İdlib’de Mehmetçiğe yapılan alçak saldırının ardından Türkiye’nin çok kısa sürede Suriye rejimine verdiği yanıt, sonuçları kadar yöntemi ile de dünyanın ulusal güvenlik ve savunma alanında en çok konuşulan konularından biri oldu.
Saldırıya anında karşılık veren ve o andan itibaren neredeyse 72 saat boyunca ‘hareket eden her şeyi vuran’ Türkiye, Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) kullanımında da yeni bir dönemi başlattı. Peki, bu süreç nasıl başladı, bu saldırıları diğerlerinden farklı kılan neydi? Savunma politikaları uzmanları Arda Mevlütoğlu, Turan Oğuz ve Yusuf Akbaba ile konuştuk.
SİHA’lar işaretlemede de kullanılıyor
Arda Mevlütoğlu, söz konusu bölgede TUSAŞ üretimi Anka S ve Baykar Savunma üretimi Bayraktar TB2 İHA ve SİHA’ların son derece yoğun kullanıldığını söyledi.
SİHA’ların hava kuvvetlerine ait savaş uçakları ve kara kuvvetlerine ait topçu birliklerine hedef belirlenmesi ve işaretlenmesi için de kullanıldığını vurgulayan Mevlütoğlu, “SİHA’ların taşıdığı elektrooptik kameralarda bulunan lazer işaretleyiciler, hedefin hassas bir şekilde koordinatlarını belirleyip, veri bağı ile ilgili TSK unsuruna aktarabiliyor. Böylelikle, gerçek zamanlı olarak hedeflerin büyük bir isabetle vurulması sağlanıyor. Dolayısıyla İHA ve SİHA’ların bir çeşit topçu ileri gözetleyicisi olarak kullanıldıklarını görüyoruz” bilgisini paylaştı.
İstihbarat toplama sürecinin vazgeçilmez unsuru
Mevlütoğlu, SİHA’ların taarruz gücünün yanında İHA’ların da TSK’nın taktik, operatif ve stratejik seviye keşif ve istihbarat toplama süreçlerinin vazgeçilmez bir unsuru olarak büyük yük taşıdığını anlatarak, “Bu kapsamda görüntü istihbaratı, elektronik istihbarat, hedef tespit ve teşhisi ile taarruz sonrası hasar değerlendirme gibi görevlerde İHA’ların yoğun şekilde kullanıldığını görüyoruz” dedi.
“Türk SİHA’ları seyyar hava topçusu gibi kullanılıyor”
İdlib’de yaşanan SİHA-İHA operasyonlarına ilişkin görüntüleri de değerlendiren Mevlütoğlu, şöyle devam etti:
“Tüm bu İHA / SİHA operasyonlarında esas dikkat çekici husus, bu kadar dar bir sahada bu kadar yoğun kullanımın, bugüne kadar benzerinin olmamasıdır. SİHA’lar bugüne kadar dünya genelindeki çatışmalarda çoğunlukla tekil olarak, hassas taarruz görevlerinde kullanılmaktaydı. Barış Kalkanı Harekâtı ile birlikte, SİHA’ların bir çeşit ‘seyyar hava topçusu’ olarak çok etkili ve sonuç alıcı şekilde kullanıldığını görüyoruz.
Bir diğer dikkat çekici husus ise İHA / SİHA’ların, hava kuvvetleri, topçu ve elektronik harp ile koordineli kullanımının, sahadaki etkisi ile ilgili.
Suriye ordusunun hava savunma sistemlerinin yarattığı tehlike, Türkiye’nin milli imkanlarla geliştirdiği elektronik harp sistemleri, havadan ateşlenen mühimmat ve SİHA’ların birlikte eşgüdümlü kullanımları ile bertaraf edilmiştir. Bu bağlamda, kısa süre içinde Suriye ordusunun pek çok üst rütbeli komutanının SİHA taarruzları ile etkisiz hale getirildiğini de vurgulamakta fayda var.”
Dünyanın dikkatini çekti
Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz ise neredeyse ilk defa bu harekatla birlikte çok sayıda yabancı askeri uzmanın aynı anda Türkiye'nin insansız hava aracı harekatları konusunda şaşkınlık ve saygılarını gösteren araştırma yazıları yayınlamaya başladığını söyledi.
“Bahar Kalkanı Harekatı askeri sistemde bir paradigma değişiminin ve yeni bir çağın başlangıcı olabilir” diyen Oğuz, “SİHA'lar asimetrik güçlere karşı kullanılan statik bir hava destek unsuru olmaktan çıkıp ilk defa konvansiyonel güce karşı yapılan bir harekatın havadaki dinamik belirleyicisi ve ana yönlendiricisi oluyor” şeklinde konuştu.
Tanıdık aktör devrede: SİHA ve İHA’lar İdlib semalarında
Harekat öncesi yerli ve yabancı çoğu aktörün üzerinde neredeyse anlaştığı bir söylem olduğunu hatırlatan Oğuz, şunları söyledi:
“Neydi bu yaklaşım? Rusya, İdlib hava sahasını kapattığı için Türkiye herhangi bir hava hareketi düzenleyemez. O yüzden Türkler, rejime karşı herhangi bir önemli hamle yapamaz.
