SETA'nın düzenlediği ve SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar'ın moderatörlüğünü üstlendiği "2019'a Doğru CHP" panelinde konuşan Prof. Dr. Fahrettin Altun, CHP'nin süreklilik ve değişim unsurlarından bahsetti.
Altun, Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olduğunda "yeni CHP" tartışması başladığını anlatarak, bu değişim düşüncesinin yeni bir kavram olmadığını, CHP için uzun yıllardır devam ettiğini söyledi.
CHP'nin değişimi yeniden konuşmaya başladığı 2010'lu yıllara dikkati çeken Altun, "Kadrolar ve ideolojinin değişip dönüşmesi tartışıldı. Kılıçdaroğlu geldikten sonra Önder Sav gitti. Ardından da değişim başladı. Bu kadro değişimi devam ediyor. İdeolojik değişim de yaşandı. Değişimden ziyade bir farklılaşma gerçekleşti. Bu unsurlar CHP'nin sosyal demokrat bir parti olmasını sağlamadı. Radikalleşme ve marjinalleşme süreci yaşandı. Değişimle ilgili bir sorun da kitle partisi olma arzusuydu." ifadelerini kullandı.
Altun, Kılıçdaroğlu'nun Deniz Baykal'ın irtica söylemini terk ettiğini ve yoksulluk üzerinden bir siyasetle iş başına geldiğini anımsatarak, Gezi olaylarında CHP'nin çok daha sert bir şekilde Erdoğan karşıtlığı yapmaya başladığını kaydetti.
"CHP, Erdoğan karşıtlığını adeta bir kimlik haline getirdi"
17/25 Aralık'tan sonra CHP siyasetinin otoriterlik ve yolsuzluk temelli bir Erdoğan karşıtlığı halini aldığını dile getiren Altun, şöyle devam etti:
"7 Haziran'a giderken, 2002'den beri dezavantajlı olan gruplara yöneldi. Bu çerçevede yolsuzluk ve Erdoğan karşıtlığı bağlamında, FETÖ ile yakınlaşmaları oldu. Bu dönemde en dikkat çekici unsur. Kılıçdaroğlu o odağın dosyalarıyla siyasete müdahale etmeye çalıştı. Bu dönemde diğer unsur da 7 Haziran'a giderken ve sonrasında HDP ile yakınlaşmalarıydı. Son evre ise 15 Temmuz ve sonrasıydı. Kendisini konumlandırmayla alakalı belirsiz bir süreç yaşadı. Yenikapı mitinginden kısa süre sonra 15 Temmuz öncesi siyasetine geri döndü. CHP, Erdoğan karşıtlığını adeta bir kimlik haline getirdi. 'Devletin baskıcı aygıta dönüştüğünü ve Erdoğan'ın baskıcı olduğunu' söylemeye devam etti. Sokak siyasetine bağlı arayışlar sürdü."
"CHP çoğunlukla depresyon halinde"
Gazeteci İsmet Berkan da CHP'nin içinde olan bitenin ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğini belirterek, ana muhalefet partisi olması nedeniyle CHP'nin yakından takip edilmesinin önemine işaret etti.
Kabullenmenin 5 aşaması olduğunu aktaran Berkan, CHP için de bu süreçlerin geçerli olduğunu ama henüz bu aşamalara gelemediklerini söyledi.
Berkan, CHP'nin çoğunlukla depresyon aşamasında kaldığını anlatarak, "Başka bir aşamaya geçemiyorlar. O nedenle oyları da yüzde 25'leri geçemiyor. Türkiye'de AK Parti iktidara gelene kadar sağ ve sol arasındaki mücadele vardı. AK Parti'den sonra pek çok taş yerinden oynadı. Normalleşme ve daha düzgün siyaset tartışmayı başlatan bir dönemdi bu. Pek çok şey normalleşti. AK Parti dışında kalan bütün siyaset, kendini boşlukta hissetti. Bu fikri bir boşluktu." diye konuştu.
CHP'nin kendi içerisinde sosyalist, solcu ve kemalist olma arasında gidip gelen bir parti olduğunu aktaran Berkan, 2002'den sonra CHP'nin ulusalcılığı tercih ettiğini ifade etti.
Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bengül Güngörmez ise Türkiye'de soldan bakılınca her zaman bir iktidar sorunu olduğunu aktardı.
Güngörmez, Türkiye'de bir iktidar değil muhalefet sorunu olduğunu, bu sorunun da ana muhalefet olması nedeniyle bunun CHP'yle özdeşleştiğini kaydetti.
CHP'nin isminde halk olmasına rağmen halkı içinde barındırmadığını savunan Güngörmez, "HDP'ye refakat etmeye çalışıyorlar. Benim CHP'li Alevi birçok öğrencim o tarafa gitti. Ordu mensuplarının kurduğu bir partinin gençleri, HDP'ye oy veriyor. Bu aşamadan bu aşamaya nasıl gidildi? Bunda dünyadaki değişim ve Türkiye'deki dönüşüm de etkili. Atatürk ve arkadaşlarının vatana duyduğu aşk, onlar için o kadar da önem taşımıyor olabilir." diye konuştu.
Kaynak: AA