İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kahramanmaraş AFAD Müdürlüğünde gerçekleştirilen, Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, afetlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini söyledi.
Soylu, 112 Acil Çağrı Merkezi'yle ilgili dünyada parmakla gösterilen önemli bir sistemin hayata geçirildiğinin altını çizerek şöyle devam etti:
"Önümüzdeki hazirana kadar Allah nasip ederse Türkiye'de ormandan itfaiyeye, AFAD'dan jandarmaya, polise, Sahil Güvenlik'e, sağlığa kadar acil hizmet numaralarının hepsini kaldıracağız, 112 numarasında birleştireceğiz. Bu yazılım akıllı bir yazılım. Gelen bütün ihbarları akıllı bir yazılımla analiz edecek, hırsızlık en çok hangi bölgede oluyor, trafik kazaları en çok nerelerde oluyor, orman yangınlarında en çok sıkıntı nerede oluşuyor gibi bütün bunları analiz edecek ve bütün kurumların tedbir almaya, önceden bunlara yönelik yapılabilecek eylemleri oluşturmaya sevk edecek."
Soylu, dünyanın birçok yerinden ödül alan bu yazılımın milli ve yerli olduğunu sözlerine ekledi.
Geçen seneyi Türkiye'nin afetlere hazırlık yılı ilan ettikten sonra bu konuda 450 toplantı yapıldığını anlatan Soylu, çalışmalardan örnekler anlattı.
Soylu, 17 Ağustos haftasını sadece anma programları yaparak değil, AFAD koordinesinde bir farkındalık haftası olarak değerlendirmek istediklerinin altını çizerek, şöyle konuştu:
"Bunun için de bir dizi etkinlik planladık ve bu acı olaydan, afetlerle ilgili geleceğe ait kalıcı bir sonuç üretmeyi hedefledik. Allah'a şükürler olsun belki telefonlarınızı çok meşgul ettik ama tüm cep telefonlarınıza 5 adet mesaj gönderdik. Afet anında neler yapabileceğimizi anlattık. Depremlerde görüyoruz herkes bir yerlerde, destek olmaya çalışıyoruz. Ama AFAD'ı bir akreditasyon merkezi haline getirdik. Büyük onur duyuyorum, Lübnan'da büyük bir patlama oldu. İlk el uzatan kurum, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla AFAD oldu. Küresel anlamda çok güzel. Elbette ki Türkiye'nin afetlere hazırlık noktasında kaybedecek bir saniyesi bile yoktur ve en küçük bir fırsatı dahi değerlendirmek durumundadır. Önemli deprem ve doğal afet tecrübelerimiz, buna ait acılarımız var. Bir yandan, özellikle Karadeniz’de sel felaketlerine maruz kalıyoruz, bir yandan artan bir fay hareketliliğimiz var, diğer yandan doğu ve güneydoğu illerimizde çığ olayları yaşıyoruz. Elbette ki bunların hiçbirisi sır veya yeni keşifler değildir. Hepimizin bildiği ve bizlere acılar yaşatan gerçeklerdir. Bu konuda dünyada da benzer bir artış var. Farklı coğrafyalarda, farklı afetler sebebiyle can ve mal kayıpları artmaktadır."
Hem uluslararası arenada, hem de Türkiye'deki yaklaşımın temelinde afet riskini azaltma anlayışının bulunduğunu aktaran İçişleri Bakanı Soylu, "Çünkü afet yönetiminde meseleye bakış şudur, bir yerde afet tehlikesi olabilir, doğal afet bölgesi olabilir ama o yerle ilgili risk azaltma çalışmaları yapılırsa, afetin vereceği zararlardan korunmak ve böylece afeti bir doğa olayına dönüştürmek mümkün olabilir. İşte bugün bu toplantıda kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz mesaj ve yerleştirmek istediğimiz anlayış budur. Defalarca bunları söyleyeceğiz ve ısrarcı olacağız." ifadelerini kullandı.
Konuşması sırasında deprem anında yapılması gerekenleri anlatıp, yapılan yanlışlara da dikkati çeken Soylu, olası bir deprem anında insanların araçlara ilgi göstermesiyle yolların tıkanacağını, böylelikle arama kurtarma ve ambulansların olay yerlerine ulaşamaz hale geleceğini, o yüzden olası bir deprem anında herkesin daha sakin olup araçlara ilgi göstermemesi gerektiğini dile getirdi.
