Örgütün sözde sivil yönetiminin Facebook hesabından yapılan paylaşımda, işgali altındaki bölgede daha önce 11 Haziran'da yapılacağı ilan edilen sözde yerel seçimin, 18 Ağustos'a ertelendiği duyuruldu.
Terör örgütü, Rakka, Deyrizor, Halep ve Haseke dahil toplam 4 ili, ayrıca El-Cezire (Haseke ve Kamışlı), Deyrizor, Rakka, El-Furat (Aynularap), Münbiç ve Afrin-El-Şehba ile Tabka bölgelerini kapsayacak sözde seçimle kendine meşruiyet kazandırma çabasına girmişti.
Örgütün arayışları, Suriye'de silah zoruyla bastırdığı Kürt siyasi grupları başta olmak üzere Suriye içerisinden de tepki görmüştü.
ABD Dışişleri Bakanlığı da Suriye'de yapılacak herhangi bir seçimin ancak belli koşullar sağlandıktan sonra sağlıklı bir şekilde yapılabileceğine işaret ederek, ülkede serbest, adil ve şeffaf seçim koşullarının oluşturulması gerektiğine dikkati çekmişti.
Ancak terör örgütünün çabalarıyla ilgili Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) unsurlarının tutumu kamuoyunda sorgulanmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Mayıs'ta Efes-2024 Tatbikatı'nda konuyla ilgili yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı, bir 'teröristan' kurma hedefiyle bölge halkı üzerindeki baskısını, tehditlerini ve gayretlerini yoğunlaştırdı. Örgüte boyun eğmeyen ve haraç vermeyen insanların öz topraklarından sürülmesinden, çocuk asker kullanımına kadar her yola başvuruyorlar. Meselenin DEAŞ ile mücadele olmadığı, doğrudan ülkemizi ve bölgemizi hedef alan sinsi bir planın adım adım uygulandığı anlaşılıyor. Terör örgütünün halk oylaması bahanesiyle ülkemizin ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne yönelik mütecaviz eylemlerini yakından takip ediyoruz. Daha önce de bu konudaki politikamızı çok net ortaya koyduk. Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde bölücü örgütün bir 'teröristan' kurmasına asla izin vermeyecektir. Oldubittiler karşısında daha evvel yapılması gerekiyorsa, ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık, aynı durumla karşılaşmamız halinde harekete geçmekten yine çekinmeyiz."
Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Suriye'nin kuzeydoğusundaki sözde sivil yönetimin, Aralık 2023'te kabul ettiği "Toplumsal Sözleşme" temelinde sözde seçim hazırlığına başlamasının ardından, söz konusu adımın engellenmesine yönelik, başta ABD olmak üzere ilgili aktörler ve uluslararası kuruluşlar nezdinde yoğun diplomasi trafiği başlatıldı.
Diplomatik temasların ilk gününden itibaren bu sözde seçimin gayrimeşru nitelik taşıdığı vurgulanırken aynı zamanda meşruiyet kazandırabilecek nitelikte herhangi bir adımın atılmaması ve terör örgütünün uluslararası gözlemci talebinin yerine getirilmemesi istendi.
Temaslarda, sözde seçime izin verilmesinin, Suriye sahasında şiddet ve istikrarsızlığı daha da artıracağı uyarısında bulunularak, sözde seçimle yetinmeyecek terör örgütünün sözde sivil yönetiminin, ayrılıkçı gündemini ilerletecek adımlar atacağına işaret edildi.
Görüşmelerde, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda hem Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan hem de Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehlikeye atan bir girişime izin vermeyeceği vurgulandı.
Türkiye'nin diplomatik temaslarında sözde seçimin istikrarı zedeleyici, meşruiyetten yoksun ve Suriye'deki toplumsal uzlaşı ve siyasi çözüm perspektifine zarar verici niteliği, sahadaki diğer belirleyici aktörler dahil temasta bulunulan ülkeler tarafından da teslim edildi.
Bunun sonuçlardan biri olarak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, 30 Mayıs'ta düzenlenen basın toplantısında, Suriye'de yapılacak her seçimin 2254 sayılı BMGK Kararı'nda belirtildiği üzere adil, özgür, şeffaf ve kapsayıcı olmasının gerektiğini, Suriye'nin kuzeydoğusundaki mevcut durumun seçimlerin bu şekilde düzenlenmesine müsait olmadığını ve bu hususun bölgedeki çeşitli aktörlerle paylaşıldığını belirtti.
Diplomatik kaynaklar, gerek sözde seçim gerek diğer başlıklar altında gündeme gelebilecek, meşruiyeti bulunmayan tek taraflı girişimlerin hayata geçirilmemesi yönündeki çabaların, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da süreceğine işaret ederek, ayrıca ABD başta olmak üzere ilgili tüm aktörlere bu yönde mesaj verilmeye devam edildiğinin altını çizdi.