TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İstanbul'da düzenlenen "Tarih, Siyaset ve Ülkelerarası İlişkiler Bakımından Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu"nda konuştu.
TBMM himayesinde, İstanbul Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi tarafından tertip edilen sempozyumda, iki gün boyunca çok sayıda değerli akademisyen ve alanında yetkin isimlerin, Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz başlığı altında pek çok uluslararası hukuk ve siyaset konularını derinlemesine ele alacaklarını aktaran Şentop, onların ifade edecekleri fikirler ve ortaya koyacakları tezlerin Türkiye'nin sözüne katkıda bulunacağına, gücüne güç katacağına inandığını söyledi.
Şentop, uzun yıllar gündelik siyasetin sığ ve basit, zamanı çoktan geçmiş ideolojik tavırları içine hapsolmuş akademi dünyasının bazı sınırlı alanlar dışında Türkiye'ye gereken katkıyı sunamadığını üzüntüyle müşahede ettiklerini dile getirdi.
Ülke içindeki dar ve tüketici tartışmaların uzantılarıyla meşgul olan akademi dünyasının bilhassa sosyal alanlarda Türkiye'yi besleyecek yeni düşünce imkanlarını ve ufuklarını önlerine koyacak bir gayreti ve hatta niyeti arzu edilen manada ortaya koyamadığını vurgulayan Şentop, şöyle konuştu:
"Halbuki siyasetin, hukukun, ekonominin, uluslararası ilişkilerin temel tezleri, ana tartışmaları ve geleceğe doğru esas istikametleri akademi dünyamızın güçlü veri ve tezleriyle şekillendirilebilirse çok daha kalıcı, etkili ve ufuklu olur. Hamdolsun Türkiye nasıl siyasette günlük basit ve ufuksuz tartışmalardan kurtulmuş, geçmişin derinliği ile geleceği şekillendirme yolunda önemli mesafeler kazanmış, ilk defa 2023'ün, 2053'ün, 2071'in hedeflerini konuşabilir hale gelmişse, son yıllarda akademi dünyamızın da Cumhurbaşkanımızın çizdiği bu yeniden büyük Türkiye ufkuna bakan bir niyet ve liyakatla harekete geçtiğini sevinerek müşahede ediyoruz. Bizim dünya görüşümüzde ilim fayda için yapılır. Faydasız ilim boşuna bir gayrettir ve biz faydasız ilimden Allah'a sığınırız. Bu güzel toplantı Türkiye'nin meselelerinin geniş bir kabul ve katılımla artık akademi dünyamızın da meseleleri olduğuna dair güzel bir örnek ve bereketli bir başlangıç olacaktır."
Uluslararası ilişkilerde hangi başlık ele alınırsa alınsın, onu diğer sorun ve başlıklardan bağımsız olarak anlamanın ve ortaya koymanın mümkün olmadığını belirten Şentop, "Hele hele küreselleşen yeni dünyamızla sorunlar da tam manasıyla küreselleşmiştir. Dolayısıyla bu sempozyumda ele alınan ana meselenin, yani Doğu Akdeniz'in onu etkileyen ve şekillendiren tüm hadiseler ve süreçlerle ilgisini dikkatle anlamak hepimizin ortak derdi ve değeri olan Türkiye'nin geleceğine dair öngörülerimizi bu çerçevede ortaya koymak durumundayız" değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye her zaman Azerbaycan'ın yanındadır"
Mustafa Şentop, 26 Eylül sabahı, Ermenistan'ın yönettiği terör çeteleri eliyle kardeş Azerbaycan'a yönelik saldırılarıyla başlayan hadiselerin tam da Doğu Akdeniz'de ortaya çıkan tabloyla buradaki çıkar çatışmalarıyla ve Türkiye'nin duruşu, hamleleri ve varlığıyla da doğrudan alakalı olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Öncelikle Ermeni saldırılarında şehadete yükselen bütün kardeşlerimizi rahmetle anıyor, yaralılarımıza Cenab-ı Hak'tan acil şifalar niyaz ediyorum. Bütün dünyanın, bilhassa Ermenistan'ın, devlet terörüne ortak olanların bilmesi gereken şudur; Azerbaycan, Türkiye için dost bir ülke, sadece yakın bir coğrafya değildir. Aynı zamanda gönül coğrafyasıdır, kader coğrafyasıdır, ortak ülkelerin ve hedeflerin coğrafyasıdır."
