Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının kaldırılmasının ardından üzerinde çalışılan yeni modele ilişkin üç alternatif üzerinde çalıştıklarını belirterek, "Orta bölümdeki okulların başarı puanına göre olacağı, diğer en üstteki yüzde 5'lik 10'luk oranın da yine başarı puanı esas alınarak çağrılacak çocuklar arasından yapılacak sınavla da yerleştirme olabilir. Ama hiç bu yapılmadan da okulda başarı puanıyla da yerleştirme yapılabilir." dedi.
Yılmaz, NTV'de eğitim sistemine ilişkin soruları yanıtladı.
TEOG yerine uygulanması düşünülen sınav sistemine ilişkin bilgi veren Yılmaz, öncelikle bu ihtiyacın nereden kaynaklandığının bilinmesi gerektiğini bildirdi. Yılmaz, ölçme ve değerlendirmenin testle yapılmasının, öğrenciler arasında yarışa yol açtığını, öğrencilerin 6. sınıftan itibaren sınava hazırlanmaya başladığına değinerek, "Hayatlarının sosyolojik, psikolojik ve fiziksel olarak en çok gelişme yaşadıkları dönemlerinde, öğrenciler adeta bir yarış atına çevriliyor." diye konuştu.
Daha nitelikli ve kaliteli bir eğitim verebilmek amacıyla TEOG'un kaldırıldığını anımsatan Yılmaz, "Ölçe ve değerlendirme sisteminin imtihan bölümünde sakıncaları ortadan kaldırabilecek bir sistem getirilerek, kamuyona açıklandığında 'gerçekten daha iyi oldu' denilsin diye çalışma başlatıldı." ifadesini kullandı.
Alternatif yöntemlerle ilgili çalışmalar hakkında bilgi veren Yılmaz, şöyle devam etti:
"Bunlardan bir tanesi her lisenin kendi sınavı yapması. Burada, okuldaki öğretmenler tarafından hazırlanan sorularla sınav yapılacak. Sınav sonuçları asıl ve yedek olarak ilan edilecek. İsteyen okullar, başka okulların da sınav sonuçlarını kullanabilecek. Bunun da şöyle bir sakıncası olabilir, 10 binin üzerindeki ortaöğrenim kurumunun sınavlarının çakışmayacağı bir takvim bulabilmek hemen hemen imkansız. Dolayısıyla Kabataş'ın imtihanının olduğu gün Ankara'daki fen lisesinin, aynı zamanda İzmir Bornova Fen Lisesinin imtihanları çakışabilir. Ayrı günler olsa da günler yetmez. Ayrıca, çok fazla soru hazırlanacağı için hatalı soru ihtimali çok fazla."
Böyle bir durumda hatalı sorulara ilişkin uzun yargı süreçlerinin gündeme gelebileceğinin altını çizen Yılmaz, bir öğrencinin bir sınav yerine birçok okulun sınavına girmek durumunda kalabileceğine dikkati çekti. Her okulun kendi sınavını yapması durumunda şehir değişiklikleri nedeniyle de sıkıntı yaşanabileceğini aktaran Yılmaz, şu görüşlere yer verdi:
"Ola ki çocuğun babası bir yerde devlet memuruydu ya da Van'da oturdukları için burada sınava girdi ve Van'da bir okulu kazandı. Ama 2-3 yıl sonra Ankara, İstanbul'a göç ettiğinde yeni okul onu alacak mı, almayacak mı? Çünkü, o sınava girmedi. Dolayısıyla da liseler arasında da böyle bir değerlendirme farklılığı olabilirdi. O zaman ne yapalım? Öğretmenin değerini artıralım, okulun değerini artıralım. Okulda her dersten üç sınav yapılıyor diyelim. O sınavların objektifliğini sağlayabilmek lazım. Bunun için de soru bankası oluşturmak lazım. Biz, yeni müfredatla birlikte yeni müfredata uygun bir soru bankası oluşturma çalışmalarına başlamıştık. Bir soru bankası olsun ama soru bankası test değildir. Eğer, test derseniz, o zaman insanlarımız yine bir sıkıntıyla karşılaşıyor. Nedir bu sıkıntı? Kişiler, hem kursta yönlendiriliyor hem de çocuklar tek kelimele cevap vermeye başlıyor, düşünmüyor, sosyal etkinliklerden uzak kalıyor."