AFAD'a övgü
Deprem gibi afet sonrasında yaşanabileceklerin üstesinden hep birlikte gelinebileceğini vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:
"Türkiye’de esas itibarıyla afetlere bakışımızı değiştiren hadise, hiç şüphesiz 17 Ağustos 1999’da yaşanan büyük Marmara depremidir. Türkiye o hadiseden sonra, afet yönetimini bir süreç olarak ele almış, afet öncesi hazırlık, afet anı müdahale ve afet sonrası iyileştirme şeklindeki üç aşamada, afet süreçlerini yönetme üzerine bir anlayışa evrilmiştir. Bu anlayış doğrultusunda kurumsal yapılanmasına da ağırlık vermiş, özellikle AFAD başkanlığımız eliyle hem ciddi bir kapasite oluşturmuş, hem de stratejik bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bugün gelinen noktada AFAD başkanlığımız, 5 kıtada 60 ülkeye yardım eli uzatabilen, içeride toplam 5 bin 820 personeli, 81 il, 11 birlik müdürlüğü, 26 ana lojistik, 56 destek deposu olan, 85 bin çadır, 207 bin yatak, 198 bin battaniye, 18 bin mutfak seti depolarında mevcut bulunan, afet yönetim karar destek sistemi AYDES gibi dijital altyapıları, Avrupa'nın ikinci büyük deprem gözlem istasyon ağı gibi teknik yapıları olan, sadece 2019 yılında 3 bin 724 olaya müdahale etmiş devasa bir yapıdır. AFAD logosunu bugün Yemen'de de görebilirsiniz, Suriye'de de görebilirsiniz, Etiyopya'da, Somali'de veya Afganistan'da görebilirsiniz. Hatta Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde de görebilirsiniz. Sadece logosunu da görmezsiniz, onun sebebiyle Türkiye için dua eden, 'Bu ay-yıldızlı bayraktan, onun milletinden ve onun liderinden Allah razı olsun' diye dua eden mazlum insanlar görebilirsiniz."
"18 bin 130 toplanma alanı belirledik"
Bu yeni dönemde diğer güvenlik başlıklarında olduğu gibi, afet konusunda da yazılı plan ve strateji belgelerine dayalı yönetim anlayışlarının öne çıkacağını bildiren Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün trafik güvenliğinde uygulama politika belgemiz var. Göç yönetiminde uyum strateji belgemiz var. Keza uyuşturucu ile mücadelede, asayişte, buna benzer strateji belgelerimiz var. Aynı şekilde afet yönetiminde de çatı belgesi olarak 'Türkiye afet yönetimi strateji belgesi ve eylem planı' adını verdiğimiz bir planımız var. Bunun altında afet öncesini planlayan ve bugün Kahramanmaraş ayağının tanıtımında bulunduğumuz, kısa adı TARAP olan, Türkiye Afet Risk Azaltma Planı var. Yine aynı stratejinin altında, kısa adı TAMP olan, Türkiye Afet Müdahale Planı var ve bu planın faydalarını, kurumlararası koordinasyona ve saha sonuçlarına nasıl etki ettiğini, bizzat Elazığ ve Bingöl-Karlıova depremlerinde müşahede ettik. Bir üçüncü ayak olarak da deprem sonrası iyileştirme safhasını düzenlemeyi amaçlayan ve kısa adı TASİP olan, Türkiye Afet Sonrası İyileştirme Planımız var. Stratejinin yanı sıra toplumda afet bilincinin yükseltilmesine dönük çalışmalarımızda da önemli projeler ortaya koyduk."
Soylu, bugün 150 bin AFAD gönüllüsü bulunduğunu anlatarak, şunları söyledi:
"Afete Hazır Türkiye Projesi'yle 13 milyon kişiye ulaştık. İstanbul'da 3 bin, Türkiye genelinde ise 18 bin 130 adet toplanma alanı belirledik ve bugün herkes e-Devlet üzerinden kendisine en yakın toplanma alanını, TC kimlik numarasıyla sorgulayabilmektedir. Burada bir şey söylemek istiyorum. Siyaseten bazı şeyleri eleştirebiliriz, eksik arayabiliriz. Maalesef siyasi hayatta 'Bu adam bunu iyi yaptı' denmiyor. İyi değil ama kural gibi olmuş. Geçen gün inşaat mühendisi odası temsilcisi anlatıyor, insan üzülüyor. Hadi siyaset bunu bilerek bilmeyerek veya teşvik etmek için yapabilir ama sana ne oluyor ya? Diyor ki, 'İstanbul'da toplanma alanı yok. O toplanma alanına zaten insanların konaklaması mümkün değil' diyor. Adını koymuşuz zaten, toplanma alanı. Biz bunları tespit ediyoruz. Bunlar dokunulmaz demiyoruz, burada yerel yönetimlerle beraber toplanma alanlarını belirleyip alanı oluşturuyoruz. Bu bazen boş bir alan, bazen bir park oluyor. Bunlar da e-Devlet üzerinden ilan ediliyor. Eğer bunu eleştirmek için eleştiren bir inşaat mühendisleri odası yöneticisine ben bunu anlatacaksam, hakikaten alfabeden başlamak lazım."
