Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında icra edilen Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) sonuç bildirgesinde bu kez dikkat çekici bir madde vardı. Alışılageldiği üzere terörle mücadele, sınır güvenliği ve benzer konuların ele alındığını gösteren sonuç bildirgesinin 7. maddesi yapay zekaya ayrılmıştı.
Söz konusu açıklamada, yapay zeka alanında kaydedilen ilerlemenin, insanlık tarihinde yeni bir merhaleye geçilmesini mümkün kılabilecek büyük fırsatlar sunduğuna; bununla birlikte, bahse konu sahadaki potansiyelin birtakım sınamaları ve siber alanda oluşan yeni tehditleri de beraberinde getireceği vurgulanıyor.
Ayrıca, Türkiye’nin, yapay zeka çalışmalarının ilmi, askeri, iktisadi ve içtimai neticelerine hazırlıklı olmasının ve bu alanda ileri kabiliyetler geliştirmesinin önem ve önceliğine işaret edildiği kamuoyuna duyuruluyor.
Kimi sektörlerde uzun zamandır kullanılıyor
Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Türkiye’nin yapay zeka meselesini MGK düzeyinde ele alması arka planda neye işaret ediyor? Hem bu soruların yanıtını hem de sürece dair diğer kimi detayları bu alanda basılı eserleri de bulunan Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Güneysu ile konuştuk.
Her ne kadar son dönemlerde daha sık duysak da esasen yapay zekanın çeşitli sektörlerde uygulanmasının yeni bir gelişme olmadığını söylüyor Prof. Dr. Güneysu. Sivil havacılık, tıp, finans alanlarında yapay zekanın zaten kullanıldığını anımsatıyor.
“Hatta özellikle sivil havacılık alanında yapay zekanın gerçek kişiler üzerindeki etkilerine ilişkin kapsamlı araştırmalar icra edilmiş. Hem de yıllar yıllar önce... 1980’lerden bahsediyorum” diyor.
“Yapay zeka askeri teknolojilerdeki 3. devrim”
Prof. Dr. Gökhan Güneysu, otomatik veya yarı-otonom savunma araçlarının askeri alanda kullanılmasının da dünkü mesele olmadığını kaydediyor. Patriot ve Aegis gibi füze sistemlerinin otonomiye yaklaşan çalışma modları uzun zamandır mevcut olduğunu anımsatıyor.
Bu noktada önemli bir parantez açıyor Prof. Dr. Güneysu ve şöyle devam ediyor:
“Ancak yapay zeka otonominin de ötesine geçme potansiyeline sahip. Bu nedenle biz bu son gelişmelere askeri teknolojilerdeki 3. devrim diyoruz… İlk iki devrim barutun kullanılması ve sonrasında nükleer silahların geliştirilmesi.
Haliyle, yapay zekanın devlet kurumları tarafından tartışılması tam da olması gerekendir. Türkiye Cumhuriyeti bu karar ile yapay zekanın önemini idrak ettiğini ilan etti. Ayrıca, bu konudaki çalışmalar dünyanın her yerinde tüm hızıyla devam ederken gelişmeleri izlemekle yetinmeyeceğini de açıklamış oldu.”
“Devletler arasında farkı belirleyen ana unsurlardan olacak”
İşin askeri kısmını biraz daha açmak istiyoruz. ABD, İsrail, Rusya, Çin ve kimi bazı ülkelerin bu alanda çalışmaları olduğunu biliyoruz. Prof. Dr. Güneysu, yapay zekanın askeri mevzularda çok büyük avantajlar sağladığı gerçeğine işaret ediyor.
Hiç yorulmayan, hiç acıkmayan, hedefe angaje olduğunda hiç ıskalamayan, normal bir insanın saatler içinde inceleyebileceği bilgi yığınını saniyede analiz edebilen sistemlerden bahsettiğimizi anlatıyor.
Prof. Dr. Güneysu, yapay zeka konusunda ilerleme sağlayan devletler ile bu konuda ihmalkar davranmış olanlar arasındaki asimetrinin şimdiye kadar gördüklerimizin çok çok ötesinde bir fark oluşturacağının da altını çiziyor.
“MGK kararı bir devlet reaksiyonu”
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye Cumhuriyeti’nin neden yapay zeka meselesini MGK’da gündeme alacak kadar önemsediğini daha iyi anlıyoruz. Prof. Dr. Gökhan Güneysu, sözlerini konunun ‘devlet’ penceresinden nasıl göründüğüne değinerek noktalıyor:
“Askeri alanda yapay zekanın kendi algoritmalarını yazma, düzeltme, kontrol etme yeterliliği kazanması yeni bir süreç başlatacak. Belki de ‘insan eli kontrolü’ yapay zekaya karşı yarışını kaybedecek.
Sorunlar ve süreçler yapay zeka ile daha hızlı çözüme kavuşturulacak, düzenlenecek. Yani bu treni kaçırmanın maliyeti öngörülemez. Aksi durumda sonuçları da pek vahimdir.
NBA maçlarını izlersiniz. Orada bir robot uzaktan atış yapar. Ve asla da kaçırmaz. İşte yapay zeka o robotu kontrol eden güç olacak ama bu sefer basket topu değil mühimmat atacak. Buna karşı durmak mümkün değil.
Bu alanda farkı açan, siyasal açıdan da başat hale gelecek ve uluslararası siyasetin başrol oyuncularından biri olacak.
MGK’nın bu kararı çok önemli ve son derece de olumlu. Oluşacak asimetrinin zayıf yanında kalmayı reddeden bir devlet reaksiyonu söz konusu. Bu tavır kanaatimce ulusal menfaatlerimize hizmet edecek bir tavırdır ve mutlaka desteklenmelidir.”