Türkiye seçimleri geride bıraktı. Kabinenin açıklandığı günün hemen ertesinde kritik kurumlar için yapılan atamalar birbirini izledi. Bu süreçte Ankara’nın en önemli güç çarpanlarından biri olan yerli/milli savunma sanayiinde de bayrak değişimi yaşandı.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı görevini 9 yıldır sürdüren Prof. Dr. İsmail Demir’in yerine sektörün yine çok yakından tanıdığı bir isim olan ASELSAN CEO’su Haluk Görgün atandı. Peki, bu değişim ne anlama geliyor? Yol haritasında nasıl değişiklikler beklemeliyiz? Bu soruların yanıtını sektörü uzun yıllardır takip eden savunma sanayii araştırmacılarıyla konuştuk.
Sektör bugüne kadar ki en iyi dönemini yaşadı
Uzmanların görüşlerine geçmeden önce Prof. Dr. Demir döneminin kilometre taşlarını hatırlamakta fayda var. Tabii ki tüm sistemleri ve gelişmeleri yazmak mümkün değil çünkü 9 yıllık bir süreçten bahsediyoruz.
Son 9 yılda yaşanan önemli ilkleri sayarken akla öncelikle gelenler, Milli Muharip Uçak KAAN’ın pist başı yapması, Bayraktar Kızılelma’nın ilk uçuşu, Hürjet’in ilk uçuşu, TCG Anadolu’nun teslim edilmesi, İMECE uydusunun fırlatılması, Altay tankının teslimi, yerli motoruyla Gökbey’in ilk uçuşu, Özgür projesi kapsamında modernizasyonu tamamlanan ilk F-16’nın teslimi, Tayfun ve Cenk füzelerinin atışı oluyor. Bu saydıklarımız sadece 2023 yılında hayata geçen işler.
Geçmişten bugüne baktığımızda ilk milli piyade tüfeğinden ilk milli turbojet füze motoruna, ilk milli hava savunma sistemi Korkut’a milli imkanlarla geliştirilen ilk dalgıç tespit sonarı Aras-2023’ten ilk milli ağır sınıf torpido Akya’nın teslimine kadar çok kritik kalemler var.
Demir döneminde savunma sanayiindeki rakamlar aslında sektörün nereden nereye geldiğini gösteriyor. 2014 yılında 1,5 milyar dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2022 yılında 4,4 milyar dolara ulaştı. 2004 yılında 5,1 milyar dolar olan savunma ve havacılık cirosu, 2022 yılı sonu itibariyle toplam 12,2 milyar dolara vardı. 2014 yılında 361 savunma projesi yürütülürken 2023 yılında bu sayı 810'u aştı.
"Daha yüksek verimlilik sağlanabilir"
Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan, SSB’deki değişimi değerlendirirken Haluk Görgün ismini ‘son derece isabetli bir tercih’ olarak yorumluyor.
ASELSAN’ın hem devlete hem askeriyeye çok geniş bir yelpazede savunma sanayi ürünleri ve farklı çözümler sunduğunu anımsatıyor Erkan. Şu anda kamuda en çok işbirliği ve ortaklığı olan, en büyük kurumumuzun ASELSAN olduğunu vurgulayıp, “Bu kurumun başındaki ismin savunma sanayi başkanlığına gelmesi oldukça isabetli. Masanın her iki tarafında da oturabildiği için verilecek kararlarda inisiyatif alıp verimliliği yükseltebilecek bir isimden bahsediyoruz” ifadesini kullanıyor.
"Alt sistem ve bileşen bazlı adımlar devam etmeli"
Kadir Doğan da sektörü yakından takip eden bir isim. İsmail Demir’e büyük bir teşekkür etmek gerektiğini söyleyerek başlıyor anlatmaya. Sektörün gelişimi kadar karşılaşılan zorlukların altından da bir şekilde kalkıldığından bahsediyor.
S-400 meselesi, CAATSA yaptırımları, doğrudan ya da örtülü ambargolar akla ilk gelenler. Böylesine bir dönemde bile Türk savunma sanayiinde çarklar döndü. Ve bunda aslan payı Demir’in.
İsmail Demir döneminde ortaya konulan hava savunma sistemleri, insansız hava araçları ve kara araçlarının çok önemli roller oynadığından bahsediyor Doğan ve “Türkiye, sistem ve platform bazında kendine yetebilen bir ülke haline geldi. İsmail Demir son yıllarında alt sistem ve bileşen bazında bir atılım başlattı. Bana kalırsa en önemli nokta da burasıydı.” diyor.
Yüksek teknolojili ürünler öne çıkabilir
Haluk Görgün döneminde nasıl bir yol haritası beklediğini de soruyoruz Doğan’a… Görgün’ün hem sektörün insan kaynağı edinimi hem de teknoloji kazanımında yıllardır faaliyet gösteren bir kurumdan gelmesini değerli buluyor. Görgün’ün akademisyen kimliğinin yanı sıra sektör dinamiklerini de çok yakından bilen bir isim olmasını olumlu görüyor.
“Bu nedenle bana kalırsa yeni görevinde de çok başarılı olacak.” dedikten sonra devam ediyor:
“Tüm bunların yanı sıra hem kendisinin uzmanlık alanı hem ASELSAN'da görev yaptığı dönemde edindiği birikimler ve gerçekleştirdiği onlarca proje hem de Türk savunma sanayiinin ihtiyaçlarına bakılırsa birinci öncelik alt sistem ve bileşenlerde kendi kendine yetebilen bir Türk savunma sanayii olacak.
