Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir takdim konuşması yaptığını ve bakanlara ilgili konularda icraatlarının takibiyle ilgili gerekli hatırlatmaları yaptığını, konuları, projeleri takip edeceğini kayda geçirdiğini aktaran İbrahim Kalın, güvenlik noktasında Türkiye'nin her cephede güvenliğini sağlamasıyla ilgili çalışmaların ilgili birimler tarafından sürdürüldüğünü bildirdi.
Kalın, iç ve dış güvenliğin sağlanması amacıyla İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Milli Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin her an teyakkuz halinde çalışmalarını özverili bir şekilde devam ettirdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, açıklama yapıyor. https://t.co/3Ca9Z6816p
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 24 Aralık 2018
"Hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz"
Suriye'de son gelişmeler çerçevesinde sınır hattında önemli hareketlilikler olduğuna işaret eden Kalın, "Biz hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Türk dış politikasının ve güvenlik siyasetinin en temel ilkesinin bu olduğunu belirten Kalın, eş zamanlı olarak sahada olmaya devam edeceklerini, bunu Suriye örneğinde, Zeytin Dalı Harekatı, Fırat Kalkanı Harekatında, Cerablus, Afrin, İdlib'de ve diğer bütün alanlarda gösterdiklerini dile getirdi.
Bunun masadaki neticelerini almaya başladıklarını vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:
"ABD'nin Suriye'den çekilme kararının oluşma sürecinde sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği liderlik, izlediği diplomasinin çok belirleyici rolü olduğunu herkes ifade etmekte, teslim etmektedir. Bunu vurgulamak isteriz. Zira 14 Aralık günü yapılan telefon görüşmesi bütün bu sürecin seyrini değiştiren önemli bir karara vesile olmuştur. 18 Aralık'ta ABD'nin Suriye'den çekilme süreci başladı. Bu sahadaki birçok dengenin yeniden değerlendirilmesini, yeni unsurların müzakeresinin yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. Şu anda bu yöndeki çalışmalarımız da yoğun bir şekilde devam ediyor."
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: İdlib konusunda Rejim askerlerimize karşı ihlalde bulunursa dünyayı başlarına dar ederiz.https://t.co/6qQ1V3o4jK pic.twitter.com/FsUfCHAJQq
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 24 Aralık 2018
"Bunlara tepkisiz kalmamız söz konusu olamaz"
Doğu Akdeniz'de "Uluslarası hukuktan kaynaklanan haklarımızı ihlal eden fiili durumların yaratılmasına bugüne kadar müsade etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz" diyen Kalın, şunları kaydetti:
"Bunu ilgili bütün taraflara buradan bir kez daha duyurmak isteriz. Bizim amacımız, Doğu Akdeniz'i bir barış gölü, barış denizi haline getirmek. Oradan çıkan, çıkacak olan doğal kaynakları hem kuzey, hem güney Kıbrıslıların, ayrıca bu bölgeye komşu olan ülkelerin Mısır'dan Lübnan'a, Türkiye'ye kadar adil bir şekilde paylaşımının sağlanması ve bu kaynakların bir çatışma, gerilim unsuru değil, tam tersine bir paylaşım ve zenginlik unsuru haline gelmesini sağlamaktır. Bizim perspektifimiz Doğu Akdeniz'de bu tür gerilimlerin yaşanmamasıdır. Fakat bizim hukukumuzu ihlal eden, fiili durum yaratmayı amaçlayan adımlar atıldığı zaman da elbette bunlara tepkisiz kalmamız söz konusu olamaz."
Türkiye'nin doğal gaz, petrol arama çalışmaları, sondaj çalışmalarına devam edeceğinin altını çizen İbrahim Kalın, Kıbrıs Türk'ünün hak ve hukukunu her platformda savunmaya edeceklerini yineledi.
İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik ifadelerini hatırlatan Kalın, "Kendi ülkesinde yolsuzluk suçlamalarıyla bunalmış olan İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Cumhurbaşkanımıza saldırması, Türk Silahlı Kuvvetlerine dil uzatmaya kalkması belki anlaşılır bir durumdur. Dikkati dağıtmak, gündemi başka yöne çekmek, kendi iç sıkıntılarından ve belalardan kurtulmak için böyle bir yola başvurmak belki onun için bir geçici yol olabilir." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Doğu Akdeniz'de hukukumuzu ihlal eden adımlar atılırsa tepkisiz kalmayız.https://t.co/6qQ1V3o4jK pic.twitter.com/JV4C7oGxJI
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 24 Aralık 2018
"Netanyahu'nun gizli bir PKK sempatizanlığı mı var?"
