Önce yurt içindeki terör operasyonlarında SİHA’larla düzenlenen nokta operasyonları duyduk… Ardından hem Suriye hem de Irak’ta sınırın öte yanına kaçışan sözde isimlerin aynı yöntemle etkisiz hale getirilmesine şahit olduk. Bugün gelinen noktadaysa Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit olan teröristlerin bulundukları bölgede ortadan kaldırıldıklarını görüyoruz.
Anlattığımız sürecin son örneği, terör örgütü PKK/HPG'nin sözde Mahmur-Kerkük-Süleymaniye saha sorumlusu terörist Mehmet Erdoğan’a yönelik operasyon oldu. Öncelikle operasyonun gerçekleştiği bölgenin teröristler adına ‘korunaklı alan’ kabul edildiğini bilmekte fayda var.
Bu tür operasyonlarda işin bir de ‘sivil hassasiyeti’ boyutu var. Belki de dünyada başka bir örneği olmayan durumdan bahsediyoruz. Türk güvenlik güçleri tarafından icra edilen üst düzey operasyonlar dahi mikro cerrahi hassasiyetinde yapılıyor ve tek bir masumun burnu dahi kanamıyor.
Peki, nasıl oluyor da Türkiye, çok farklı dengelerin gözetildiği çok zorlu bir coğrafyada böylesine başarılı işlere imza atabiliyor? Bu sorunun yanıtını ve sürecin detaylarını Bursa Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı ile konuştuk.
Örgütün tepe kadrosunun da alt tarafının da psikolojisi çöküyor
Bu tür hamlelerin hem sözde lider kadroda hem de alt seviyedeki elemanlarda psikolojik çöküntüye neden olduğu gerçeğine işaret ederek anlatmaya başlıyor Doç. Dr. Darıcılı… Örgütün istihbarat raporlarına yansıyan ‘Başımızı çıkaramıyoruz’ serzenişi geliyor aklımıza.
Darıcılı sözü Mahmur-Kerkük-Süleymaniye sahasının sözde genel sorumlusu terörist Mehmet Erdoğan’a yönelik operasyona getiriyor. “Hem Irak’ın iç bölgeleri gibi riskli bir alanda görev icra edeceksiniz hem de tek bir sivilin kılına dahi zarar vermeyeceksiniz… Nereden bakarsanız bakın büyük iş” değerlendirmesinden sonra “Bu operasyon MİT’in SİHA’lar vasıtasıyla ulaştığı operasyonel kapasiteyi göstermesi bakımından da çok önemli” diyor.
Bu tür operasyonlarda süreç nasıl işliyor?
MİT’in, TSK’nın ya da Emniyet birimlerinin nokta operasyonlarının arka planında meşakkatli bir süreç olduğunu tahmin ediyoruz ancak Darıcılı’dan süreci biraz daha detaylandırmasını istiyoruz.
Musul’daki işin MİT’in kontr/terörizm faaliyetleri kapsamında izlediği operasyonel faaliyet stratejisinin aynası olabileceğini kaydediyor Darıcılı ve sürecin muhtemel aşamalarından bahsediyor:
“Bu operasyonel faaliyet esnasında hedef olarak kabul edilen şahısların öncelikle bulundukları yerler çeşitli istihbarat toplama vasıtalarıyla tespit edilir… Bu örnekte terörist Mehmet Erdoğan için de süreç bu şekilde başlamıştır.
Birinci aşamasının tamamlanması akabinde hedef şahsın yol güzergahları, beraberindeki şahıslar, araçları ve gitmek istedikleri yerle ilgili bilgilere erişilme süreci başlar.
İkinci aşamanın da tamamlanmasıyla birlikte, hedef şahıslarla ilgili olarak İHA’lar vasıtasıyla gerçekleştirilen takip ve gözetleme faaliyetleri ile sürekli olarak istihbarat temin edilir. Ve son aşamada operasyonel faaliyet sonuçlandırılır…”
Sadece teknik istihbarat değil insan kaynağı da önemli
Doç. Dr. Ali Burak Darıcılı bu tür faaliyetlerde teknik imkanların son derece önemli olduğundan bahseden ancak ‘insana dayalı istihbaratı’ da değerli bulan bir isim…
Bu operasyonda da süreci sadece sinyal istihbaratı ve MİT’in ulaştığı teknik imkanlar üzerinden okumanın eksik kalacağı kanaatinde. Fotoğrafın bütününü gösterebilmek adına hem MİT’in kabiliyetlerinden bahsediyor hem de bölgedeki insan kaynağının neden önemli olduğunu anlatıyor:
“MİT’in söz konusu tarzda yurt dışı faaliyetlerinde hedef şahıslarla ilgili bilgi temin etmesinde sahip olduğu SIGINT (sinyal istihbarat) ve ELINT (elektronik istihbarat) imkanlarının önemi büyük.
Açık kaynaklarda da gördüğümüz üzere MİT’in son yıllarda SIGINT ve ELINT imkan ve kabiliyetleri de önemli ölçüde gelişmiştir. MİT’in sofistike ELINT ve SIGINT kapasitesine ağırlıklı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın, 2012 yılında MİT’e devredilmesi ile sahip olduğunu hatırlatmakta fayda var.
GES’in MİT bünyesindeki adı Sinyal İstihbaratı Başkanlığı (SİB) olarak geçiyor. SİB, dünyanın birçok bölgesi ile doğrudan kriptolu haberleşmeyi sağlayacak dinleme cihazları ve antenlere sahip. MİT, SİB’in imkanlarıyla aynı zamanda bölgesinde güçlü bir ELINT ve SIGINT elde etme kapasitesine ulaşan bir kurum.
Tüm bunlara insana dayalı istihbaratı da eklediğiniz Türkiye’nin terörle mücadelesindeki başarının genel fotoğrafını görmüş oluyorsunuz. Terör örgütünün kendini rahat hissedebileceği bir yakın çevre yok. Hem sözde lider kadro hem de diğer örgüt mensupları için ölüm ‘an meselesi’ olmuş durumda…”