Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesince 5 Kasım'da karara bağlanan davanın gerekçeli kararı taraflara tebliği edildi.
Mahkeme Başkanı Sebahattin Sarıdoğan ve üye hakimler Raziye Yavuz ile Buse Güney'in imzasının bulunduğu gerekçeli karara göre, iddianamede Metin Can Yılmaz, kayınpederi Altaylı, eski istihbaratçı Mehmet Barıner ve tur şirketi sorumlusu Seda Chamatzoglou sanık olarak yer aldı.
Altaylı ve damadı Yılmaz, ABD'deki Halkbank davasını manipüle etmesi için bir dönem İran masasında görev yapan Barıner'i yurt dışına çıkarmaya çalıştı.
Bunun için Chamatzoglou ile irtibata geçildi ancak kaçırma planı işlemeden sanıklar yakalandı.
İddianamenin kabulünün ardından 19 Mart 2020'de davanın görülmesine başlandı.
İlk duruşmaya çıkmayan Yılmaz, sonraki duruşmada hazırlık yapmadığı gerekçesiyle savunma yapmak istemedi, 17 Haziran 2020'de görülen 7. celsede savunma yineledikten sonra reddihakim talebinde bulundu. Sonraki celsede sanık Enver Altaylı'nın savunma yapacağını dile getirmesinin ardından söz alan Yılmaz, bir kez daha reddihakim talebinde bulundu.
16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi kabul etmemesi üzerine son kararı vermek için itirazın gönderildiği Ankara 17. Ceza Mahkemesi de Yılmaz'ın, defalarca dile getirdiği reddihakim talebinin "yargılamayı uzatmaya yönelik" olduğuna hükmederek, talebi yerinde görmedi.
Yılmaz'ın dosyası, 26 Ekim 2020'de ayrıldı
Reddihakim taleplerini duruşmadan önce mahkemeye bildirmek yerine diğer sanıkların savunma yaptığı sırada dile getirmesi nedeniyle davanın birçok kez ertelenmesine neden olan Yılmaz, uyarılara rağmen sonraki celselerde de tutumunu sürdürdü.
Diğer sanıkların da savunma yapmasının önüne geçen ve yargılamayı uzatmaya yönelik tutumu nedeniyle sorgusuna başlanılmayan Yılmaz'ın dosyası, 26 Ekim 2020'de ayrıldı.
"Yargılamayı uzatmak için her türlü girişimde bulundu"
Tek başına yargılandığı dosyada da davayı uzatma yönelik davranışlarını sürdüren Yılmaz'ın savunma hakkını kötüye kullandığı vurgulanan gerekçeli kararda, şu tespite yer verildi:
"Sanığa söz verildiğinde, daha önce mahkememizce ara kararlarla tesis edildiği halde sonraki celselerde de sanığın sürekli benzer mahiyette taleplerde bulunduğu, bu taleplerin soyut, dosya kapsamıyla örtüşmeyen ve davayı uzatma amacı taşıdığı bariz şekilde anlaşılmıştır."
Sanık Yılmaz'ın dosyaya sunduğu dilekçe, sözlü beyan ve diğer talepleri dikkate alındığında yargılamanın makul sürede tamamlanmasını engellemek için her türlü girişimde bulunduğu anlaşılacağı vurgulanan kararda, sanığın savunma yapmaktan kaçmasına rağmen Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuruda sorgusunun yapılmadığını iddia ederek yüksek mahkemeyi de yanıltmaya çalıştığına dikkat çekildi.
Yargı içtihatlarının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ilgili hükümlerince davanın makul sürede tamamlanması için "sanığın da sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği" hükmünün hatırlatıldığı kararda, "Aksini iddia eden sanığın, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasını sağlamak açısından üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini ispat etmesi gerekir. Sanığın yargılamayı uzatmaya yönelik davranışlarından sorumlu olacağı da açıktır. Sanığın makul sürede yargılama yapılmasını engellemek için başka dava dosyalarında 'hiç rastlanılmayan tarzda yargılamanın sonuçlanmasını engellemeye yönelik davranışta' bulunduğu anlaşılmıştır." değerlendirmesi yapıldı.
62 saat savunma yaptı
Sanığı 26 celse boyunca temsil eden avukatın, esas hakkında mütalaanın sunulmasının ardından davadan çekildiği, bunun üzerine Ankara Barosu'ndan talep edilen iki avukatın da farklı zamanlardan müdafilikten ayrıldığı belirtildi.
Son görevlendirilen avukatın savunma yapmasıyla "son sözü" sorulan Yılmaz'ın, yaklaşık 4 saat boyunca konuştuğu kaydedilen kararda, sanığın ilk avukatının hazır olduğu 4. celseden 26. celseye kadar geçen 12 günde 45 saat savunma yaptığı aktarıldı.
Savcı Hürol Özcüre'nin esas hakkındaki mütalaasını sunduktan sonra buna ilişkin savunma yapması için yeniden söz verilen Yılmaz'ın 5 gün süren 9 celse boyunca da 17 saat söz aldığı bildirildi.
Takdir indirimi uygulanmadı
Gerekçeli kararda yargılama sonucunda, sanığın FETÖ'nün hiyerarşik yapısında yer aldığı, örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiği, bu nedenle "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçunu işlediğinin sabit olduğu vurgulandı.
Bu kapsamda sanığın 12 yıl hapisle cezalandırıldığı, eylemlerinin yoğunluğu ve duruşmadaki tutumu nedeniyle hakkında takdir indirimi yapılmadığı aktarılan kararda, "Duruşma zabıtları, SEGBİS görüntü ve çözüm kayıtlarından da anlaşılacağı üzere sanığın alaycı üslup ve davranışları, mahkeme heyetine yönelik tahkir edici sözleri, mahkemeye karşı olumsuz davranışları sebebiyle sanık hakkında takdir indirimi uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir."
Hükümle birlikte sanık Metin Can Yılmaz'ın tutukluluk halinin devamına karar verildi.