Netanyahu'nun başbakanlığı döneminde 3 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini, bunların 700'den fazlasını çocuklar ve kadınların oluşturduğuna işaret eden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Öncelikle Netanyahu bunun hesabını vermelidir. Netanyahu'nun gizli bir PKK sempatizanlığı mı var? Ne zaman Türkiye terör örgütlerine karşı bir operasyon yapsa Suriye'de, Irak'ta, ses bir bakıyorsun İsrail'den, İsrail Başbakanının ofisinden geliyor. Onları rahatsız eden, bu terör eylemlerine karşı bizim yaptığımız meşru müdafaa harekatları mıdır? Acaba PKK terör örgütüyle İsrail hükümetinin, Başbakanının başka gizli bir takım ilişkileri mi vardır? Bunların aydınlatılması için bu soruların onlara sorulması gerekir. Türkiye terörle mücadelede en kararlı bir şekilde mücadelesini sürdürecektir. Bunun için ne İsrail'den, ne bir başka ülkeden zaten izin alması, onay alması diye bir şey söz konusu değil."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili Netanyahu'nun kullandığı ifadelere ilişkin olarak Kalın, "Modern siyasi tarihe geçmiş bir lider olarak Cumhurbaşkanımızın adalet konusunda, mazlumlara sahip çıkma konusunda, mağdurların yardımına koşma konusundaki sicili hamdolsun ortadadır. Bunu, dünyada yüz milyonlarca insan takdirle izlemektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun Afrikasından Latin Amerikasına, mağdur, mazlum bir insan başını kaldırdığında Türkiye'ye bakmakta, Türkiye de liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'a bakmaktadır. Acaba kaç kişi İsrail siyasetinde bir makama mazhar olabilir, Netanyahu böyle bir şeyi acaba hayal bile edebilir mi? Öncelikle bunları kendilerine sorması gerekiyor." yorumunu yaptı.
İsrail'deki erken seçim kararını da anımsatan İbrahim Kalın, "İsrail halkının takdiridir tabii ki göreceğiz bu seçim sürecinin nasıl şekilleneceğini ama Türkiye Cumhuriyeti olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri olarak alnımız ak bir şekilde biz terörün her türüne karşı mücadeleyi bundan sonra da kararlı bir şekilde yürüteceğimizi ifade etmek isterim." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Ne zaman Türkiye terör örgütlerine karşı bir operasyon yapsa ses İsrail'den geliyor. Acaba PKK terör örgütü ile Netanyahu'nun başka gizli bir takım ilişkileri mi var?https://t.co/6qQ1V3o4jK pic.twitter.com/s7xWTFhslz
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 24 Aralık 2018
"Amerikan heyeti Türkiye'ye gelecek"
Bir gazetecinin "ABD, Suriye'den askerlerini çekme kararı aldı. İlk operasyon Münbiç'e mi olacak? Fırat'ın Doğusu gündemdeydi ama Münbiç noktası şu anda önem kazanmışa benziyor. Münbiç'te ABD askerleri ile devriye faaliyetleri devam ediyordu. Bu devriye faaliyetleri ABD'nin askerlerini çektikten sonra bitti diyebilir miyiz?" şeklindeki sorusu üzerine Kalın, söz konusu kararla birlikte sahada birçok unsurun yeniden değerlendirilmek durumunda olduğunu, dinamik bir sürecin bulunduğunu bildirdi.
Kalın, "Bu hafta bir Amerikan askeri heyeti Türkiye'ye gelecek ve Türk mevkidaşlarıyla konunun koordinasyonunu konuşacaklar. Son iki telefon görüşmesinde, Erdoğan ile Trump'ın üzerinde mutabık kaldığı konu, bu koordinasyonun çok hızlı bir şekilde başlatılması yönünde. Benim de John Bolton ile yaptığım 3-4 telefon görüşmesinde bunun altını çizdik ve önümüzde bir takvim var şimdi. Tarih kesinleştikçe sizlerle bunu paylaşacağız." diye konuştu.
