Türkiye’nin milli savunma sanayii hamlesinde çok önemli roller üstlenen yerli ve milli İHA/SİHA platformları sahada ‘oyun değiştirici’ bir unsur olarak öne çıkmasının yanı sıra elektronik harbe karşı sergiledikleri başarıyla da rakiplerinden ayrılıyor.
Savunma politikası analisti Turan Oğuz’a göre sadece iç güvenlik operasyonlarında değil, Suriye’den Irak’a Doğu Akdeniz’den Ege ve Libya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada varlık gösteren Türk SİHA’ların elektronik harp konusundaki imkan ve kabiliyetleri de son derece önemli.
Elektronik harbin yoğun kullanıldığı yerlerde uçtular
Türkiye’nin sahip olduğu İHA/SİHA’ları özellikle Suriye’nin kuzeyinde oldukça etkin bir şekilde kullandığını belirten Oğuz, “Bu bölge dünya genelinde elektronik harbin en yoğun olduğu yerlerden biri. Çok sayıda ülke bu alanda sahada ve hepsi farklı bir şekilde elektronik harp teknikleri uyguluyor. Dolayısıyla bu bölgede harekat icra etmek son derece zorlu” dedi.
İlk dönemlerden bu yana sahadan gelen talep ve iyileştirmelerle Türkiye’nin kendi İHA/SİHA’larında geliştirmeler yaptığını anlatan Oğuz, şöyle devam etti:
“Çalışmaların ardından gerekli düzenlemeler yapıldı ve hem Bayraktar TB2 hem de ANKA-S, Suriye’nin kuzeyinde çok önemli görevleri son derece başarılı bir şekilde yerine getirdi. Her iki uçar unsurumuz da sahip oldukları elektronik donanımlarla oldukça yoğun ve faydalı bir şekilde çalıştılar.
Örneğin Bayraktar TB2, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında 5 bin 300 saat uçmuş ve tüm uçuşların yüzde 90’ını tek başına karşılamış. Bu harekat yaklaşık 2 ay sürmüştü. Bahar Kalkanı ise çok daha kısa bir sürede genel itibarıyla tamamlansa da Bayraktar TB2 o sırada 2 bin saat uçmuş. Bu da o harekattaki uçuşların yüzde 80’i anlamına geliyor. Kısa süreli olmasına rağmen oldukça fazla saat uçması iki noktaya işaret ediyor. Birincisi, Türkiye İHA/SİHA’larını her geçen gün çok daha aktif kullanmaya başlamış. İkincisi ise envanterdeki İHA/SİHA sayısı artmış ve bu da uçuş saatine yansımış.”
[Bayraktar TB2, sınır ötesi operasyonlarda üstlendiği kritik görevlerle öne çıktı.]
Her alana cesaretle girmeleri özgüvenin bir sonucu
Turan Oğuz, Türkiye’nin bugün sahip olduğu İHA/SİHA teknolojilerinin ilk dönemlere oranla çok daha gelişmiş bir hal aldığını belirterek, şunları söyledi:
“Bu gelişimi sadece uçuş saatlerinin artmasından değil, aynı zamanda büyük bir cesaretle en zorlu alanlara girmelerinden ve oradaki hedeflerini dahi son derece başarılı bir şekilde yok etmelerinden anlıyoruz.
Sadece son dönemlerdeki Pantsir sistemlerinin Türk SİHA’lar tarafından yok edilmesi dahi başlı başına bu sürece bir örnek. Bir SİHA’nın kendi baş düşmanına karşı dahi bu denli operasyon icra edebilmesi çok önemli bir gösterge.
Eğer sahip olduğunuz İHA/SİHA’larınız çok gelişmiş olmasa, ortamdaki elektronik harbe karşı bu denli dayanıklı olmasa bunları yapamazsınız. Eğer elektronik harbe karşı zayıf olsanız İHA/SİHA’larınızı bu kadar uçurmazsanız. Uçursanız da çok ciddi kaza kırımlarla karşı karşıya kalırsınız. Ama Türkiye istediği yerde oldukça düşük bir kaza kırım oranı ile SİHA’larını uçuruyor.”
İşin yazılım kısmı da tamamen yerli
Oğuz’a göre elektronik harbe karşı koyabilmek için geliştirilen sistemlerde milli imkanların kullanılması da oldukça değerli.
“Türkiye yazılımın yerli olmasının önemini çok uzun yıllar önce anladı ve adımlarını buna göre attı” bilgisini paylaşan Oğuz, “Biz ne üretmeye başlayacaksak önce yazılımdan başladık. Çünkü yazılım sizde olmazsa savaşın en önemli anında yarı yolda kalma ihtimaliniz çok yüksek. Kaldı ki ülkeler birbirlerine bu tür modern elektronik harp sistemlerini satmıyor. O nedenle gerek Bayraktar gerek ANKA ve diğer uçar unsurlarımızın tamamen yerli yazılımlara sahip olmasının ciddi avantajları var” dedi.
[Aksungur, sahip olduğu özelliklerle Türkiye'nin hava gücüne çok büyük bir güç katacak.]
Akıncı ve Aksungur ile daha ileriyi bir seviyeye geçilecek
Oğuz, Türkiye’nin İHA/SİHA teknolojilerindeki imkan ve kabiliyetlerinin yeni nesil platformlarla beraber çok daha yukarı seviyelere çıkacağını söyleyerek, şöyle devam etti:
“Prensip olarak SİHA ve İHA’ların elektronik harbe karşı en dayanıklı silahlar olduğunu söylemek pek mümkün değil. Küresel konumlandırma sistemi kullanıyorlar ve bu nedenle yanıltılmaları ya da devre dışı bırakılmaları da nispeten daha kolay. Ancak hem dünyada hem de ülkemizde bu konuda çalışmalar devam ediyor.
Türk firmalar anti jamming ürünler geliştirmeyi sürdürüyor. Böylece, söz konusu uçar unsurun aldatılması ya da kontrolünün ele geçirilmesi oldukça zorlaşıyor.
Gelecek dönemde, kendi hafızalarındaki bilgiler ile sensörlerden gelen anlık görüntüleri karşılaştırıp GPS'ten bağımsız uçacak platformlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu durum bize GPS’in kapatıldığı, kısıtlandığı yerlerde dahi operasyon yapma imkanı verecek. Türkiye bu alanda gün geçtikçe daha da güçleniyor. Son harekatların ardından sahadan gelen talepler üzerine çok sayıda firma işin bu tarafına da ciddi şekilde kafa yormaya başladı.
Akıncı ve Aksungur ile çok daha ileri bir seviyeye geçmiş olacağız. Elektronik destek kabiliyeti olan Türk İHA’ları, AKINCI ile ‘elektronik savunma’ özelliğine de kavuşacak. Yani kendisine yaklaşan tehditleri fark edip buna uygun karşı tedbirler alabilecek, öz savunmasını yapabilecek."