Gazi Mustafa Kemal Paşa işgalin daha ilk günlerinde hedefi belirlemişti. Vatan, düşmandan ancak cephede savaşarak kurtarılabilirdi. 30 Ağustos 1922, Türk'ün zafer günü olarak tarihe yazıldı.
Yıldırım Ordularının dağıtılmasının ardından İstanbul'a gelen Mustafa Kemal Paşa,
Haydarpaşa Garı'ndan Kartal İstimbotu'na bindi.
Yaveri düşman donanmasının Boğaz'da demirlemiş gemilerini görünce gözyaşlarını tutamadı. Mustafa Kemal "Geldikleri gibi giderler!" dedi.
Önce Meclis sonra ordu kuruldu
Bağımsızlık yolunda Samsun'da başlayan milli mücadele azim ve kararlılıkla ilerledi. Havza, Amasya, Erzurum, Sivas'tan sonra istikamet Ankara'ydı.
Ankara'da Meclis kuruldu ve ardından işgale karşı tüm hareketler düzenli ordu bünyesinde birleştirildi.
"Düşman bize göre güçlüydü"
Dönemin küresel gücü İngiltere tarafından desteklenen bir Yunan ordusu olduğunu söyleyen Dr. Zekeriya Türkmen, şöyle anlatıyor:
"Bize göre güçlüydü. Ordunun silah ve teçhizatın artırılması, Sovyetler’den yardımların talep edilmesi, dolaylı yoldan İtalya ve Fransa üzerinden bir takım yardımların alınması söz konusuydu. Silah, teçhizat bakımından eşit değildi, onların 10 uçağı bizim 2 vardı. Onların 4 bin kamyonu vardı, bizim aşağı yukarı bin 200.
Ankara’da Abidinpaşa’da subay talimgahı açıldı. 1920’nin Temmuz ayında açıldı. 3 aylık hızlandırılmış kurslarla zabit vekillerini mezun ettik. 7-8 Ağustos tarihinde milli yükümlülük emirlerini yayınlayacaktı. 10 farklı emirdi bunlar. Bu emirlerde ordunun donanımı, teçhizatı, silahlandırılması, iaşe ve ibadetesini oluşturulmasında önemli kararlar yer alıyordu."
"Topyekun Harp İlkesi"
Bütçenin yüzde 80’i ordu için kullanıldı. Yoksulluk ve yokluğa rağmen "Topyekun Harp İlkesi" benimsendi. Yurtta umudu diri tutmak için çalışıldı.
11 yıldır kesintisiz savaşan bir halk ile İnönü ve Sakarya Muharebelerinin ardından taarruz için sabırsızlanan bir Meclis vardı. Cepheden Meclis'e mekik dokuyan Mustafa Kemal Paşa, son darbeyi vurmak için tek bir şansı olduğunu biliyordu.
Dr. Zekeriya Türkmen şu şekilde konuşuyor:
"1922’in Ağustos başından itibaren Ankara’da yapılan görüşmelere baktığımız zaman büyük taarruz öncesi bir futbol maçı bahanesiyle milleti Ankara’ya toplayıp, kendisi gizli bir şekilde Batı cephesine gidip, harekatı o beklenilmedik zamanda başlatacak."
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri!”
Hedef, Yunan ordusunu Kurt Kapanı taktiği ile çember içine almaktı. Taarruzdan bir gece önce 1'nci Ordu, yer değiştirdi. Büyük Taarruz, sabaha karşı topçu ateşiyle başladı.
Yunan ordusu, asıl hamleyi doğudan beklerken, ordu güneyden Şuhut dağları arasından taarruza geçti. 3-4 ayda geçilemez denilen Kocatepe’deki tüm siperleri Türk Ordusu 3-4 saatte dağıttı.
Cepheden gelen büyük zaferin ardından Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, hafızalara kazınan o emrini verdi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, ileri!”