Askeri koordinasyon, yani çekilme planının koordinasyonu yapılırken sahada boşluk olmaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gerekli talimatları Milli Savunma Bakanlığına, Silahlı Kuvvetlere, Milli İstihbarat Teşkilatı'na verdiğini aktaran Kalın, çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
"Münbiç ile ilgili üzerinde mutabık kalınan bir yol haritası vardı, gecikmeli de olsa bu hayata geçmeye başlamıştı." diyen Kalın, bunun dışında bir durumun henüz söz konusu olmadığını vurgulayarak, "ABD'lilerin bu çekilme planı çerçevesinde bunun nasıl şekilleneceğini de bu hafta yapılacak koordinasyon toplantılarında ilgili makamlarımız ele alacaklar." şeklinde konuştu.
"14 Aralık tarihi görüşmeydi"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki telefon görüşmesine de değinen Kalın, şu değerlendirmede bulundu:
"14 Aralık'taki telefon görüşmesi tarihi bir görüşmeydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın birçok kere söylediği hususun artık burada bir siyasi direktif ya da talimat haline gelmiş olması son derece önemli. Cumhurbaşkanımız, şunu açık ve net şekilde iletti; DEAŞ'ı yenmek, bu bölgeden temizlemek için Türkiye ve ABD olarak bizim PYD/YPG terör örgütüne ihtiyacımız yok. Biz bunu Türkiye ve ABD olarak yapabiliriz, bölgeyi istikrara kavuşturabiliriz. Böylece hem Suriye'nin toprak bütünlüğü noktasında önemli bir adım atarız hem de ikili ilişkilerimizde bir sorun haline gelen PYD/YPG/PKK meselesini de çözmüş oluruz. Bu teklif, yeni değil daha önce de yapıldı ama ilk defa bu görüşmede bunun karşılık bulduğunu ve bir talimata dönüştürüldüğünü gördük.
En son geçtiğimiz çarşamba gün boyu bizim mevkidaşlarımızla görüşmelerimiz de devam etti. Bize çekilme kararının verildiğini, sistemin harekete geçirildiğini bildirdiler. Akşam vakti açıklamalar geldi. Bu mekanizmanın şimdi çalışmaya başlamış olması elbette 14 Aralık'taki telefon görüşmesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ikna edici argümanlarla Sayın (Donald) Trump'ı bu karara sevk etmesinin bir neticesi. Şimdi bundan sonra yoğun bir şekilde Suriye, terörle mücadele, Irak çekilme ve diğer bütün konularda koordinasyon halinde çalışmaya devam edeceğiz."
[ABD'nin Suriye'den çekilme kararı] Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: 14 Aralık'taki Erdoğan-Trump görüşmesi seyri değiştirdi.https://t.co/6qQ1V3o4jK pic.twitter.com/NR0WYymA0i
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) 24 Aralık 2018
Patriotların satışı
Patriotların satışı konusunda ABD'den olumlu yönde haberlerin gelmesinin Türkiye'nin S400 alımını etkileyip etkilemeyeceğine yönelik bir soruya karşılık Kalın, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Konu çok açık ve basit. Amerikan Savunma Bakanlığı'nın Türkiye'ye patriotların satılabileceğine dair bir tavsiye ya da bilgilendirmesi kongreye iletildi. Bu, şu anlama geliyor, Amerikan yönetimi Beyaz Saray patriotların Türkiye'ye satılması ile ilgili sürecin başlamasının önünde bir engel olmadığını ifade ediyor. Fakat belli bir miktarın üzerindeki silah satışları Amerika'da kongre onayına tabidir. Bu da büyük bir proje olduğu için bunun da kongreye onay için gitmesi gerekiyor.
Patriotların alınmasına biz kapıları kapatmış değiliz. Türkiye olarak bunu değerlendirebiliriz, gelecek teklifin mahiyeti ve muhtevası önemli. Ortak üretim, fiyat, teknoloji transferi, teslim süresi gibi başlıklar var. Bu 4-5 unsur etrafında yapılacak değerlendirmeler önemli. S400'lerle ilgili Türkiye en iyi teklifi Rusya'dan aldığı için bu yola başvurdu. Eğer Amerikan tarafından patriotlarla ilgili böyle bir Türkiye'yi tatmin edecek ve şartları yerine getirecek bir teklif oluşturulursa Türkiye buna olumlu bakacaktır. Amerikan yönetiminin, Trump yönetiminin bu konuyla ilgili olumlu bir kararının olduğunu kayda geçirmesi açısından bu karar tabii ki önemli. Teklif geldikten ve biz oturup anlaşmaya varmamız halinde bu karar yine kongreye gidecek. Bu kongre ayağı olacak."
