Takvimler 11 Mart 1988’i gösterdiğinde Türk havacılığı için tarihi bir gün yaşanıyordu… Montajının tamamı Türkiye'de yapılan ilk F-16, Hava Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi. Aradan geçen 33 yıl sadece F-16’lar ve ülkemizin savunma sanayii için değil, bugün gururla başarılarını dillendirdiğimiz kurumlarımız için de birer onur nişanesi oldu.
Peki Türkiye’nin F-16 serüveni nasıl gelişti, süreçte hangi zorluklar yaşandı, güncelleme kararları neye göre alındı ve belki de en önemlisi tüm bu aşamalar Milli Muharip Uçak projesine nasıl yansıdı?
İşte Türkiye’nin ‘Savaşan Şahinleri’ F-16’ların ülkemizdeki 33 yıllık gelişim süreci…
İlk uçuş 1974 yılında yapıldı
F-16 Fighting Falcon (Savaşan Şahin) çok amaçlı, tek jet motorlu savaş uçağı olarak biliniyor... ABD Hava Kuvvetleri için General Dynamics şirketi tarafından geliştirilen uçağın resmi olmayan ilk uçuş tarihi 20 Ocak 1974 olarak bilinirken, resmi olarak kabul edilen tarih 2 Şubat 1974 olarak kayda girdi… Envantere ilk girişi 17 Ağustos 1978 olan F-16’lar bugün dahi çok sayıda ülke tarafından kullanılıyor.
Geniş kullanım alanı ve olağanüstü manevra kabiliyetiyle o dönemde adeta ‘efsane’ olarak kabul edilen uçaklar ‘fiyat/performans’ oranında bugüne kadar üretilen en iyi uçar platformlardan biri olarak kabul ediliyor.
Türkiye’nin 1980’lerdeki kritik seçimi
Ülkemizin F-16 serüveni 1980’lerde başladı. O dönemde üç farklı savaş uçağını aktif olarak kullanan Ankara, elindeki F-5, F-100 ve F-104 modellerini dönemin gelişen teknolojisine uygun üretilmiş uçaklarla değiştirmek istedi.
Uzun süreli çalışmaların sonunda bu iş için oluşturulan heyetin elinde F-16 Fighting Falcon, F/A-18 Hornet ve F-20 Tigershark uçakları kalmıştı. Bugün dahi havacılık alanındaki uzmanların ‘Dönemin şartlarına göre en doğru seçim yapılmış’ diye nitelediği sürecin ardından nihai karar F-16’lar üzerinde verildi. Böylece Türkiye’nin F-16 serüveni net bir şekilde başladı.
Projeye şehit pilotun ismi verildi
16 Şubat 1983’te Tümgeneral Sadi Kaban, Albay Zübeyir Batur ve Binbaşı Okan Öncel'den oluşan ekip F-16, F-18 ve F-20'yi denemek üzere ABD'ye gitti. Tüm uçaklarla uçularak detaylı teknik rapor hazırlandı.
Yapılan çalışmalar, fiyat-performans değerleri, Türkiye’nin maddi imkanları gibi ana başlıklar etrafında şekillenen sürecin ardından ülkemizin toplam 160 adet F-16 almasına karar verildi.
17 Kasım 1983 günü kış şartlarında meydana gelen elim kazada pilotlardan Binbaşı Okan Öncel şehit oldu. Türkiye, bu olayın ardından F-16 ile ilgili proje sürecine ‘Öncel’ ismini verdi, ayrıca 143. F-16 Eğitim Filosu'nun ismi ‘Öncel’ oldu.
Türkiye’de üretim şartı
Sözleşmenin imza aşamasında Ankara’nın üzerinde ısrarla durduğu konu satın alınacak uçakların Türkiye’de üretilmesi şartı oldu. Bu vesileyle ülkenin öncelikle kaba montaj, ardından ince işçilik ve nihayetinde farklı teknolojilere erişimi/üretimi olan bir yapıya kavuşması istendi.
Bunun bir sonucu olarak Türkiye-ABD ortaklığı ile TAI ve TEİ firmaları kuruldu. TAI yapısal ve aviyonik aksamlardan, TEI ise motor üretiminden sorumlu oldu.
Bugün gelinen noktada sadece F-16 projelerinde yapılan çalışmalar temelinde kalmayıp, ülkemizin yerli/milli savunma sanayiinde kat ettiği yolda ‘Türkiye’de üretim şartının’ nasıl kritik bir rol oynadığı daha net görülüyor.
İlk 8 uçak ABD’de üretildi
1987 yılına gelindiğinde Türk Hava Kuvvetleri için ilk 8 uçak ABD’de üretildi ve ülkemize teslim edildi. Yine aynı tarihlerde hem TAI hem de TEI üretim/montaj çalışmalarına başladı.
İlk uçakların teslim alınmasının hemen ardından 11 Mart 1988’de TAI’de üretilen ilk F-16 test pilotu Şener Koltuk tarafından ilk kez uçuruldu. Türkiye, ‘Savaşan Şahinler’ ile yeni bir dönemin kapısını aralamış, çok hızlı bir şekilde ilerleyen üretim-montaj aşamalarının ardından F-16’lar envantere art arda alınmaya başlamıştı.