27 Şubat’ta askerlerimize yapılan saldırının ardından süreç tersine döndü. 2016'dan itibaren Suriye ve Irak'taki yurt dışı operasyonlarda kullanıldığını takip etmemizden dolayı devreye girmesini beklediğimiz tanıdık bir aktör belirdi, SİHA ve İHA'lar.
Daha sonra MSB tarafından servis edilen videolarda SİHA ve İHA'ların çok sayıda rejim unsurunu bizzat etkisiz hale getirdiği görülüyordu. Türk savaş uçakları ise daha büyük mühimmatların gerektiği sabit ve hareketli hedefler için Türkiye sınırı içinden hassas vuruş kabiliyetli mühimmatlarla vuruyor, kara ateş destek vasıtaları da onlara hem yurt içinden hem de İdlib ile çevresindeki pozisyonlarından destek veriyordu.”
Tankları dahi saklamaya başladılar
Turan Oğuz, milli SİHA ve İHA'lardan art arda gelen ‘oyun değiştirici’ hamlelerin ardından rejimin tüm kritik araç ve ekipmanlarını kapalı ortamlarda saklamaya başladığına vurgu yaparak, “Personeli de açık alanda toplu halde durmamaları konusunda uyardılar. İntikal yol ve yöntemlerini değiştirmeye başladılar. Bu da Türk SİHA'ların üstünlüğünü kabul edip yeni önlemler almaya çalıştıklarının göstergesi oldu” ifadesini kullandı.
Ezber bozan hamle: Pantsir-S1 Türk SİHA'larıyla tanıştı
“Düşük hız ve manevra kabiliyetleri, büyük radar kesit alanları ve savaş uçakları gibi öz savunma sistemlerine sahip olmamaları nedeniyle günümüz SİHA'ları için neredeyse tüm dünyanın ortak görüşü hiç bir ciddi kısa, orta menzilli hava savunma sistemine yaklaşamayacakları idi” diyen Oğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ama MSB'nin yayınladığı görüntülerde bir SİHA'nin aktif haldeki Rus Pantsir-S1 kısa orta menzilli hava savunma sisteminin çok yakınına kadar yaklaşıp MAM-L olduğu tahmin edilen bir mini akıllı mühimmatla aracı kolaylıkla yok etmesi yurt içi ve dışındaki sektör uzmanlarında şaşkınlık yarattı. Rejime ait bir BUK-M2 orta menzilli hava savunma sisteminin de SİHA tarafından vurulduğunun anlaşılmasıyla bu etki yerini saygıya bıraktı. Daha sonra vurulduğu açıklanan HSS sayısı 6'ya kadar çıktı.
Geliştirme süreci devam ediyor
Mevcut SİHA ve İHA'larımız ağırlık kısıtlamaları nedeniyle henüz küçük, az sayıda ve çeşitlilikte mühimmat taşıyabiliyorlar. Akıncı, Aksungur, Göksungur ve benzer yeni nesil taarruzi SİHA ve İHA'lar ile görev ve mühimmat kabiliyetlerimiz de radikal değişiklikler gösterecek. Mevcut SİHA ve İHA'larımız öz savunma sistemleri eksikliğinden kaynaklı harici elektronik harp desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Yeni platformlarla bu konuda da önemli gelişmeler olacak.
Bu harekatın vuruş görüntülerinin sosyal medya sayesinde dünyanın her köşesine çok hızlı bir şekilde yayılmasının da SİHA'ların bu saygıyı kazanmasında çok önemli yeri olduğunu pas geçmemek lazım. Milli Savunma Bakanlığının doğru iletişim yöntemlerini kullanması bu süreçte öne çıkan bir diğer nokta oldu.”
Dünyada daha önce denenmedi
Savunma Analisti Yusuf Akbaba da Türk İHA ve SİHA’larının rejim üzerinden bıraktığı tahribatın kolay kolay tolere edilemeyeceği görüşünde.
“Türk SİHA'ları son günlerde dünyada daha önce denememiş bir konseptle Esed rejiminin İdlib'deki ilerlemesini durdurdu” diyen Akbaba, şöyle devam etti:
“Dünyada gelişmiş orduların hiçbiri, 'buna ABD de dahil' insansız hava araçlarıyla bu şekilde koordineli olarak hava savunma unsurlarının bulunduğu bir bölgede saldırı gerçekleştirmemişti.
Bayraktar TB2 SİHA'lar filo halinde görev yapıyor. Bu harp sahasında ilk kez görülen bir yenilik. Havada her an en az 20 TB2 SİHA uçuş halinde. Ayrıca bu operasyonda sürü halinde uçuş için özel komuta kontrol merkezi kuruldu. Koordinasyonlu görev konsepti uygulanıyor.
SİHA'larımız milli elektronik harp sistemleriyle desteklenerek rejim Hava Savunma Ssistemi unsurları köreltildi. Bu sayede rejimin HSS unsurları tek ve son derece başarılı bir hamleyle imha edildi.
Bunların dışında SİHA'larımız Esed rejiminin mekanize unsurlarına büyük zayiat verdirdi. SİHA'larda kullanılan Tandem (Ardışık delici başlık) başlıklı MAM-L mühimmatının bu zayiatın verdirilmesinde emeği büyük.”