Son dönemde ASELSAN çeşitli radar projelerinden, yarı iletken geliştirmeye, GaN (Galyum Nitrat) transistorlerden, VoX (Vanadyum Oksit) Kızılötesi dedektörler kadar birçok alanda atılım yaptı. Bu adımlar Haluk Görgün döneminde başladı veya onun döneminde ivme kazandı. Bu atılımların en önemli noktası Türkiye'nin ihtiyacı olan, çok yüksek teknoloji ürünler olması. Bana kalırsa Görgün bu alanda Türk savunma sanayiinin ilerlemesine öncülük edecek ve sahip olduğu tecrübe ile de başarılı olacak.”
"‘Diş çıkaran’ bir sektörü yönetmek kolay değil"
Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin ise İsmail Demir’in ilk döneminin hem SSB'nin organizasyon yapısı hem de hitap ettiği sektör açısından çok olaylı bir dönem olduğuna dikkat çekiyor. Bu dönemde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın direkt olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlandığını ve kurumun "Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı" olarak yeniden yapılandığını anımsatıyor.
Türk savunma sanayiinin Demir yönetiminde lisans altı üretimden özgün platform geliştiricisi kimliğine büründüğü bir dönem yaşadığının altını çiziyor Şahin. Demir dönemindeki zorlukları sayarken Çukur Operasyonları, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekatları ve Pençe Operasyonları’nı unutmamak gerektiğini de sözlerine ekliyor.
Haluk Görgün dönemindeki beklentilerini anlatırken önce bir bilgi paylaşıyor Şahin ve Görgün döneminde ASELSAN’ın dünyanın en büyük ilk 50 şirketi içerisine girmeyi başardığını söylüyor.
Ancak Savunma Sanayii Başkanlığı’nın çok daha ciddi bir sorumluluk olduğunu vurguluyor ve “Bir kere Türk savunma sanayii 'diş çıkaran' bir sektör. Dolayısıyla çeşitli sancıları oluyor. Yurt dışı ülkeler tarafından uygulanan ambargolar bunlardan biri. Öte yandan ihracat gerçekleştirmek zorunda olan bir sektör çünkü sürekli olarak büyümesi gerekiyor. Haluk Görgün döneminde ihracatın ana odak halini alacağını, öte yandan mevcut millileştirme çalışmalarına hızla devam edileceğini düşünüyorum” şeklinde konuşuyor.
Şahin’in son notu kabineden kimi isimlerin SSB Başkanı Görgün ile birlikte atacağı adımlarla ilgili oluyor. Koordinasyonun çok kritik olduğundan bahsediyor Şahin ve “Savunma, Dışişleri, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları ile SSB arasındaki uyum çok önemli. Bu koordinasyon hem savunma sanayii ihracatının arttırılmasına hem de Türkiye'ye yönelik ambargo tavrının değiştirilmesine olanak sağlayabilir” diyerek sözlerini tamamlıyor.
"Operasyonel bağımsızlığın artacağı bir dönem görebiliriz"
Savunma Sanayii Başkanlığı’ndaki bayrak değişimini görüştüğümüz son isim Savunma Sanayii Araştırmacısı Fatih Mehmet Küçük…
İsmail Demir'in başkanlığı 9 yıllık uzun bir dönemi kapsadığı için tüm değerlendirmelerin bir ölçüde eksik kalacağını ifade ederek anlatmaya başlıyor Küçük.
Türk savunma sanayiinin ikame ürün geliştirme döneminden kendi konseptini kendisi oluşturduğu özgün ve yenilikçi geliştirme sürecine geçişin Prof. Dr. Demir zamanında gerçekleştiğinin altını çiziyor.
Haluk Görgün döneminde nasıl bir SSB beklediği sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Bizler ‘Haluk Hoca’ diyoruz. Nitekim bizim öğrencilik dönemlerimizde kendisi Gebze Teknik Üniversitesi'nde rektörlük görevini yürütüyordu. Kendisi ile tanışıklığımız sektörden de önce.
Bu husus Görgün'ün SSB'deki görevini de azami ölçüde etkileyecek. Sektörde uzun zamandır üniversite-savunma sanayii iş birliğini artırmaya yönelik çabalar var. Bu çabaların artırılması gerek. ASELSAN gibi devasa bir yapıyı yöneten Görgün'ün buradaki tecrübelerini sektörün tamamına yönelik yaklaşımında katkısı olacağını düşünebiliriz.
Haluk Görgün’ün ASELSAN Genel Müdürlüğü döneminde birçok ambargo ve tedarik problemini bizzat yaşamış/yönetmiş olması sektörün bu noktadaki en büyük sorunlarının birine çok aşina olduğu anlamına geliyor.
Dolayısı ile alt sistem ve bileşen noktasında gerek ASELSAN gerek diğer kurumlarımızın çalışmalarına daha çok yoğunlaşacağını bekleyebiliriz. Keza Görgün'ün geçtiğimiz aylarda TSK'nın operasyonel bağımsızlığı anlamında çeşitli ifadeleri olmuştu. Ben eldeki imkanları hızlıca operasyonel bağımsızlığı artırma noktasında daha aktif kullanma çabasında olacağını düşünüyorum.”
İnfografik: Nursel Cobuloğlu Çoban