Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in geçtiğimiz gün yaptığı "Başkanlığımız ile STM arasında Türk Tipi Hücumbot Projesi’nin tasarım sözleşmesi imzalandı" açıklaması gözleri bir kez daha Mavi Vatan’a çevirdi…
Etkin manevra kabiliyeti, yüksek vuruş gücü ve taşıyacağı milli sistemlerle donanmanın kabiliyetlerine çok önemli kazanımlar sağlaması beklenen Türk tipi hücumbot projesi 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemize ne kazandıracak?
Projenin süratle tamamlanması gerekiyor
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, atılan imzaların Türk donanmasının başta Ege Denizi olmak üzere kıyı sularda harekat yeteneğinin idamesi ve gelişimi için çok önemli olduğunu söyledi.
Söz konusu yeni tip hücumbotların 43 yaşına gelen 4 adet doğan sınıfı ile 34 yaşına gelen Rüzgar sınıfı botların yerini alacağını ifade eden Gürdeniz, bu imza için geç bile kalındığı görüşünde.
İnşa sürecinin imzadan sonra asgari 4 yıl süreceği de düşünüldüğünde Doğan sınıflarının ilk gemi hazır olduğunda 47 yaşına gelmiş olacağının altını çizen Cem Gürdeniz, bu nedenle projenin süratle başlaması ve tamamlanması gerektiğini vurguladı.
“Sahadaki dengeleri dakikalar içinde değiştirebilirler”
Donanmayla ilgili bir konu olduğunda akla gelen ilk soru söz konusu gelişmenin Ege ve Akdeniz’e nasıl yansıyacağı olur… Biz de Cem Gürdeniz’e Türk tipi hücumbot projesinin söz konusu bölgeleri nasıl etkileyeceğini soruyoruz:
“Bu tip botların en büyük özelliği, düşük su çekimleri, yüksek sürat ve dinamik manevra yetenekleri ile üzerlerinde taşıdıkları başta gemiye karşı güdümlü mermilerin oluşturduğu ateş gücüdür.
Kıyı örtüsünü sığ sulara yaklaşarak kendilerini gizlemek için çok etkin kullanabilirler. Gerek uydu gerek İHA gerekse radar ile elde edilen düşman unsurların durumsal farkındalık ve tanımlanmış taktik resmini yüksek manevra gücü ile dakikalar içinde değiştirecek yeteneğe sahiptirler.
Diğer yandan kıyı örtüsünü taktik kuvvet çarpanı olarak kullandıklarından avlanmaları zor ancak açık deniz tarafından yaklaşan tehditleri avlamaları kolaydır. Bu nedenle zaten son 70 yıldır hücumbot kullanımını NATO içinde en üst seviyede başarıyla doktrinleştiren Cumhuriyet donanması yeni tip hücumbot projesi ile bu yeteneği sadece idame etmeyecek aynı zamanda milli dizayn ve donanım ile millileştirecektir.”
Güçlü bir donanmanın adımları atılıyor
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, yerli ve milli projelerde genellikle kamuoyunda SİHA’ların ön plana çıktığını hatırlatarak, aslında bu platformların ‘stratejik’ değil ‘taktiksel’ oldukları hatırlatmasında bulundu.
"Bir ortamda stratejik sonucu SİHA ve İHA’ların destekledikleri deniz veya kara birliği alır" diyen Gürdeniz, Türk tipi hücumbotun çevremizdeki denizlerde, yani Mavi Vatan’da sağlayacağı kazanımlara dair şunları söyledi:
“İnsansız hava araçları, karada ve denizde sürekli varlık gösterecek, kontrol ve hareket serbestisi sağlayacak asıl unsurlara destek sağlarlar.
Karada işgal; denizde düşmana deniz alanlarını, düğüm noktalarını, ulaştırma rotalarını kullandırmamak temel hedeftir. O nedenle Türkiye’nin askeri stratejisinde önceden karşılaşmadığımız derecede deniz alanlarındaki, yani mavi vatandaki çıkarlarımızı korumak en öncelikli konulardan biri olmalıdır. Bu da güçlü bir donanma sayesinde gerçekleşir.
Ege gibi kıyı sular ve Akdeniz gibi açık deniz alanlarında deniz kontrolü, güç intikali, deniz ulaştırmamızın korunması ve gerektiğinde bizden güçlü bir donanmaya karşı engelleme harekatı için uygun kuvvet yapısına sahip olmamız hedeflenmelidir.
İHA ve SİHA’lar bu süreçte diğer hava unsurları gibi deniz harekatını destekleyici taktik unsurlar olarak kullanılmalıdır. Zaten son iki yıldır Türk Deniz Kuvvetleri bu unsurları kesif gözetleme ve karakol faaliyetlerinde etkinlikle kullanıyor. Ancak denizde gemi bulundurmak ve varlık göstermek esastır. Bu da ancak güçlü bir donanma ile mümkündür. Atılan yerli ve milli adımlar, güçlü bir donanma için kilometre taşları olarak değerlendirilmelidir.”