TÜBİTAK Uzay, geçtiğimiz aylarda Türk uzay yolcusunun görevi esnasında gerçekleştirileceği deneyleri belirlemek için Bilim Misyonu çağrısında bulundu.
Üniversite ve araştırma kurumlarından birçok proje başvurdu. Aralarından biri de "Mikro yer çekimi ilişkili genetik bilim misyonu" projesi oldu. Biz de o projeyi yürütücülerinden dinledik.
Öncelikle projede, yerçekimsiz ortamdan etkilenen henüz işlevi keşfedilememiş genlerin tespit edilmesi ve uzay görevlerinde, bağışıklık hücrelerinden hangilerinin yer çekimi tarafından direkt olarak etkileneceğinin, CRISPR gen mühendisliği yöntemleri ile belirlenmesi hedefleniyor.
Üsküdar Üniversitesi Transgenik Hücre Teknolojileri Merkezi (TRGENMER) Direktörü Dr. Cihan Taştan detayları TRT Haber’e anlattı.
“İnsanoğlu yüzyıllardır dünyanın yer çekimi altında hapsolmuş şekilde yaşıyor”
İnsan vücudunda on binlerce gen var. Bunların yer çekimiyle ilişkisiyse henüz tam olarak bilinmiyor.
Dr. Taştan, “İnsanoğlu yüzyıllardır dünyanın yer çekimi altında hapsolmuş bir şekilde yaşıyor. Dolayısıyla vücudumuzdaki bütün hücreler yer çekimine bağlı olarak hayatını sürdürmek zorunda. Ancak son yıllarda insanların hayali olan uzay seyahatleri, hatta hayatın tümünü uzayda geçirebilmek, vücudumuz için elverişli olmayabilir. Çünkü vücudumuzda bulunan 25 bin genden hangilerinin yer çekimiyle birebir ilişkide olduğunu, hangilerinin mikro yer çekimi altında nasıl davranacağını henüz keşfedebilmiş değiliz” diyor.
Ekip yaklaşık bir yıl önce kuruldu
TRGENMER’de, mikro yer çekimi ve genetik alanında çalışan MESSAGE adlı bilim ekibi yaklaşık bir yıl önce kuruldu. Merkezi ziyaret ettiğimizde MESSAGE ekibini fotoğrafta görülen “akustik levitasyon cihazı” üzerine çalışırken buluyoruz. Bu cihaz laboratuvar ortamında mikro yer çekimi oluşturmak için kullanılıyor. Projenin ön çalışmaları da bu cihazda yapılıyor.
Projenin seçilmesi, ekibin çalışmalarını bir sonraki aşamaya geçirmesini sağlayacak.
Dr. Taştan, “Laboratuvarda, mikro yer çekimi oluşturduğumuz ortamda, diğer taraftan Türk astronotumuzun hücrelerini uzay ortamında test edeceğimiz projemizi gerçekleştirebileceğiz” diyor.
Proje nasıl gerçekleşecek?
Türk uzay yolcusu görevinden önce ve görevi sırasında farklı günlerde kendisinden kan örnekleri toplayacak. Dünyaya döndüğünde bu örnekleri merkeze teslim edecek. Bu sayede hücrelerin, bilhassa bağışıklık hücrelerinin, uzayda nasıl davrandığı, kanser gibi etkenlere karşı ne derece savaşabildiği gözlemlenecek.
Dr. Taştan, “Biz üç sağlıklı insan belirledik. Uzaya gidecek insanımızın ve üç sağlıklı insanımızın kanıyla genetik mühendislik teknikleri gerçekleştireceğiz. Burada 25 bin geni teker teker modifiye ederek yer çekimiyle olan ilişkisini anlamaya çalışacağız” diyor.
İstenilen bulgulara ulaşılırsa ne olacak?
Cevabını merak ettiğimiz diğer soruysa şu; İstenilen bulgulara ulaşılırsa ne olacak?
Dr. Taştan, “Biz burada geleceğin insanlarının biyolojisini çalışmış olacağız” diyor ve şöyle anlatıyor:
“Bu çalışmalarla insan genetiğinde saklı kalan genlerin yer çekiminden kurtulduğunda nasıl davranacağını keşfedebileceğiz. Uzun vadede şöyle heyecan verici bir gelişme olabilir; Eğer uzay ortamında kanser hücrelerinin daha etkin bir şekilde öldürülebileceğiyle ilgili bulgular bulabilirsek, uzay turizminin de artmasıyla, uzaya gidecek hastalar daha kısa süre içerisinde iyileşebilecek.
İleride sağlık turizmiyle uzay turizminin birleşmesinden, hastaların belki de Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki hastanelerde tedavi edilebilmesinden bahsedeceğiz.”