Dost ve kardeş Azerbaycan'a yönelik her saldırıyı Türkiye'ye yapılmış saymalarının içi boş bir hamaset olmadığını vurgulayan Şentop, "Azerbaycan ve Türkiye'de sık sık kullandığımız tek millet iki devlet sözü bir türkü değildir. Türkiye her zaman maddi ve manevi bütün gücü ve kudretiyle Azerbaycan'ın yanındadır. Bir an tereddüt göstermeden her zaman yanında olmaya da devam edecektir" dedi.
Mustafa Şentop, Ermenistan'ın saldırılarından hemen sonra Türkiye'de muazzam bir hassasiyetin ortaya çıktığına işaret ederek, Türk milletinin mübarek hafızasının, ortak tarih, değer ve hedef şuurunun ifadesi olarak, bu tavrın paha biçilmez önemde olduğunu TBMM Başkanı olarak ifade etmeyi bir vazife addettiğini belirtti.
"İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan bu adaletsiz uluslararası düzen esasen iflas etmiştir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere, uluslararası kuruluşların özellikle AGİT bünyesindeki Minsk grubunun 30 yıldan fazla bir zamandır devam eden sıcak bir sorunun kifayetsizliğini ortaya koyarak, meselenin özüne bir kez daha işaret ettiğine değinen Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası kurum ve kuruluşlar, adeta dünyadaki sorunları çözümsüz kılmak, ihtilaf yeri gelince istismara hazır bir şekilde bir kenarda bekletmek niyetiyle hareket etmektedirler. Yukarı Karabağ sorunu bunun en açık örneğidir. Uluslararası kurum ve kuruluşların görevlerini yapamadıkları, sorun çözme yetenekleri uzun zamandır tartışılıyor. Bununla beraber, bu kurum ve kuruluşların sorun çözmeye yönelik iradelerinin mevcudiyeti de esasen tartışılmalıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan bu adaletsiz uluslararası düzen esasen iflas etmiştir. İflasının ilanı da uzun yıllar önce gerçekleşti. Her yeni uluslararası sorun bu iflasın tekrar ilanından başka bir gerçeği ifade etmiyor. Bugün Doğu Akdeniz'de ortaya çıkan hadiselerde de bu tarafgir ve adaletten uzak bakış açısının tezahürlerini görmekteyiz. Başından itibaren sadece uluslararası hukuktan ve anlaşmalardan kaynaklanan haklarını, yine aynı hassasiyetle meşru araçlar ve yöntemlerle arayan Türkiye'nin girişimleri, karşısında uluslararası hukuku ve anlaşmaları yok sayan her türlü gayrimeşru girişimi hak sayan bir takım ülkeler ve sözde ittifaklarla karşılanmıştır.
Avrupa Birliği gibi güya büyük iddiaların demokrasi, barış ve ortak gelecek tezlerinin adeta bu layüsel amma yef'al, büyük projesi dünyayı kasıp kavuran salgında bir ortak gelecek değil, güçlünün ayakta kaldığı, zayıfın kaderine terk edildiği, acımasız bir bencillik ve bir o kadar da çaresizlik zemini olarak başarısız bir sınav vermiştir. Aynı birliğin önemli ülkelerinden birisi tarihteki büyük katliamları, kanla yazılmış karanlık sicilini unutmuşçasına Akdeniz'in doğusunda hiçbir hukuki ve tarihi zemini olmayan hak arayışlarına, çatışmaları kışkırtan ittifak çabalarına yönelmiş, Türkiye'nin meşru zemindeki hak arayışlarını sekteye vurmaya, perde arkasında başka ülkeleri kışkırtmaya cüret etmiştir."
