TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen "Üçüncü Yılında 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ ile Mücadele" Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, 15 Temmuz'daki kalkışmaya karşı halkın sokaklara döküldüğüne dikkati çekti.
"Dünyada diğer halk hareketleri ve isyanların tarihine bakıldığında, bunlar siyasi iktidarlara, hükümetlere, devlete karşı girişilmiş hareketlerdir." diyen Şentop, "Bunun tek istisnası 15 Temmuz hareketidir. Halk siyasi iktidarı, hükümeti, devleti, anayasal düzeni korumak için harekete geçmiştir. Bu bakımdan dünya siyasi ve halk hareketleri tarihinde müstesna bir yere sahip." değerlendirmesinde bulundu.
Şentop, 15 Temmuz'un bu yönüyle derinleştirilmesi gereken bir arka planı olduğunu ifade etti.
"Cumhurbaşkanımız halkın içinden gelen biri"
Halkın devlete, siyasi iktidara sahip çıkabilmesi için onunla kendisi arasında bir bağ kurabilmesi gerektiğine işaret eden Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tarihimiz boyunca ne zaman büyük hamleler yapmışsak bunlar hep milletle devletin bütünleştiği dönemlerde olmuş. 1071 Malazgirt, İstiklal Harbi. 15 Temmuz'da böyle bir hareket milletle devletin bütünleştiği ve milletin bu anlamda devletine sahip çıktığı onu korumak için sokaklara döküldüğü bir dönem. Burada Cumhurbaşkanımızın bir şahıs ismi olarak değil, onun ötesinde bir anlamı var. Bu bütünleşmeyi sağlayan somut bir varlık olarak önemi var. Daha önce siyasette öne çıkan siyasi figürler daha çok tamamen sivil veya akademik bürokrasi içerisinden yani devletin içinden gelip milleti temsilen devleti yönetmek isteyenlerdi.
Rahmetli Özal, Demirel böyleydi. Menderes yine aynı şekilde. Siyasi bürokratik bir alanda diyebiliriz, tek parti döneminde. Fakat Cumhurbaşkanımız devletin içinden değil, halkın, milletin içinden gelen birisi. Kendi siyasi macerasıyla beraber halkın içinden birisi olarak o değerleri devlete taşıyan bir kişi olarak karşımıza çıkıyor. Halkın, milletin değerlerini, devletin değerleri haline getirmek için yürütülen bir siyasi mücadele var."
Vesayetin tasfiyesi
Mustafa Şentop, siyaset güçlendikçe vesayetçilerin güç kaybetmeye başladığını vurgulayarak, "FETÖ ile AK Parti iktidarının kesişmesi meselesi konuşuluyor. Onun izahı da şu, AK Parti vesayete karşı bir mücadele yürüyor, onlar da vesayetçilere karşı bir mücadele yürütüyorlar. AK Parti'nin hedefi bizatihi vesayetin kendisini kaldırmak, tasfiye etmek. Ama onların amacı vesayetçileri tasfiye etmek, o vesayetçilerin yerine kendilerinin geçmesini sağlamak, vesayeti devam ettirmek." diye konuştu.
2009'lardan sonra yavaş yavaş bunun fark edilmeye başlandığını belirten Şentop, "Vesayetin kendisini tasfiye esas hedef olduğu için bu anlamda onların da tasfiyesi süreci başlamış oluyor." dedi.
"Biraz intikam hissiyle yapılmış hareketler"
FETÖ ile mücadele sıralamasına yönelik yaklaşımlarda yanlışlık olduğunun altını çizen Şentop, şöyle devam etti:
"FETÖ'ye karşı, onun tasfiyesine yönelik hamle yapan ilk olarak siyasi iktidardır. Onlar bu hamleye cevaben reaksiyonlar geliştirmişlerdir. İlki 2012'de MİT Müsteşarı ve Müsteşar Yardımcılarıyla ilgili yaptıkları hamledir. Daha sonra Gezi olayları arkasından dershanelerle ilgili yapılan çalışma ve alınan kararlar, sonra 17-25 Aralık var. Arkasından bu örgütün tasfiyesiyle ilgili daha kalıcı ve kati tedbirlerin uygulandığı bir dönem var. Daha sonra 15 Temmuz geliyor.
Bir taraftan vesayetin tasfiyesiyle ilgili süreç, bir taraftan vesayet sistemi içerisinde aktör değişikliği süreci bir arada yürürken FETÖ tam bürokratik iktidarı ele geçirdiğini zannettiği anda aslında bürokratik iktidarın kalmadığını görüyor. Bu bakımdan 15 Temmuz dahil olmak üzere sonraki süreçlerin biraz da bir intikam hissiyle yapılmış hareketler olduğu kanaatindeyim. Bir intikam hareketi olarak 17-25 ile beraber başlayan süreçte bu FETÖ hareketini görüyorum."
"Türkiye ile ilgili açılan parantezin kapanması meselesidir"
TBMM Başkanı Şentop, Türkiye'nin, 15 Temmuz'da milletin darbe teşebbüsüne, kalkışmaya, işgal hareketine karşı göstermiş olduğu mukavemetle yeni bir döneme girdiğine işaret ederek, "2. Dünya Savaşı sonrası dünyada başlayan 27 Mayıs1960 darbesiyle Türkiye'nin de dahil olmuş olduğu paradigmanın fiilen sona ermesi 15 Temmuz'da, hukuken sona ermesi de 16 Nisan referandumuyla gerçekleşmiştir. Bu hükümet sistemi değişikliğinde esas mesele, 2. Dünya Savaşı mağlupları statüsüne geçirilmiş bir Türkiye ile ilgili açılan parantezin kapanması meselesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Sistem tartışmaları
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik eleştirilere de değinen Şentop, sözlerini şöyle tamamladı:
"Anayasal anlamdaki bu değişikliğin, hükümet sistemi değişikliğinin 'bu değişmeli, geri dönmeliyiz, parlamenter sistem' falan hikayeleri meselesi kapanmış bir meseledir. Esasen 15 Temmuz'da kapanmıştır, 16 Nisan da bunun tescil edildiği, kayda geçirildiği bir tarihtir. Alt mevzuat düzeyinde tartışmalar yapılabilir. Daha önce de parlamenter sistem uygulanırken de vardı. Bakanlık sayılarında değişiklikler olmuş, teşkilat yapıları değişmiş...Yine olabilir böyle şeyler. Ama bu tarihi süreç içerisinde 15 Temmuz'un ve 16 Nisan'ın yerini doğru tespit etmemiz lazım. Geleceğe dair projeksiyonlar yaparken eğer bunu doğru tespit etmezsek, bu arkeolojiyi yapmadan konuşursak, değerlendirirsek o zaman işte böyle birtakım hülyalar içerisinde gezinebilirsiniz. Geriye dönme, işte parlamenter sistem hikayeleri içerisinde dolaşabilirsiniz. Hükümet sistemi meselesi 15 Temmuz'da gerçekleşen o direnişin dışında, ondan bağımsız bir şey olarak değerlendirilemez. Ve o Türkiye'yi bu hükümet sistemi değişikliğine getirmiştir. Bu paradigma değişikliğinin tescili noktasına getirmiştir. Bu sebeple 15 Temmuz'u birçok bakımdan değerlendirmek hatırlamak çok önemli."
Kaynak: AA