Yılmaz ilk kez bu yıl öğrencilerin kültürel, sosyal, sanatsal ve sportif faaliyetlerinin kayıt altına alınarak değerlendirmede etkili olacağını bildirdi. Yılmaz, "Hem dersleri çok iyi olan hem de projeler dahil bu faaliyetlerde bulunan çocuklarımızı diğerlerinden bir adım önde nasıl tutabiliriz diye değerlendirme çalışmalarını başlattık." dedi.
Ölçme ve değerlendirmesiz bir eğitim sisteminin söz konusu olamayacağını vurgulayan Yılmaz, öğrencinin seviyesinin bilinmesi ve buna göre planlama yapılması gerektiğini aktardı. Öğrencinin seviyesinin de bir değerlendirme yapılamadan tespit edilemeyeceğini belirten Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çalışanla çalışmayanı ayırt etmek gerekmez mi? Verilen ödevleri, projeleri yapanları ayırt etmek gerekmez mi? Dolayısıyla da her öğretmenin sınavı var ve bu sınavlarda diyoruz ki 'Soruları mümkünse sen sorma'. Bir soru bankası oluşturalım. Bu soru bankasından sizler soruları seçin ama bu soru bankaları da yine öğretmenin yanında bir gözlemci olsun, kendi öğretmeniyle beraber de olabilir. Yine kendi öğretmeni de okumasın, objetif not verecek ya. Bu mümkün müdür? Evet, mümkündür. Çocuğun soru kağıdı ve cevap kağıdı alınır. Hemen taranır ve tarandıktan sonra iki ayrı öğretmene de isimliği kapatılmış şekilde göderilir. Öğretmen okur, iki öğretmenden de gelir."
Sınavların değerlendirilmesinde kilit kelimelere dikkat edileceğini anlatan Bakan Yılmaz, sürece ilişkin, şu bilgileri verdi:
"Bir örnek verelim. 'Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün İstiklal Savaşı'na başlarken Samsun'dan sonra ana güzergahını yazın' dendiğinde, Amasya Tamimi ve Erzurum Kongresi'nden bahsederse, Sivas Kongresi'nden ve sonra da Ankara'da TBMM'nin açılışından bahsederse, istenilen şeyler köşe taşlarıyla belirlenmiş olur. Dolayısıyla, yazılı olacak, klasik olacak, açık uçlu çoklu değerlendirmeler de olacak. Çocuk analiz yapabilsin, cümle kurabilsin, çocuk kendini ifade edebilsin. Sorularda esas amaç nedir, ne değildir değil, ne dediğinizi ölçebilmektir."
"Yerleştirme yine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılabilir"
Yılmaz, fen liselerine gitmek isteyen öğrencilerle ilgili açıklamalarda bulundu. Yılmaz, "Örneğin, İzmir, Ankara ya da İstanbul fen lisesisi, notu 95 veya üstü olanların başvurabileceğini belirtecek. Belki yerleştirme yine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılabilir ama duyuruyu kendi okulları yapabilir. Bu notlara göre de alınabilir. Üzerinde çalışılabilir, öğretim üyeleri, akademisyen, profesörlerden çalışanlar var. Birçoğu da çalışmalarını bize gönderiyor ve hala göndermelerini de isterim." dedi.
TEOG yerine getirilecek yeni sistemde uygulanması düşünülen sınava ilişkin de Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
"Bu sorular, Bakanlıkça merkezi olarak hazırlanacak, sınavlar öğrencilerin okullarında ve sınıflarında yapılacak, sınav mezuniyet ortalaması için yapılacak, bu sınavlar öğrencilerin okulda var olan yazılılarının yerine geçecek, tüm ülkede uygulanacak. Bu modelde elde edilen ortaokul mezuniyet ortalamasına göre bütün öğrenciler yerleştirilebilir. Bu da bir sistem. Başka bir alternatif olarak da bizim Hükümet Beyannamemizde var. Genel kuraldır. En iyi okul, en yakın okuldur diye. Bunu yapacağız ama bunu yapabilmek için tüm okulların kalitesinin artırılabilmesi lazım. Her okulun aynı şekilde talep edilebilir hale getirilmesi lazım. Anadolu liselerine geçişin arkasındaki düşüncenin altında yatan da buydu. Bu nedenle tüm okullarımızı kaliteli hale getirirsek, adrese dayalı kayıt sistemi de hayata geçirilebilir."