Türkiye ilk etapta toplam 44 adet Block 30 model F-16 uçağı envantere almayı başardı. Gelişen teknoloji ile F-16’lara da farklı özellikler gelirken, Ankara tüm bu süreci de yakından takip etti. İlk parti uçakların ardından Block 40’lar için adım atıldı ve 1994 yılına kadar süren üretim kapsamında, 44 adedi Block 30, 116 adedi Block 40 konfigürasyonunda toplam 152 adet F-16 TAI tarafından Türk Hava Kuvvetlerine teslim edilmiş oldu.
Gövde üzerinde yüzde 80 yerlilik oranına ulaşıldı
1991 Körfez Savaşı, NATO üyesi Türkiye’nin F-16 projesinde bir diğer dönüm noktası oldu. Bu sürecin ardından “Öncel II” isimli yeni bir F-16 projesi başlatıldı ve yeni nesil Block 50 konfigürasyonunda 80 adet F-16’nın daha TAI tesislerinde üretilmesi imza altına alındı.
Bu projede Türkiye, gövde üzerinde yüzde 80’lere varan yerlilik oranına sahip F-16’ları üretmeyi başarırken, 2000 yılında envantere giren son uçakla projenin 2'nci fazı da tamamlandı.
‘Mükemmel’ sertifikasını almayı başardı
Türkiye, bu süreçte sadece kendisi için F-16 üretmekle kalmadı. Mısır’ın ABD’den satın aldığı 46 adet F-16 uçağın üretimi de ülkemizde gerçekleşti.
Burada önemli bir detayın altını çizmekte fayda var… Türkiye 12 yıllık bir periyotta 46’sı Mısır için olmak üzere 278 adet F-16 savaş uçağı üretti. Bu uçaklardan 29’u ‘sıfır hatalı’ kabul edilirken, 3 tanesi ise ‘mükemmel’ olarak kayıt altına alındı.
Konuyu yakından takip eden havacılık araştırmacıları bu sürece dair, "Sıfır hatalı uçak; Türk Hava Kuvvetlerine yapılacak teslimlerden önce yapılan testlerde bir hata ile karşılaşılmaması ile elde edilen bir niteliktir. Mükemmel uçak ise hem TAI hem Türk Hava Kuvvetleri hem de ABD Hava Kuvvetleri’nin yaptığı test uçuşlarında en ufak bir hata içermeyen uçaklar için kullanılır” diyor.
Dünya üzerinde üretilen toplam 3 binden fazla F-16 savaş uçağının yalnızca 9’unun ‘mükemmel’ olarak kabul edildiği gerçeğinden yola çıkarak, Türkiye’nin F-16 üretiminde nasıl bir başarı grafiği elde ettiği daha net anlaşılabilir.
Türk Hava Kuvvetlerinin en büyük yükünü halen F-16’lar alıyor
2006 yılına envanterinde 213 F-16 ile giren Türkiye hem kaza kırıma uğrayan savaş uçakları hem de çok hızlı bir şekilde gelişen teknoloji karşısında eskisi kadar iyi olmayan Block 30 ve Block 40 konfigürasyonundaki uçaklarını acilen yenilemek istedi.
Bu kapsamda 2007 yılında 30 adet F-16 alınması hususunda ilgili siparişler oluşturuldu ve bu uçakların Block 50+ konfigürasyonunda olması kararlaştırıldı. Eski versiyonlara göre her açıdan çok daha iyi olan bu yeni nesil F-16’ların daha uzun havada kalış süresine sahip olması da öne çıkan unsurlardan biri oldu.
Sipariş edilen uçaklar 2012-2013 yılları arasında Türkiye’ye teslim edildi. Proje kapsamında yine TAI son montaj işlemlerini ve test uçuşlarını gerçekleştirdi ve üretilen yeni nesil 30 F-16’nın 7 adedi ‘Mükemmel’, 19 adedi ise ‘Sıfır Hata’ etiketine sahip oldu.
Özgür projesi ile yeni bir dönem başladı
Elindeki savaş uçaklarını en iyi şekilde kullanmak isteyen Türkiye, zamanın getirdiği değişimleri envanterindeki F-16’lara uygulamaktan geri kalmadı. Filodaki uçaklar sürekli güncellenirken, bir yandan da ‘Özgür’ ismiyle yeni bir modernizasyon projesi başlatıldı.
Hedefte bu kez gövde ömürlerinden ziyade uçakların bilgisayar sistemleri yer aldı. ASELSAN ve TAI’nin ortak çalışması ile sürdürülen proje kapsamında prototip uçak test uçuşlarını başarı ile gerçekleştirildi.
Türk Hava Kuvvetlerinin envanterinde 36 adet Block 30, 102 adet Block 40, 71 adet Block 50 ve 29 adet Block 50+ olmak üzere 238 adet F-16 savaş uçağı bulunduğu varsayılıyor.
Havacılık camiasındaki hemen her isim Türkiye’nin F-16 projesindeki yaklaşık 35 yıllık bilgi birikiminin yerli ve milli olarak geliştirilecek Milli Muharip Uçak (MMU) projesinin temelini oluşturduğu konusunda hemfikir.
Türkiye’nin 2030’lu yıllarda Milli Muharip Uçak TF-X’in envantere girmesiyle F-16’ların büyük çoğunluğunu emekli etmesi bekleniyor.
Kaynaklar: TUSAŞ resmi sitesi, Wikipedia, General Dynamics web sitesi, Abdullah Bekçi'nin konuyla ilgili makalesi.