Dünya 2020 yılına Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs haberleriyle girdi. Aralık ayının son günlerinde ortaya çıkan virüs kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldı. Dünya genelinde toplam vaka sayısı 7,5 milyona yaklaştı. Hayatını kaybedenlerin sayısı 400 bini aştı.
Türkiye’de ilk koronavirüs vakası ise 11 Mart’ta tespit edildi. Diğer ülkelere kıyasla COVID-19’un Türkiye’de geç görülmesinin nedeni tesadüf değil, ivedilikle ardı ardına alınan önlemlerdi.
Virüs gelmeden önce önlemler alındı
Vuhan kentindeki salgın haberleri duyulur duyulmaz Sağlık Bakanlığı harekete geçti ve 10 Ocak’ta Koronavirüs Bilim Kurulu’nu oluşturdu. 14 0cak’ta hastalıkla ilgili rehber hazırlandı. Ardından Çin’den Türkiye’ye yapılan uçuşlar durduruldu. Bu süreci başından bu yana takip eden isimlerden Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, “Türkiye ilk günden itibaren gerekli önlemleri almaya başladı. Böylece zaman kazanmış olduk. 11 Mart’ta ilk vakanın görülmesiyle pandemi Türkiye’ye geldi” diyor.
11 Mart’tan sonra vakalar artmaya başladı. Ama tedbirler de bir o kadar sıkılaştırıldı. Toplumun hemen her kesimi ile ilgili sayısız önlem alındı. Okulların tatil edilmesinden seyahat kısıtlamalarına, kuaförlerin kapatılmasından toplu ulaşımdaki düzenlemelere kadar pek çok alanda sıkı önlemler peş peşe duyuruldu. 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olan kişiler ile 20 yaş altındakilere de sokağa çıkma kısıtlaması getirildi. Hatta hafta sonları ve tatil günlerinde büyükşehirlerde sokağa çıkma kısıtlamasına gidildi. Prof. Dr. Ünal bu süreci, “Vakalar mart sonunda arttı. Nisan ayında iyice yükseldi. 14 Nisan’da tepe noktasına ulaştı. Günlük 5 bin 800 civarında vaka tespit edildi. Yavaş yavaş ölüm oranları da artmaya başladı” diye anlatıyor.
Türkiye’de koronavirüs kaynaklı ilk ölüm vakası 17 Mart’ta kayıtlara geçti. 19 Nisan ise en fazla can kaybının yaşandığı gün oldu. O gün, tam 127 kişi hayatını kaybetti. 10 Haziran itibarıyla hayatını kaybedenlerin sayısı 4 bin 746’ya yükseldi.
Üç ayda 173 bin vaka tespit edildi
Salgının başladığı günden bu yana özellikle tedavide önemli yol kat edildi. Üç ayda 173 bin 36 vaka saptandı. Bu vakaların 146 bin 839’u sağlığına kavuştu. Yoğun bakımda yatan hastaların sayısında da önemli bir düşüş oldu. Öyle ki 19 Nisan’da bin 921 kişi yoğun bakımdaydı. Bu sayı bugün 631’e kadar geriledi. Prof. Dr. Ünal, bunu sağlayan en büyük faktörün 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı bulunan kişilerin evlerinde oturması olduğunun altını şu sözlerle çizdi:
“Yoğun bakım ihtiyacı olan, entübe olan vakalar maalesef bu yaş grubunda daha sık görülüyor. Bu kişilere kısıtlama getirildiği zaman doğal olarak bir yavaşlama oldu. Bütün bu süre içerisinde biz Türk doktorları, tedavileri takip ettik. Daha iyi öğrendik. Yine Türkiye’de hızlı bir şekilde erken tedaviye adapte olundu. Hastalar tedaviye hızlı bir şekilde ulaşabildi. Bu süreçte kullanılan ilaç ülkemizde mevcuttu. İhtiyacı olan herkes yoğun bakıma alındı. Yine ihtiyacı olan her kişiye solunum cihazı temin edildi. Yüz üstü yatırma, erken dönemde yüksek hızlı oksijen tedavisi gibi yöntemlerle hastalara daha iyi tedavi verildi.”
Yaklaşık 2,5 milyon test uygulandı
Koronavirüsle mücadele sürecinde her gün on binlerce kişiye test yapıldı. Yapılan test sayısı her geçen gün daha da arttı. Bugüne dek 2 milyon 451 bin 700 kişiye test uygulandı. Bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor. Test sayısındaki artışın çok önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Ünal bunu şöyle açıklıyor:
“Semptomu olanları ne kadar erken yakalarsanız o kadar erken karantinaya alır ve virüsün yayılmasına engel olabilirisiniz. Bu yüzden semptomu olmayanları, hastalığı farkına varmadan hafif geçiren kişileri toplumda yakalamak için mümkün olduğu kadar çok test yapmak gerekiyor. Türkiye’de günde 50 bini aşkın test yapılmaya başlandı. Bu, önümüzdeki süreçte de iki şekilde devam edecek: Biri hastalığı erken yakalamak için ikincisi ise toplumda koronavirüsün ne kadar yaygın olduğunu anlamak için. Kaç kişinin buna bağışık hale geldiğini anlamak için antikor testleri yapılacak.”
Normalleşme sürecinde kurallara dikkat
Sağlık ekiplerinin başarısı ve alınan tedbirler neticesinde vaka sayısı azalmaya başladı. Böylece kontrollü sosyal hayata geçildi. COVID-19 kapsamında alınan tedbirlerin gevşetilmesiyle alışveriş merkezleri ve kuaförler gibi mekanlar peş peşe kapılarını açtı.
1 Haziran itibarıyla ise normalleşme süreci başladı. Restoran, kafe, park, yüzme havuzu, spor salonu, kaplıca, kahvehane gibi çok sayıda mekanın belli kurallar gözetilerek açılmasına karar verildi. 10 Haziran’da 65 yaş üstü kişilerin 10.00-20.00 saatleri arasında, 18 yaşından küçüklerin de ailelerinin gözetiminde saat kısıtlaması olmaksızın dışarı çıkması kararlaştırıldı. Ancak bu süreçte de tedbiri elden bırakmadan kurallara sıkı sıkıya uymak gerekiyor. Bu konuya özellikle dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Serhat Ünal, “65 yaş üstü kişiler evden çıkınca hastalıkla karşılaşma ihtimalleri otomatik olarak artacak. Maalesef o yaş grubunda hastalık şiddetli seyrediyor ve kötü sonuçlar olabiliyor” uyarısında bulundu. Ünal, 65 yaş üstü kişiler için şu tavsiyede bulundu:
“Mümkünse evde kalmaya devam etmeliler. Çıktıklarında mutlaka maske, mesafe ve el hijyeni kurallarına uysunlar. Kalabalık ortamlardan uzaklaşsınlar. Bu aslında hepimiz için çok gerekli. Bütün toplumun bu kurallara uyması şart. Bunun başka yolu yok. Ben bunu ‘topyekün seferberlik’ olarak tanımlıyorum. Bu bir vatan borcudur. Herkes bu kurallara maksimum gayretle uymalıdır ki bu savaştan ülke olarak galip çıkalım.”