzde 50’lere varan bir oran göreceğimize eminim. 18-24 yaş grubunda ise bu yüzde 43 civarında bir dijital kullanım alışkanlığı göstermekte. Dijital yayın platformu kullanıcıları arasında en fazla tercih edilen mecranın yüzde 82,2 ile Netflix olduğunu görüyoruz. Seç-izle platformları en çok cep telefonlarında veya tabletlerde izlenmekte. Araştırma sonuçlarına göre dijital yayınları takip edenlerin yüzde 91,1’inin sosyal medya kullanıcıları olduğu görülüyor. En yüksek kullanım oranı da Instagram dediğimiz sosyal medya platformu.”
Şahin, 2018’de Türkiye’deki ortaokul öğrencileri arasında yaptıkları “siber zorbalık” araştırması hakkında da bilgi verdi. Ortaokul öğrencilerinin günlük ortalama internet kullanım süresi 2 saat 13 dakika olduğunu belirten Şahin, cep telefonu kullanımının ise 1 saat 26 dakika olduğunu, bu verilerin çok daha yükseldiğini tahmin ettiklerinin altını çizdi.
Şahin, öğrencilerin yüzde 44,2’sinin internette hoşlanmadıkları kişi veya içerikle karşılaştığını, siber zorbalıkla karşılaşanların yüzde 31’inin bu durumu kimseyle paylaşamadığını söyledi.
Şahin, “Dijital tehlikenin hangi boyutlarda olduğunu anlatmak herhalde ancak bu verileri paylaşmakla mümkün olabiliyor” dedi.
RTÜK’ün Türkçe kullanımına ilişkin yaptığı araştırmanın sonuçlarını ise daha sonra paylaşacaklarını işaret eden Şahin, çalışmalarının gençlerin, çocukların ve aile yapısının korunması gibi önemli konularda fırsat olacağını düşündüğünü vurguladı.
Türkçenin bir bilim ve düşünce dili olarak yaygınlaşmasının önemi
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş de “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olması sebebiyle Türkçenin bir bilim ve düşünce dili olarak yaygınlaşmasının önemine değindi ve bu yılın Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı olduğunu hatırlattı.
Ateş, “Yunus Emre 700 yıl önce karanlık bir döneme nasıl ışık olmuşsa dilimizi farklı bir kalıba, anlam dünyasına ve farklı bir felsefeye oturtmuşsa bugün de içinde bulunduğumuz ortamda bütün dünya 2 yıldır bir karanlık içinde ve bu karalıktan kurtulmamız ve bast haline geçmemiz gerekiyor.” dedi.
Çalıştayın konusunun dijitalleşme, medya, Türkçe okuma ve yazma konularını içerdiğini vurgulayan Ateş, şöyle devam etti:
“İçinde bulunduğumuz karanlığı büyüttüğümüzde bu karanlıktan çıkma ihtimalimiz yok. Gerçekliğin yeniden yansıtılması olan medya ve iletişim dijital çağda abartılmamalı. Onun için felsefi bir temeli olmalı. Önce düşünce olmalı, düşünceyi bir kalıba dökmemiz gerekli. O da dil kalıbı.”
Ateş, evrenin dilinin matematik ve bilim olduğunu, kültürün ve felsefenin dilinin ise matematiğe anlam kazandırmak olduğunu vurgulayarak, “Evrende yaratılmış olan her bir canlı diğeri için yaşıyorsa biz de insan türü olarak birbirimize destek olarak karanlıktan aydınlığa çıkacağız” diyor.
Dijital çağda ana dilin önemi
Çalıştaydan ve bu çalışmanın Brüksel’den başlatılmasından duyduğunu mutluluğu dile getiren Türkiye'nin Brüksel Büyükelçisi Hasan Ulusoy da dijital çağda dilin çok büyük önem kazandığını söyledi.
Ulusoy, “Büyükelçiliğimiz olarak yurt dışında yaşayan Türkler bağlamında ana dilinin iyi öğretilmesinin önemini bir kere daha dile getirmek istiyorum” dedi.
“Bilgi bombardımanı içerisinde doğruyu bulmaya çalıştığımız bir dönemde” yaşanıldığına dikkati çeken Ulusoy, “Okuryazarlık, yurt dışında yaşayan insanlarımız için çok önemli. Biz de ana dili eğitimi konusunda çok çeşitli çalışmalar yapıyoruz” diyor.
Ulusoy, çocukların, insanların, ana dilde iyi okuryazar haline geldiğinde bulundukları ülkelerin resmi dillerini daha iyi öğrendiklerini anlattı:
“Ana dilini iyi bilmeyen çocuk, bulunduğu ülkenin resmi dillerini öğrenmekte, aidiyet ve entegrasyonda zorlukları çekiyor. Belçikalı makamlarla iyi bir iş birliği içindeyiz. Yurt dışında Türkiye aleyhinde terör ve suç odakları ve onların destekçilerinin sosyal medya hesaplarından yaptığı propagandaya karşı, yurt dışındaki Türklerin ana dilleri ve algıları doğrultusunda mesajların doğru alınması konusunda yönlendirilmeleri gerekiyor.”
Ulusoy, özellikle yeni tip koronavirüs (COVID-19) vakalarının yeniden ciddi oranda artmasına değinerek, bu konuda büyükelçiliğin sosyal medya hesaplarını takip etmeye ve aşı olmaya çağırdı.
Türkiye, AB’nin “dijital pusulasını” yakından takip ediyor
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) Nezdindeki Daimi Temsilcisi Kemal Bozay, “Bilgi ve veri, yeni petrol. Şu anda nasıl işlenirse hepimiz ona göre hareket ediyoruz” dedi.
Diplomatların bu süreci yakından takip ettiğini söyleyen Bozay, bilgi kirliliğiyle mücadelenin önemine değindi.
“RTÜK ve YEE’nin çalışması, imrenilecek bir çalışma” olduğuna değinen Bozay, Türkiye’nin AB’nin dijital pusulasını yakından inceleyerek, aynı hedefleri yakalayabilmek için çok iyi çalışmalar yaptığını vurguladı.
“Dijital minimalizm” mesajı
Prof. Dr. Kemal Sayar da internetin insan ilişkilerine getirdiği manaya değinerek, insanlar arasındaki esas iletişimin yüz yüze bakarak kurulduğunu vurguladı.
Göz göze gelinmediğinde, dokunmatik tuşun arkasında olunduğunda iletişimin daha kolay biçimde yıkıcı olabildiğine dikkat çeken Sayar, dijital medyanın insan ilişkilerini ciddi şekilde dönüştürdüğünü anlattı.
Sayar, “Melez hayatlar yaşıyoruz. Hem çevrim içi ve çevrim dışı olarak” dedi.
“Dijital minimalizme” giderek, “sanal sığınaklardan” kurtularak gerçek bir hayat yaşanabileceğini kaydeden Sayar, "(Dijital platformlar) Bilim, ilim, diyalog, dünya görüşümüzü genişletme maksatlı kullanırsak o amaca hizmet eder” tespitinde bulundu.
Program, Sayar'ın kitap imza töreni ve Prof. Dr. Sinan Canan’ın konuşmasıyla devam etti.
Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı ve Türkçe Çalıştayı, yarın da Brüksel'de çeşitli paneller ve atölye etkinlikleriyle sürecek.