Enerji fiyatlarının küresel anlamda zirve yaptığı ve başta Avrupa olmak üzere dünyayı çok daha sancılı günlerin beklediği bu süreçte her ülke kendi ölçeğinde farklı arayışlar içinde. Türkiye gibi dış borcunun büyük bir kısmını enerji ödemeleri oluşturan ülkeler ise sadece önümüzdeki kışı değil gelecek on yılları da bugünden planlamanın çabasında.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama Ankara’nın enerji yol haritası için de önemli bir gösterge. Erdoğan, ülkemizin ulusal petrol şirketi olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Malezyalı petrol ve doğal gaz şirketi Petronas’ın ortaklaşa adımlar atabileceğini söylemiş ve “Belirlenen 1-2 bölgede müşterek çalışma planlıyoruz. Üçüncü bir ülke olarak Çin de bu sürece dahil olabilir” ifadesini kullanmıştı.
Yakın zamanda somut gelişmeler olacağının işareti
Eser Özdil, sadece ülkemizin değil dünyanın enerji fotoğrafını yakından çekebilen isimlerden biri… TPAO ile Petronas birlikteliğinin muhtemel sonuçlarını konuşmak için bir araya geldiğimiz Özdil, Türkiye ile Malezya birlikteliğinin geçmiş yıllarda da gündeme gelen başlıklardan biri olduğunu hatırlatıyor.
Ancak bu kez durumu biraz daha farklı görüyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından süreçle ilgili cümleler duymamızı ‘yakın zamanda somut gelişmeler olacağının göstergesi’ olarak yorumluyor.
Odak coğrafya Afrika olabilir
Özdil özellikle Çin detayının üzerinde duruyor. “Çin’in de işin olacağını varsaydığımızda, odak coğrafya olarak Afrika’nın öne çıkacağını düşünüyorum” diyor Özdil.
Peki, TPAO ve Petronas’ın bu birlikteliğinin nasıl bir sonucu olacak? Enerji arz güvenliğinin en kritik husus olduğu bu dönemde, iki büyük şirketin güçlerini birleştirerek ortak yatırım yapması hem mali kazanç hem de ülkelerinin arz güvenliğine katkı sağlaması açısından önemli.
Eser Özdil, hayata geçirilecek olan projelerin açık denizlerde olması halinde sürecin nasıl gelişeceğini “O zaman hem TPAO’nun Akdeniz ile Karadeniz’de elde ettiği birikim artırılmış olur hem de yeni coğrafyalar ve yatırımlarla etki alanı da genişletilebilir. Olumlu bir gelişme olarak değerlendirmek gerek” cümlesiyle anlatıyor.
Petronas’tan ciddi kazanımlar elde edilebilir
Petronas dünyanın bu alandaki en önemli markalarından biri. Özdil’e TPAO-Petronas birlikteliğinin Ankara için enerji dışındaki muhtemel kazanımlarını da soruyoruz.
Petronas’ın küresel ölçekte oldukça tecrübeli ve teknoloji yatırımlarına da son derece önem veren bir şirket olduğunun altını çiziyor Özdil ve devam ediyor:
“TPAO daha önce iş birliği gerçekleştirdiği Chevron, BP, Shell, Petrobras, SOCAR, TOTAL gibi şirketlerden ciddi manada know-how transferi gerçekleştirmişti.
Petronas’ın iş alanlarına baktığınızda klasik bir upstream yatırımcısının ötesinde olduklarını görüyoruz. Daha açık bir anlatımla; petrol/doğal gaz sektöründe rezervin bulunması, değerlendirilmesi, ham petrol/doğal gazın üretilmesi, boru hatlarıyla taşınması sürecinin ötesinde işlere imza atıyorlar.
Sadece arama-üretim teknolojilerine değil hidrojen ve temiz enerji teknolojilerine de yatırım yapan bir şirket olarak karşımıza çıkıyor Petronas. Bu nedenle TPAO’nun Petronas’ın iş kültüründen ciddi katkılar elde edeceğine inanıyorum.”
Bu tür projelerde yatırım süreci nasıl işliyor?
Enerji denklemindeki bozulma dünyayı krize sürüklerken küresel anlamda mali tabloları da bozdu. Bunun yansımalarından biri de batı merkezli uluslararası finans kuruluşlarının petrol ve gaz keşif/arama faaliyetleri için kredi musluklarını kısması oldu.
TPAO ile Petronas’ın nasıl bir finansman yönetimi tercih edeceği meselesine bu nedenle önem kazanıyor. Arama-üretim faaliyetlerinin genel olarak şirketlerin öz sermayelerinden karşıladıkları pahalı yatırımlar olduğunu biliyoruz.
Özdil’e göre Petronas ve TPAO eğer arama/keşif alanında bir yatırım gerçekleştireceklerse bunu öz sermayeleriyle yapacak. Aramaların açık denizlerde olursa işlerin değişeceği görüşünde Özdil. Öyle bir ihtimalde, TPAO’nun elinde bulundurduğu filo sayesinde daha makul rakamlara bu işleri yapmanın mümkün olabileceği kanaatini paylaşıyor.
Ancak sürecin nasıl bir proje finansmanı yöntemi ile ilerleyeceğine dair tartışmalar için henüz erken olduğu ve çalışmaların biraz daha somutlaşması gerektiğinin de altını çiziyor.