Doğu Akdeniz açıklaması
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Doğu Akdeniz meselesine ilişkin, "Türkiye, kendi haklarını aradığı kadar, bu alanda ve sahada, adil bir paylaşımın, hakça bir dağılımın olmazsa olmaz bir barış zemininde gerçekleşmesi için vardır" dedi.
Eski dünyanın sakil alışkanlıklarıyla hareket eden ülkelerin, yeniden şekillenen bölge ve Doğu Akdeniz'in geleceğinde söz sahibi olma iddiası taşıdıklarını aktaran Şentop, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şüphesiz iyi niyetli, barışı tesis etmeyi hedefleyen uluslararası hukuka ve anlaşmalara saygılı milletlerin ve devletlerin hak ve hukuklarına hürmet eden yaklaşımlarla hep birlikte çalışmak, gayret göstermek, müzakere yapmak arzu edilen bir tutumdur. Ancak şu gerçekleri görmeden ve göstermeden harekete geçmek de mümkün değildir. 1977 yılında sonuçlanan Manş Denizi'nde kıta sahanlığı sınırlarının tespitine ilişkin İngiltere-Fransa ihtilafında ortaya çıkan tez bugün Türkiye'nin, adaların yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair savunduğu teze yakındır. Bu tezi Manş Denizi ihtilafında kabul eden Fransa, kendisini hiç alakadar etmeyen Doğu Akdeniz'deki gelişmelerde bunun tam tersini savunmaktadır. Bu samimiyetsiz ve ikiyüzlü yaklaşımlarla uluslararası hukuku işletebilmek mümkün olamaz. Bugün Suriye'den Lübnan'a, Lübnan'dan Kuzey ve Orta Afrika'ya, Madagaskar'daki dağınık adalarda hak iddiasına kadar dünyanın neresinde bir maddi ve ekonomik değer varsa ona göz koyan ve üzerinde hak iddia eden Fransa'yı biraz hayretle ve değişen dünyayı fark etmeyen bir anlayışsızlık içinde olduğu için de tebessümle izliyoruz."
Şentop, sömürgeciliğin bir niyet ve eylem değil, karakter, bir güç meselesi değil, ahlak ve vicdan meselesi olduğunun altını çizdi.
Bugün ağır ekonomik sorunlarla boğuşan Batı'nın ianeleri ve sadakalarıyla yaşayan bazı küçük ülkelerin tetikçi olarak kullanıldığına şahit olduklarını dile getiren Şentop, "Bölgesel ihtilafları canlı tutmak, eski yaraları kanatmak için bu muhtaç ve basiretsiz ülkelerin yönetimleri kullanılmaktadır. Ayrıca, Batılı bazı devletlerin siyasi acentesi gibi hareket eden, halklarını temsil etmeyen bir takım kukla devletlerin de dünya ve bölge barışı için tehdit teşkil eden tavırlarına da işaret etmemiz gerekir. Bu konjonktürel siyasi aktörler üzerinden gerçekleştiren tavırları iyi niyetli, hukuka saygılı bir yaklaşım örneği olarak kabul etmek mümkün değildir. Esasen uluslararası alanda temel sorunun kurumsal yapılanmalar, kullanılan yöntem ve yaklaşımlarda değil, zihniyetlerde olduğunu belirtmek gerekir" ifadelerini kullandı.