Patriotlarla ilgili ABD'den gelecek bu kararın S400 sürecini hiçbir şekilde etkilemeyeceğinin altını çizen Kalın, S400'lerle ilgili sürecin tamamlandığını, ilk bataryaların tesliminin Ekim 2019 gibi beklendiğini, bunları birbirinin alternatifi olarak görmediklerini kaydetti.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin sınırlarının son derece büyük olduğunu vurgulayarak, "Sadece S400'lerle yetinmek durumunda değiliz. Güvenlik ihtiyaçlarımız açısından biz patriotları da alıp kullanabiliriz. Bunlar birbirinin alternatifi değil. İki paralel süreç olarak bunlar yürüyecektir."
"Trump 2019'da Türkiye'yi ziyaret edecek"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump'ın 14 Aralık'taki görüşmesi hatırlatılarak, "Yüz yüze görüşme gündemde olacak mı?" sorusunu İbrahim Kalın, şu şekilde yanıtladı:
"Tabii yüz yüze görüşmeler de olacak, 8 Ocak'ta bizden bir heyet gidecek. Dışişleri Bakan Yardımcımızın başkanlığında Washington'da bir toplantı yapılacak. Oradan buraya ziyaretler olacak. Sayın Trump ile Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yüz yüze görüşmesi hemen önümüzdeki birkaç hafta ya da birkaç ay içerisinde planlanmıyor, fakat Sayın Cumhurbaşkanımız son telefon görüşmesinde Sayın Trump'ı Türkiye'ye davet ettiler. O da memnuniyetle 2019 yılı içerisinde mutlaka Türkiye'ye bir ziyaret yapacağını ifade etti. Şimdi tabii bunun tarihi üzerinde çalışacağız ve bu ziyaretin 2019 yılı içinde gerçekleşmesi memnuniyet verici bir gelişme olacaktır."
"Keşke çocukluğumuzun kahramanları olarak kalsalardı"
Kalın, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen ile ilgili soruşturmanın sorulması üzerine ise şöyle konuştu:
"Söylenen sözlerin kabul edilmesi mümkün değil. Bunların eleştiri veya mizah adı altında hoş görülmesi de söz konusu bile değil. Bugün zannediyorum Müjdat Gezen ifadesinde 'mizah yapıyordum kimseyi kast etmedim' gibi bir şey demiş. Eğer maksat bu ise bu olmuş olsa bile bu böyle ifade edilmez. Yani kalkıp şimdi ifadeleri okuduğunuz zaman 'işte birini ayağından asarlar, belki mahzenler de zehirlenerek ölür, belki de başka liderlerin yaşadığı kötü sonları yaşarlar, işte kim Rusya'ya döndüyse iktidardan gitti' gibi ifadelerle bunlar bakın Türkiye'deki mevcut iktidarı, yönetimi ve Cumhurbaşkanımızı eleştiri bağlamında söylenen şeyler. Bunlar 1940'lı, 1950'li Türkiyesi ile ilgili bir tarih dersinde söylenmiyor ya da Roma tarihinin bir dönemi ile ilgili söylenmiyor. Bugünün Türkiyesiyle ilgili söylenmiş sözler."
Bu konuda savcılığın resen bir soruşturma başlattığını, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen'in bugün ifadelerinin alındığını anımsatan İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
"Soruşturmanın gerekçesi de 'Cumhurbaşkanı'na hakaret, darbeye çağrı ve ölüm tehdidi', bunların her biri hem kişisel, hem kamu amme davası konusu olabilecek mevzular. Keşke bu kişiler bizim çocukluğumuzun o masumiyet dönemlerinde izlediğimiz filmlerde hatırladığımız kahramanlar olarak kalsalardı. Keşke bu tür galiz ifadelerle bir Cumhurbaşkanı'nı 'belki iple sallandırılır, belki bir mahzende ölür ve belki zehirlenir ölür' gibi galiz, hakikatten uzak, sanatçılıkla da uzaktan yakından ilgisi olmayan lafları söylemeselerdi. Burada dediğim gibi bunun mizahla ifade edilebilecek bir tarafı söz konusu değil. Bu tür sözleri sarf eden kişiler sadece Cumhurbaşkanının şahsına hakaret etmiş olmuyorlar, aynı zamanda ona oy veren, destek veren, gönül veren milyonlarca insanın hür iradesine de saygısızlık ediyorlar. Bazı ifadeler Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik yapısını, hukuk devleti ilkesini de yok sayan, ayaklar altın alan bir yaklaşımı ifade ediyor."
Kaynak: AA