1990'lı yıllardaki binaların durumu
Bakan Soylu, sağlam binalar, doğru yerlere kurulmuş ve doğru şekilde kurulmuş yaşam alanları oluşturmaya çalıştıklarına işaret etti.
Konuşması sırasında bir araştırma bulgusu paylaşan Süleyman Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
"1999 depreminde Avcılar'da hasar gören 98 binanın yüzde 40'ı, 90'lı yıllarda inşa edilmiştir. Ayrıca yine Avcılar'da, deprem anında hemen yıkılan binaların yüzde 48'i de, yine 90'lı yıllarda inşa edilen binalardır. 2011 yılındaki Van depreminde, İpekyolu ilçesinde ağır hasar gören binaların da yüzde 62'si 90'lı yıllarda yapılanlardır. Benzer şekilde bu yıl ocak ayındaki Elazığ depreminde zarar gören Mustafapaşa, Rüstempaşa, İcadiye, Sarayatik ve Sürsürü mahallelerinde, verileri incelenen ağır hasarlı 47 binanın yüzde 60'ı, yine 1990 döneminde inşa edilmiştir. Kaldı ki 90 öncesi dönemde yapılan binalarda da hasar alma oranı, hiç de öyle azımsanacak gibi değildir. Dolayısıyla, bu ve benzeri kriterlere göre şehirlerimizin hem yapı stoku bakımından, hem de fay hattı ve diğer değişkenler bakımından risk raporlarını oluşturmalı ve buradan bize düşen görev ve sorumlulukları, hızlıca yerine getirebilmeliyiz. Kimse kusura bakmasın, ben lafımı ağızda ezen biri değilim. Arabalarımızı yenilemek için gayret ettiğimiz kadar, binalarımızı yenilemek için gayret etmezsek, doğru davranmış olmayız. Ben hayata basit bakarım. Arabayı yenilemek için tartışıyor muyuz, tartışıyoruz. Ama evlerimizin de buna ihtiyacının olduğunu unutmamalıyız."
"Detaylı şekilde hazırlanmış bir yol haritasıdır"
Süleyman Soylu, Türkiye'nin 21 yılda afet yönetiminde kamu yönetimi noktasında yepyeni bir karaktere büründüğünün altını çizerek, bunun toplumun bütün katmanlarına yayılması gerektiğini ifade etti.
"Vatandaş olarak da bir afet yönetim politikasına sahip olmalıyız." diyen Soylu, şunları kaydetti:
"Bugün tanıtımını yaptığımız Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı, işte böyle bir anlayışın ilk adımıdır. İlk adımlar önemlidir, güzel bir söz var, 'Her büyük yürüyüş bir ilk adımla başlar.' Tanıtımını yaptığımız bu plan, titiz bir çalışmayla detaylı şekilde hazırlanmış bir yol haritasıdır. Yereldeki riskleri tespit eden ve bir riskleri azaltmaya yönelik hedef ve eylemleri tanımlayan bir plandır. Sadece bir kez hazırlanarak rapor haline getirilecek bir belge değildir. Canlı, dinamik bir çalışmadır. Düzenli aralıklarla yenilenecektir. Türkiye Afet Risk azaltma Planı, bu şekilde il planlarının birleşiminden meydana gelecektir. Ancak il planları da ulusal düzeydeki planın esaslarına göre oluşturulacaktır."
Soylu, deprem ve afetler nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralananlara da şifa dileyerek, Muharrem orucunun başlangıcı nedeniyle yapılan ibadetlerin kabul olması ve bir daha Kerbela acısının insanlığın yaşamaması temennisinde bulundu.