İstanbul Tersanesinde suya indirilen İstanbul Fırkateyni için düzenlenen tören aslında çok önemli bir sürecin kilometre taşlarından biri olma özelliğini taşıyor.
Öyle ki Türkiye ilk kez milli bir fırkateyni suya indirmekle kalmadı, aynı zamanda uzun yıllardır devam eden MİLGEM projesinin ikinci fazının ilk büyük adımını da attı. Sürece ADA sınıfı 4 korvetle başlayan, onları teslim ettikten sonra 4 adet i sınıfı fırkateyn için yola koyulan ve nihai hedefini projenin üçüncü fazında 7 muhrip üretmek olarak belirleyen Türkiye kritik bir eşikte.
Kendi gemisini inşa eden sayılı ülkelerden biri Türkiye
Bu eşiği daha önemli kılan unsurlardan biri de söz konusu platformlarda kullanılacak yerli ve milli unsurlar. Peki, tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türk donanması için neler söyleyebiliriz? Kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 15 civarında ülke içinde yer almamız ne ifade ediyor? Son dönemlerde savunma harcamalarına yönelen Yunanistan ile Ege ve Akdeniz’de kurduğumuz denge bu sürecin sonunda nereye evrilecek?
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’e hem bu soruların yanıtını sorduk hem de gelecek döneme ilişkin beklentilerini aldık…
2027 son derece kritik
Gürdeniz donanmanın mevcut durumuna işaret ederken, Deniz Kuvvetlerinin 2023’e kadar İstif sınıfı firkateyn, Reis sınıfı havadan bağımsız tahrikli denizaltılar, denizde ikmal ve destek gemisi (DİMDEG) gibi projeleri hayata geçireceğini hatırlatıyor.
“Ancak en önemlisi TCG Anadolu amfibi hücum gemisinin hizmete girmesi” diyen Cem Gürdeniz’e göre bu adımla birlikte Türkiye, 'Orta Ölçekte Bölgesel Güç Aktarımı Yapabilen Deniz Kuvvetleri' sınıfına terfi edecek.
2027 yılına kadar bu envantere TF 2000 hava savunma muhripleri ile yeni Türk tipi hücumbotların da katılacağının altını çizen Cem Gürdeniz, böylece Türk donanmasının ateş, manevra ve güç intikal yeteneğini önemli ölçüde artacağına dikkat çekiyor.
Anadolu’nun savunması Mavi Vatan’dan başlar
Bu noktada Türkiye’nin sadece platformları üretmekle kalmayıp, söz konusu deniz unsurlarına yine yerli/milli imkanlarla üretilen çok gelişmiş sistemlerin monte edilmesini hatırlatıyor ve Gürdeniz’e bu durumu nasıl okuduğunu soruyoruz:
“Bu zaten olması gereken ve yıllar önce kazanılması gereken bir durum. Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, 1924 yılındaki Karadeniz gezisinde Hamidiye kruvazöründe subaylara bunun önemini anlatan bir konuşma yapıyor.
‘Dış pazarlardan satın alınan gemilerle donanma yapılamadığını siz de biliyorsunuz…Evvela çekirdek bir donanma tedarik etmekle yetinip, deniz sanayi ve ticaretimizi geliştirmeliyiz. Bundan sonra memleket sanayiinden fışkıracak donanmayı yapmak da kolay olacaktır’ cümlelerini kuruyor.
Aslına bakarsanız bugün memleket sanayinden fışkıran gemiler, silahlar, sensörler, komuta sistemleri bu direktifin yerine geldiğinin en somut göstergesi. Ankara, son derece başarılı adımlar atmıştır ve tüm bu gelişmeler Cumhuriyet donanmasının gücüne güç katmakla kalmamış, bağımsızlığımızın en büyük güvencesi noktasına gelmiştir.
Unutulmamalı ki anavatanımızın savunması Mavi Vatan’dan başlar, milli silahlarla donatılmış donanma Mavi Vatan ve anavatan savunmasının omurgasını oluşturur.”
Bu işler ‘maraton koşusu’ gibidir
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, donanma yapmanın ve işletmenin pahalı, uzun soluklu ve çok engelli bir süreç olduğunu belirterek, bu işi ‘maraton koşusu’ olarak betimliyor.
Türk donanmasının bu koşuya 1964 sonrası başladığını hatırlatan Gürdeniz, “İçimizdeki mandacılar nedeniyle kabaca 40 yıl geç kalınmıştır ama her şeye rağmen başarılmıştır. Bu süreci önlemek için emperyalizm ve iş birlikçileri kumpas davalardan, FETÖ darbe girişime kadar her şeyi denemiştir. Ancak bugün gelinen durum itibarıyla Türkiye’nin donanma başarısı hem sahada yani denizde hem de savunma sanayiinde görkemlidir. Tersanelerimiz ve savunma sanayimizin başarısı çok büyüktür” dedi.
Yunanistan’ın Türkiye’ye yetişmesi çok zor
Türkiye’nin attığı adımların gölgeleri Atina’ya düşüyor… Askerlik süresinin uzatılması, milyarlarca euro tutarında yeni savunma bütçesinin kabulü, diğer ülkelerden alınmak istenen savaş uçakları, gemiler ve diğer sistemler…
Gürdeniz’e bu durumu da soruyoruz ve Ege’nin iki tarafındaki bu adımların sahaya nasıl yansıyacağını dair fotoğrafı yorumlamasını istiyoruz:
“Bir kere şunu net bir şekilde söyleyeyim; Yunanistan’ın donanması milli değildir. Tersanelerinin ve savunma sanayinin başarı öyküsü yoktur. Bir sömürge devleti gibi Türkiye düşmanlığı kışkırtılarak, borç içindeki bu fakir devletin halkının vergileri Fransız, Alman ve Amerikan silah satıcılarının kasasını doldurmaktadır.
Dışardan alınan gemilerle, silahlarla bağımsızlık ve milli çıkarlar korunamaz. Çünkü kaynak anavatan değildir. Ege ve Akdeniz’de dengeler halen Türkiye lehinedir. Türkiye ve Yunanistan milli güç unsurlarını karşılaştırmak bu konuda fikir verir. O nedenle Ege ve Akdeniz’de dengelerin değişimi Türkiye’nin iradesine bağlıdır. Ekonomik, demografik ve askeri güçlerin yanı sıra en önemli asimetri faktörü Türklerin her durumda savaş azim ve iradesini koruma gücüdür.
Tüm bu anlattıklarımı ‘yokluk içinde bile’ ispat eden sosyo genetik kodlara sahibiz. Yeter ki Cumhuriyet hükümetleri Türkiye’nin jeopolitik öncelik ve gereksinimlerini en üst seviyede koruyup, savunma sanayiinin özellikle silahlarda millileşme sürecine katkı sağlamaya devam etsin.”