"3. ve 4. sınıfta ihtiyacı olan öğrencileri ilave ders verilecek"
Bakan Yılmaz, bu dönem ilk defa ilkokul 3. ve 4. sınıfta okuyan ve ilave ek derse ihtiyacı bulunan öğrencilere pilot illerden başlayarak ilave ders vermeye başlanacağını bildirdi.
Yılmaz, daha çok yüzde 5'lik başarı diliminde yer alan öğrencilerin tercih ettiği fen liseleri ve sosyal bilimler gibi liselerin de yine merkezi sınavla öğrenci alabileceğini belirtti. Yılmaz, bunun da alternatiflerden biri olduğunu bildirdi. Yılmaz, "Merkezi sınavla yaparsak bir öncekinden farkı ne olur? Bir öncesinde 1 milyon 200 bin kişi sınava giriyordu, şimdi yüzde 5'i tekabül etse 120 binle tutarız." dedi.
Yılmaz, şöyle devam etti:
"Şimdi üç alternatifi de ortaya koyduk. Adrese dayalı kayıt sisteminin ağırlık kazanacağı, orta bölümdeki okulların başarı puanına göre olacağı, diğer en üstteki yüzde 5'lik 10'luk oranın da yine başarı puanı esas alınarak çağrılacak çocuklar arasından yapılacak sınavla da yerleştirme olabilir. Ama hiç bu yapılmadan da okulda başarı puanıyla da yerleştirme yapılabilir. Üç tane alternatifimiz var. Bunların hiçbirinde test yok. Çünkü, test kesinlikle öğrencinin ne öğrendiğini ölçmez.
Sadece öğrenci notla değerlendirilmiyor. Çocuğun diğer davranışlarına, diğer derslerdeki yaklaşımlarına, sportif sanatsal başarılarına bakılarak bir değerlendirme çıkarılır. Bu üç alternatif üzerine arkadaşlarımız çalıştı. Detaylı bir şekilde Bakanlar Kuruluna sunacağız. 'Tamam, duyurabilirsiniz kamuoyuna' denildiğinde kamuoyuna duyuracağız."
Merkezde Türkçe ve Matematik olacak
Bakan Yılmaz, Türkçe ve matematik derslerine önem verdiklerini belirterek, "21. yüzyıl becerilerini kazanabilmek için Türkçe ve matematik okur yazarlığı önemli. Bunu kazandıktan sonra matematik zekaya sahip olmak da aynı zaman da dilde onu gerektirir. Dolayısıyla kendisini daha iyi ifade edersiniz, başkasının ifade ettiğini de daha iyi anlayabilirsiniz. Başkasını anlamadan, kendinizi anlatamadan nasıl mesafe alacaksınız. Dolayısıyla iki kilit dersin bunlar olduğunu söyleyeyim." dedi.
Üniversiteye girişte 18 çeşit puanın varlığının kargaşaya neden olduğunu aktaran Yılmaz, üniversiteye girişte uygulanacak yeni sistemle bazı alanlara girecek öğrenci havuzunu daralttıklarına işaret etti.
Bakan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Öğrencilerin strese girmesi önemli bir husus. Sınav hem martta hem haziranda yapılıyor. Yaklaşık beş gün sürüyor. Bu da doğru bir şey değil. O halde ne yapmak lazım, bir sınava düşürmek lazım. LYS, YGS ayrımını kaldırıp, sınavlar haziranda yapılsın, bir cumartesi başlasın ve belki bir pazar günü öğlen bitsin. Bu model, bu sene uygunacak. Sayısal, sözel, eşit ağırlık ve dil puanları olacak. Bu puanlara göre öğrencilerimiz yerleşecek. Yine bu sınavda da Türkçe ve Matematik ağırlılıklı olacak. Bu miilli eğitimin müfredatında olan konuların sorulmayacağı anlamına gelmez. Ama Türkçe ve matematik, sınavın merkezinde olacak. Çok net diyoruz; değiştirdik ama her değişiklik kesinlikle daha iyiye gidiyor. Bu da üniversiteye geçişte daha iyi bir netice doğuracaktır."