İçişleri Bakanlığının açıkladığı son verilere göre Türkiye'nin sınırları içindeki terörist sayısı ilk kez 500’ün altına düşürüldü. Bu yıl örgüte katılım da 13 kişi ile sınırlı kalarak bugüne kadarki en düşük seviye görüldü.
Peki Türkiye terörle mücadelede bu başarıyı nasıl sağladı? Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel hem bu denklemin bileşenlerini değerlendirdi, hem de örgüte yeni katılım oranındaki düşüklüğün temelinde hangi unsurların yattığını anlattı.
Sadece yurt içindeki operasyonlar düşünülmesin
Türkiye’nin terörle mücadelede son yıllarda ciddi bir paradigma değişikliğine gittiğini hatırlatan Erenel, geçmiş dönemde kısıtlı zamanlarda ve sınırlı alanlarda atılan adımların yerine yurt içi ve yurt dışını kapsayan oldukça kapsamlı bir terörle mücadele konseptine geçildiğine işaret etti.
Mücadelenin sadece iç güvenlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde teröristlerle mücadeleyle sınırlı kalmadığını belirten Erenel, “İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanında DEAŞ, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerine yönelik çok kapsayıcı bir yaklaşım ortaya kondu” dedi.
Şehirler, dağlar ve sınır ötesi aynı potada
Fahri Erenel, yakın bir geçmişe kadar terörle mücadelenin kırsalda PKK’ya endekslendiğini, şehirlerde de emniyet güçlerinin bir şeyler yapmaya çalıştığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
“Daha sonra Türkiye farklı bir yol seçti. ‘Terörü ve teröristi bulunduğu yerde, kaynağında yok edebilmek’ üzerine kurulu bu yaklaşımla beraber şehirler, dağlar ve sınır ötesi merkezi bir planlama ile tek potada görüldü ve mücadele tüm bu satha yayıldı.
Terörle mücadele ediyorsanız bu tehdidi bulunduğu yerde yok edebilmek çok önemli bir konu. Türkiye bunu başarabilmeye başladı. Sadece yurt içinde ya da sınırımıza yakın ülkelerde değil, dünyanın çok farklı bölgelerinden size tehdit bir unsuru etkisiz hale getirebilmek değerli bir güç. Hemen yakın geçmişten bir örnek vereyim, 22 Nisan’da Türkiye, İsveç’ten ‘Zibo’ kod adlı teröristi getirdi. Bu terörist, örgütün gençlik yapılanmasında sözde sorumlulardan biriydi. Öte yandan FETÖ mensuplarına dair de bu tür adımları biliyoruz. Bunları alt alta koyduğunuzda terörle mücadelede son zamanlarda kazanılan başarıların sac ayaklarından birini görüyorsunuz.”
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin terörle mücadelede kimi dönemlerde çok ciddi başarılara imza attığını hatırlatan Erenel, yeni süreçteki başarıların geçmişten farklarını şu sözlerle anlattı:
“Eskiden belirli hatlar üzerinde, hava şartlarının uygun olduğu zaman kısmen etkili bir mücadele ortaya konur ancak bu durum kalıcı olmazdı.
Yaşanan paradigma değişimi ve sahip olunan imkan ve kabiliyetlerle birlikte 4 mevsim boyunca durmayan, istediği her nokta son derece etkin operasyonlar düzenleyebilen bir yapıya kavuştuk.
Durum böyle olunca PKK’nın sahip olduğu avantajları da tersine çevirdik. Eskiden sürekli aynı noktalarda kalan unsurlarımız saldırıya maruz kalıyordu. Şimdi baskıyı kuran taraf tamamen biziz. TSK ve Jandarma bu yeni yaklaşıma göre teşkilatlandı, profesyonel bir yapılanma sağlandı, komandolarımızın ve diğer askerlerimizin sahip oldukları imkanlar artırıldı. Ve tüm bunların meyvesi alınmaya başlandı.”
İstihbaratların birleştirilmesi dönüm noktası
Türkiye’nin terörle mücadelede sergilediği başarılı performansın en önemli kolonlarından birinin ‘istihbarat’ olduğunun altını çizen Erenel, bu alandaki değişimlerin sahaya yansımalarına dair şunları söyledi:
“Eskiden güvenlik güçleri kendi istihbaratlarını topluyor, bunları gerekli zamanda gerekli şekilde diğer güçlerle paylaşmıyor ve dağınık bir görüntü sergileniyordu. Daha sonra güvenlik güçlerinin istihbarat havuzu birleşti ve herkes elde edilen bilgiye erişebilir oldu. Kurumlar birbiriyle son derece değerli bilgileri paylaştı. İstihbaratın tek elde toplanması sahadaki değişimin kritik dönemeçlerinden biri oldu.
Bir diğer önemli nokta ise istihbari dönüşüm oldu. Eskiden stratejik istihbarat üzerinden gidiliyordu. Yani daha uzun süreli yaklaşımlara göre adımlar atılıyordu. Savunma sanayiinin yerli ve milli imkanlarla yaptığı atılımla birlikte altın değerindeki taktik istihbarata kavuştuk. Yani sahadan anlık olarak elde edilen bilginin çok hızlı bir şekilde analiz edilmesi ve hemen reaksiyon alınarak operasyon düzenlenebilmesi kabiliyetine sahip olduk.
Tüm bunlara milli teknoloji hamleniz ile yaptığınız silahlarınızın, drone’larınızın, atış destek sistemlerinizin ve sürekli genişleyen istihbarat ağınızın yansımalarını da eklerseniz terör örgütünün neden tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşadığını rahatlıkla görebilirsiniz.”
Güvenlik güçlerinin başarısı örgüte katılımın önündeki en büyük engel
Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel, örgüte bu yıl sadece 13 kişinin katılmasına konusunda ise “PKK’ya katılımın bu seviyeye düşmesi son derece önemli. Güvenlik güçlerimizin başarılarını sadece biz değil dünya görüyor. Örgüte sempati duyanlar da bu gerçekle yüzleşti. Dağa çıkması halinde başına geleceğin farkında. Ayrıca Diyarbakır Anneleri ile başlatılan süreç de katılımın düşüklüğünde değerli bir simge oldu” ifadesini kullandı.