Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Slovakya'nın başkenti Bratislava'da katıldığı "AB Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı"nın ardından TRT Haber canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Toplantının sabahki "Türkiye" konulu özel oturumuna iştirak ettiğini belirten Çelik, 15 Temmuz'daki hain darbe girişimini ve sonrasında gösterilen tavırları ele aldıklarını söyledi.
Darbe girişimi karşısında AB'den daha fazla dayanışma beklediklerini, bunun yeterince gösterilemediğini kendilerine ifade ettiğini belirten Çelik, bundan sonra Türkiye ile AB'nin ortak ve pozitif ajandaya yoğunlaşması gerektiğini, sadece göç ve terörizmle mücadelede değil, değerler, müzakereler ve diğer iş birliklerinin artırılması gerektiğini söylediğini anlattı.
Toplantıya katılan bakanların hemen hepsinin darbe girişiminin kabul edilemez olduğunu belirttiğini aktaran Çelik, "Türkiye'nin, seçilmiş hükümetin yanındayız, darbe girişimini kınıyoruz' dediler. Bundan sonrası için yeni bir sayfa açılması ve yeni bir ajandaya yoğunlaşılması gerektiği konusunda bir fikir birliği içerisinde herkes görüşlerini söyledi." dedi.
"55 devlet, bir örgütü yok edemiyor"
Çelik, Fırat Kalkanı Harekatı'nın terör örgütü DAİŞ ile mücadele bakımından "somut ve son derece çarpıcı" olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"55 tane ülke, 'DAİŞ' denilen bu terör örgütüne karşı koalisyon kurduğu halde örgüte karşı mutlak bir başarı sağlayamadılar. Yani 55 devlet, bir örgütü mağlup edip, yok edemiyor ama Türkiye, kendi sınırında hem karadan hem de havadan Özgür Suriye Ordusu birliklerine destek vererek, DAİŞ'i Cerablus'tan sürdü ve diğer yerlerden bunu uzaklaştırmaya çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye'nin bu tavrının kıymetini herkesin bilmesi lazım."
Fırat Kalkanı Harekatı'na yönelik eleştirilerin çifte standart içerdiğine dikkati çeken Çelik, bu tutumdan vazgeçilmesi için çağrıda bulundu.
Türkiye'nin sınırlarının doğal olarak Avrupa ve NATO sınırı olduğunu hatırlatan Çelik, Türkiye'nin aldığı güvenlik tedbirlerinin Avrupa ve NATO'nun güvenliği içinde doğrudan pozitif sonuçlar doğurduğunu ve bu nedenle desteklenmesi gerektiğini anlattı.
"PKK ve DAİŞ bayrağı görmek istemiyoruz"
Türkiye'nin Suriye ve Irak sınırında fiili bir durum yaşandığına dikkati çeken Çelik, şunları söyledi:
"Bu fiili durum çerçevesinde Türkiye'nin Suriye ve Irak sınırından içeriye doğru 20 kilometrelik alanının ulusal güvenlik alanı gibi titizlikle incelenmesi gerekir. Biz sınırımızın bu 20 kilometrelik içerisinde PKK ve DAİŞ bayrağı görmek istemiyoruz, bunların karargahlarını görmek istemiyoruz. Türkiye'ye oradan yapılan bu atışlar karşısında vatandaşlarımızın herhangi bir risk altında kalmasını istemiyoruz. Yani şöyle düşünün. Almanya, Fransa, İngiltere, onların bizim gibi bin 295 kilometre sınırı olsa Suriye-Irak sınırı gibi ve kendi topraklarına roketler düşse o zaman bu eleştirileri yaparlar mı? Yani uzaktan konuşmak kolay. Biz egemen bir devlet olarak, hukuk kuralları içerisinde uluslararası hukuka riayet ederek üstümüze düşeni yapıyoruz.
Eğer karşımızda egemen bir devlet olsaydı, bu güvenliği onların sağlamasını isterdik ama Suriye rejimi bunu sağlayacak durumda değil, Irak devleti bunu sağlayacak durumda değil ki. O zaman Türkiye, hukuktan doğan haklarını kullanacak ve bu güvenliği sağlayacak."
Bakan Çelik, vize serbestliği ve Geri Kabul Anlaşması'na ilişkin ilerleme sağlanıp sağlanmadığına ilişkin soru üzerine de Suriye, Irak ve Kuzey Afrika'daki istikrarsızlık sürdüğü müddetçe yeni göç dalgalarının söz konusu olacağını anlattı.