İnsansız hava araçlarının işaretlediği hedeflerin savaş uçakları tarafından yok edilmesi, savaş uçaklarının vurduğu alanlarla eş zamanlı olarak kara birliklerinin çıkarılması, bu sürecin insanlı ve insansız tüm unsurlarla takip edilebilmesi ve nihayetinde kusursuz bir harekat düzenlenmesi…
Tüm bu saydığımız adımların başarıyla atılmasını sağlayan ve Türkiye’nin son dönemde gerek ülke içinde gerek sınır ötesinde düzenlediği operasyonların dünya genelinde bu denli takdir edilmesinin en kilit noktalarından biri silahlı kuvvetlerimizin sahip olduğu ‘müşterek harekat’ kabiliyeti.
2. Dünya Savaşı ile yeni bir dönem başladı
Savunma sanayii araştırmacısı Kadir Doğan, müşterek harekat kavramının ne anlama geldiğini, çalışma prensiplerini ve sahadaki sonuçlarını anlattı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu sayede hangi imkanlara kavuştuğunu değerlendirdi.
Müşterek çalışma kavramının çok uzun yıllardır harp alanlarının temel dayanağını teşkil ettiğini söyleyen Doğan, “Tarih boyunca girişilen mücadelelerde hep bu temel dayanak üzerinden sonuç alındığını görüyoruz. Özellikle 2. Dünya Savaşı'nda müşterek çalışma kavramı harp alanlarını bambaşka bir noktaya taşımaya başladı. O dönemlerde temel olarak mekanize birlikler ile piyadelerin müşterek çalışması, hava unsurları ile birleştirilmiş ve çok etkili sonuçlar doğurmuştu” bilgisini paylaştı.
TSK kusursuz bir şekilde uyguluyor
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte özellikle otonom sistemlerde sağlanan ilerlemenin bu kavramı daha ileri bir noktaya taşıdığının altını çizen Doğan, şöyle devam etti:
“Müşterek çalışma temelde, insanlı ve insansız yapıların bütüncül bir sistem olarak, ortak bir ağ üzerinden birbirleri ile iletişim halinde olmaları, verileri ortak bir şekilde değerlendirmeleri ve anlamlı hale getirmeleri, bu değerlendirme sonucunda karar almaları ve yine bu ortak ağ üzerinden bu kararın uygulanıp, çıktılarını birbirleri ile değerlendirmeleri anlamına geliyor.
Aslında Türk Silahlı Kuvvetleri bu açıdan bakıldığı zaman insanlı ve insansız sistemleri, birbirleri ile muhteşem bir uyum içerisinde çalıştırabildiği görüyoruz. Bu durum, sahadaki başarılarımızı çok ciddi derecede etkileyen en önemli unsurlardan biri.”
Dünyada ABD ve Türkiye başı çekiyor
Kadir Doğan, müşterek çalışma yapısının tam anlamıyla kurulmasını dünyada sadece birkaç ordunun başardığını anlatarak, şunları söyledi:
“Dünyada otonom sistemleri, insanlı sistemler ile bu kadar senkronize bir şekilde, bu kadar aktif bir şekilde sahada kullanım becerisine sahip olan ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye geliyor. Türkiye bu kabiliyete ne boyutta sahip olduğunu özellikle Bahar Kalkanı Harekatı'nda gösterdi.
Müşterek harekat yapısının kurulabilmesinin bu kadar zor olmasının temel sebebi insan-makine etkileşiminin çok üst düzeyde sağlanması gerekliliği. Eğer makineler ile iletişim kuracaksanız onların dilinden anlamanız gerekir. TSK hem yapısı hem de yetişmiş personeli sayesinde insan-makine iş birliğini harp alanında en etkili bir şekilde kullanan kuvvetlerin başında geliyor.
Sahadaki tüm unsurlar aynı ağ üzerinden haberleşiyor
Bununla birlikte TSK çok gelişmiş haberleşme ağlarına sahip. Özellikle ‘TAFICS’ (Türk Silahlı Kuvvetleri Entegre Haberleşme Sistemi) bu başarının sağlanmasında kritik bir rolde. TAFICS sayesinde, otonom hava sistemleri ile çeşitli uydulardan sahadaki personele, mekanize birliklerden kara konuşlu radarlara kadar Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde hareket eden birçok unsur tek bir ağ yapısı üzerinden haberleşebiliyor.
Bu haberleşme mimarisi sayesinde harekat esnasında bu unsurlar birbirleri ile iletişim kurabilir ve yüksek bir entegrasyon sağlanmış olur. Bunun getirdiği olumlu sonuçları da sahada çok net bir şekilde görüyoruz.
Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan’da da izlerini gördük
Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonları ile Doğu Akdeniz’de kısa süre önce icra edilen ‘Açık Deniz Eğitimi’ adımının tam anlamıyla bir müşterek çalışma örneği olduğunun altını çizen Kadir Doğan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu operasyonlarda ve tatbikatlarda, insansız hava araçlarımız ile birlikte savaş uçaklarımızın, sahadaki personelimizin, denizdeki gemilerimizin çok uyumlu bir şekilde harekat icra edebilme kabiliyetini gördük.
Özellikle Pençe-Kartal operasyonunda hem silahlı otonom sistemlerimizin hem de savaş uçaklarımızın hedefleri birlikte yok ettiklerini izledik. Bunun akabinde Pençe-Kaplan operasyonunda da yine otonom hava sistemlerimiz operasyondaki kara unsurlarımıza ciddi destek sağladı. Yine ‘Açık Deniz Eğitimi’ sırasında 17 hava unsurumuza 4 firkateyn ve korvetin eşlik ettiğini gördük. Yaklaşık 8 saat süren görev esnasında yaklaşık 4 bin kilometrelik bir hat üzerinde görev icra edildi. Böyle bir görevin gerçekleştirilmesi de yine müşterek bir çalışmanın ürünü.
Türk Silahlı Kuvvetleri sahip olduğu müşterek çalışma kabiliyetini bu operasyonlar ile net bir şekilde bir kez daha tüm dünyaya göstermiş oldu.
Müşterek çalışma kabiliyetlerimizin gelecekte daha da gelişeceğinden, çok daha etkin ve caydırıcı bir unsur haline dönüşerek TSK’yı, dolayısıyla ülkemizi sahada ve masada çok daha güçlü bir konuma getireceğinden hiç şüphe yok.”