Savunma sanayiinde yerli ve milli üretim eşiğini bir kez aşarsanız önünüzde zorlu ancak sonucu ülkeniz için son derece faydalı bir yol görünür… Türkiye de bunu başarabilen ülkelerden biri. İhtiyacı olan ürünü üretiyor, sahadan dönüşlere göre çok hızlı bir şekilde geliştiriyor ve sonrasında o alandaki en iyi işlerden birine imza atıyor.
Tabii madalyonun bir yüzü daha var… O da aslına bakarsanız bu süreç size topyekûn bir gelişmeyi de beraberinde getiriyor. Farklı disiplinlerin önü açılıyor, yüksek teknolojide rekabetçi bir çizgi yakalanıyor ve gençler bu alanlarda görev üstlenebilmek için kendilerini daha da geliştiriyor.
Kompozit kullanılan ilk SOM-J tamamlandı
Tüm bunları anlatma sebebimiz, yakın zamanda savunma sanayiinde yaşanan önemli bir gelişme; SOM-J gövdesinde kompozit malzeme kullanılması... Her ne kadar söz konusu tasarımın ürüne dönüşüp dönüşmeyeceği henüz netlik kazanmasa da savunma sanayiimizin kazandığı bu kabiliyet gelecek dönem için önemli mesajlar taşıyor.
Biz de bu mesajların detaylarını öğrenmek için Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin’le bir araya geldik. SOM ailesinde alüminyum kullanıldığını biliyoruz. Bunun yerine kimi yerlerde kompozit kullanımının neden önemli olduğunu, bunun ürüne ve dolayısıyla sahaya yansımalarının neler olabileceğini konuştuk.
Çok daha hafif bir füze olacak
Şahin’in üzerinde durduğu ilk konu hafiflik oluyor… Normalde yaklaşık 540 kilogram ağırlığında olan SOM-J Füzesi, kompozit malzemenin kullanılması sonucunda daha hafif hale geldiğini öğreniyoruz.
SOM-J’nin havadan atılan bir seyir füzesi olduğunu hatırlatan Şahin, hava araçları için faydalı yük miktarı kritik bir parametre olduğunun da altını çiziyor. “Çünkü taşıdıkları yük ne kadar artarsa, hava kalış süreleri ve servis irtifaları o kadar azalıyor. Dolayısıyla SOM-J’nin hafiflemesi, menzil avantajında ek olarak SOM-J’yi taşıyacak F-16 ve SİHA gibi hava platformlarının uçuş zarfını da olumlu yönde etkileyecek” diyor.
Füze menzilini artırması mümkün
Füzenin hafifliğinin ardından diğer ana başlık olarak ‘menzil’ boyutunu seçen Şahin bu kez işin bu tarafını anlatmaya başlıyor…
SOM-J’nin menzili konusunda ise net bir şey söylemek zor… Ancak Anıl Şahin çok basit bir fizik kuralından yola çıkıyor ve füze hafifleyince menzilinin de doğal olarak artacağını söylüyor.
Ancak burada dikkatten kaçmaması gereken bir detay var… SOM ailesinde yakın zamanda bir motor değişimi bekleniyor. Fransız motor yerine yerli ve milli imkanlarla üretilen bir motor bu ürün grubuna gelecek.
Şahin de buna işaret ediyor ve “Normalde Fransız motoru kullanan ATMACA ve SOM füzeleri, yerli KTJ-3200 motoruna geçiş yapacaklar. SOM-J’nin de bu motoru kullanacağı tahmin ediliyor. Yerli motor kullanıma girince füzenin menzilinde bir miktar düşüş yaşanması mümkün çünkü itki değeri mevcut motordan biraz aşağıda. Ancak SOM-J’deki hafifleme, bu düşüşü telafi edebilir hatta bir miktar da artış sağlanabilir” cümleleriyle genel beklentisini aktarıyor.
Diğer füzelerde de benzer bir yönelim görmek mümkün mü?
Haberin başında kısaca değindiğimiz konuya yeniden dönüyoruz… Türkiye, kendi imkanlarıyla bir ürün geliştirdikten sonra onu kısa sürede çok daha iyi bir noktaya taşımakla kalmıyor, aynı zamanda farklı alanlarda da bu bilgi birikimini kullanıyor.
Bu denklem beraberinde yeni bir soruyu da getiriyor… SOM-J’de ilk kez kompozit kullanılması, SOM ailesinin diğer üyelerinde hatta başka füzelerde de bu yolun tercih edilmesi anlamına gelebilir mi?
Önce füzelerle ilgili en temel bilgilerden bahsederek konuya giriyor Şahin ve bir füzeyi geliştirmek için çeşitli alanlarda yetkinliklerinizin olması gerektiğinden bahsediyor. Güdüm, itki, komuta ve kontrol ile tasarım gibi örnekleri sıraladıktan sonra “Aynı zamanda malzeme alanındaki tecrübeler de çok önemli çünkü füzelerin gövdelerinin hem hafif hem de sağlam olmaları şart. Füzenin, hava şartlarından etkilenmemesi gerekiyor. Hava şartlarını basit olarak algılamayalım. Bu füzeler, uçuşları boyunca çok yüksek hızlara ulaşıyor ve değişik irtifalarda görev yapıyorlar” diyor.
Hava savunma füzelerinde revizyonlar görebiliriz
Tüm bunları anlattıktan sonra sorumuza da yanıt veriyor Anıl Şahin ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Türkiye, füze alanında son 10-15 yılda kendi ürünlerini geliştirmeye başladı. UMTAS, L-UMTAS, OMTAS, CİRİT, SOM, HİSAR, BORA ve KAPLAN, kullanıma sunulan bazı füzelere örnek verilebilir.
Malzeme alanında elde ettiğimiz yeni beceriler, yeni projelerde kullanılacağı gibi mutlaka halihazırda kullanımda olan ve seri üretimi devam eden füzelerimizi de etkileyecek.
Özellikle HİSAR gibi performansın çok önemli olduğu hava savunma füzelerimizde revizyonlar gerçekleştirilebilir. Zaten ilk atış testi yapılan HİSAR-A ile bugün teslim edilen füze birbirinden oldukça farklı. Zaman içerisinde çeşitli iyileştirmeler gerçekleştiriliyor.”
SOM-J'nin bazı özellikleri
SOM-J, yoğun bir şekilde korunan kara ve deniz hedeflerine yönelik kullanılmak üzere tasarlanmıış F-35 Joint Strike Fighter (JSF) ile uyumlu havadan satha mühimmattır.
Operasyonel esnekliği destekleyecek modüler tasarıma sahiptir. Halihazırda Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan Stand-Off Mühimmatı (SOM) teknolojisi üzerine geliştirilmiş SOM-J, önemli yeteneklere sahiptir.
SOM-J uzun menzili, azaltılmış görünürlüğü ve diğer yeteneklerinin yanı sıra düşük maliyetli bir çözüm sunuyor.