"Adaletli tezin hakim olacağı bir dünya uzak değildir"
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan adaletsiz dünya düzeninde bazı ülkelerin sadece hak ve menfaatleri, bazı ülkelerin ise sadece vazife ve yükümlülükleri olduğunu anlatan Şentop, uzun yıllar bu garip ve adaletsiz düzenin devam ettiğini ancak artık dünyanın değiştiğini, bu adaletsiz düzeni var eden parametrelerin çöktüğünü, bu gerçekliği bazı ülkelerin kabul etmekte geciktiğini gördüklerini ifade etti.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, uluslararası düzende her devletin, her milletin hak ve menfaatleri olduğu gibi vazife ve yükümlülükleri de olduğuna işaret ederek, "Bu adaletli tezin hakim olacağı bir dünya uzak değildir. Dünyadaki derin ekonomik dengesizlikler, maddi güçler arasındaki ölçüsüz farklılıklar adaletli bir düzenin oluşumunun uzak olduğu kanaatine bizi düşürmemelidir. Dünyadaki nüfus dengelerindeki büyük ve sarsıcı değişiklikler, buna bağlı nüfus hareketleri, Batı'nın artık gözlerden saklanamaz açık zalimce tutumları, çifte standartları ve bunların Batı dışı dünyada meydana getirdiği büyük hayal kırıklıkları, öfke ve kin, büyük değişimin ayak seslerini bize duyurmaktadır" diye konuştu.
Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının tam manasıyla küreselleşmiş bir dünyada yaşandığını açıkça gösterdiğini vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:
"Sadece para ve ekonomik varlıklar küreselleşmedi. Aynı zamanda insan hareketleri de kültürler de sorunlar da hastalıklar da küreselleşti. Virüs de küresel. Elbette mutluluk da huzur da mutsuzluk da huzursuzluk da küresel olacak. Böyle bir küresel dünyada, dünyanın herhangi bir yerinde bir insan güvenlik ve huzur içinde değilse hiçbirimiz güven ve huzur içerisinde olamayacağız. Bu gerçeği kavrayıp bütün dünyada barışın, güvenliğin, huzurun, asgari yaşam seviyesinin sağlanması için hakka ve hukuka saygılı, adaletli bir düzenin tesisi için gayret göstermek mecburiyetindeyiz."
"Türkiye, masada haklı görüşlerini net biçimde ifade edecek birikime sahiptir"
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki varlığının sadece stratejik kaynaklar ve bunlar üzerindeki meşru hakları üzerinden tarif edilemeyeceğine dikkati çeken Şentop, şunları kaydetti:
"Türkiye, kendi haklarını aradığı kadar, bu alanda ve sahada adil bir paylaşımın, hakça bir dağılımın olmazsa olmaz bir barış zemininde gerçekleşmesi için vardır. Emeği değil sömürüyü, hakkı değil zulmü, paylaşımı değil el koymayı alışkanlık haline getirenlerin bunu anlamasını zaten beklemiyoruz. Türkiye, kendi gücüyle mütenasip, kendi haklarına dönük adımlar atıp kazanımlar elde ettikçe, Türkiye karşısındaki hukuk dışı, anormal tepkileri, oluşturulan tuhaf birliktelikleri hep birlikte müşahade ediyoruz. Uluslararası adalet ve barış, tek taraflı değil, ilgili herkes için arzu edilen bir zemindir. Türkiye bugün bu zemin üzerinde kurulacak masada kendi haklı görüşlerini net biçimde ifade edecek yeterli doktriner birikime sahiptir. Bugün ülkemizin iki köklü üniversitesi tarafından düzenlenen bu değerli sempozyum da esasen bu tutumumuza dönük niyetlerimizin bir göstergesidir."
TBMM Başkanı Şentop, sempozyumda katılımcıların ortaya koyacağı düşünce, öneri ve sonuçların, Doğu Akdeniz'in bir barış maviliği içinde kalmasına dönük yeni yaklaşımların kapısını açması temennisinde bulunarak, birinde öğrenci, birinde hoca olarak mensubu bulunduğu iki üniversiteye oluşturdukları anlamlı zemin için teşekkür etti.