Batı Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg bir araya gelerek 18 Nisan 1951’de Paris’te bir anlaşma imzaladı. Ancak kimse o anlaşmanın giderek büyüyeceğini tahmin etmiyordu. O anlaşma ile dünyada yeni bir süreç başlayacaktı.
Tarihi bir adım atıldı ve Avrupa Kömür-Çelik Topluluğu kuruldu. Topluluk, Avrupa devletlerini birbirine bağlayan temel olacaktı.
Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu
Takvim yaprakları bu sefer 25 Mart 1957'yi gösteriyordu. 6 ülke 6 yıl sonra bir kez daha bir araya geldi. Bu kez yer Roma'ydı. Yeni bir anlaşma imzalandı ve Avrupa Ekonomik Topluluğu kuruldu.
Türkiye'nin Avrupa serüveni de 31 Temmuz 1959'da Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yapılan başvuruyla başladı. Müzakereler darbe ile sekteye uğradı. Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Ankara Antlaşması, 12 Eylül 1963'te imzalandı.
Türkiye’nin Avrupa serüveni başlıyor
Nihai hedef tam üyelikti. Yunanistan da 1975 yılında topluluğa katılmak için harekete geçti. Türkiye'ye o dönemde tam üyelik başvurusunda bulunması teklif edildi.
1981'de Yunanistan Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı, onu 1986’da İspanya ve Portekiz izledi. Türkiye seksenli yıllarda ekonomik kriz ve darbelerle boğuşuyordu.
Avrupa'ya artan siyasi iltica talebi sonrası Avrupa devletleri vize uygulamasını yürürlüğe koydu. Bu ortaklık hukukuna vurulan darbe olarak tarihe geçti. Türkiye, 1987'de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na tam üyelik için başvuru yaptı.
Türkiye'ye yanıt 2 yıl sonra verildi. “Topluluk, kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan yeni bir üyeyi kabul edecek durumda değildir” dendi.
Berlin Duvarı yıkıldı
1989’da dünya gündemine bir haber daha düştü. O da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıydı. İşte o yıl Avrupa'nın siyasi panoraması tamamen değişti.
Avrupa Birliği kuruldu
1992'de Maastricht Antlaşması ile tarihi bir adım atıldı. Topluluk kurumları güçlendirildi ve daha geniş yetkilere sahip oldu. İlk kez "Avrupa Birliği" terimi kullanıldı.
Avrupa Birliği'ne üye olmanın şartları Kopenhag zirvesinde ortaya kondu. Tarihe "Kopenhag Kriterleri” olarak geçti.
Türkiye AB’ye aday
Yeni adına kavuşan Avrupa Birliği genişlemeye devam etti. 1997 Lüksemburg Zirvesinde 11 ülkeye üyelik perspektifi verildi. Türkiye o ülkelerden biri değildi.
1999 yılındaki Helsinki Zirvesi'nde Türkiye yıllardır beklediği kapıyı biraz aralamıştı. Aralık ayında Türkiye, Avrupa Birliği'ne aday ülke statüsüne geldi.
Kopenhag kriterlerinin karşılanması için Meclis'ten uyum paketleri geçirildi. Reformlar üst üste geldi.
Katılım müzakereleri başladı
Avrupa Birliği Konseyi, Türkiye ile katılım müzakerelerinin Ekim 2005'te başlanması kararını aldı.
2004 yılında Avrupa Birliği’nin tarihindeki en büyük genişleme dalgası gerçekleşti. 10 yeni ülke Avrupa Birliği üyesi oldu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de bu süreçte Avrupa Birliği’ne katıldı. Ancak Türkiye karşıtı başka bir cephe açıldı.
2016'dan sonra fasıl açılmadı
Avrupa Birliği'ndeki genişleme 2007'de Bulgaristan ve Romanya, 2013'te de Hırvatistan ile devam etti. Avrupa Birliği üye sayısı 28'e yükseldi.
Katılım müzakerelerinde 35 fasıl bulunuyordu. Kıbrıs meselesi sebebi ile bunların 14'ü siyasi olarak engellendi. Açılamayan fasıllar sebebi ile ilişkiler zaman zaman kesintiye uğradı. 2016'dan sonra hiçbir fasıl açılmadı.
AB'de ayrılık rüzgarı
Suriye'deki iç savaştan sonra Avrupa'ya göç akını yaşandı. Bu, Avrupa Birliği'nin Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine sebep oldu.
Krizler, Avro bölgesinden eksik olmadı. Birleşik Krallık, 31 Ocak 2020'de Avrupa Birliği'nden ayrıldı.
Türkiye-AB ilişkilerinde gerginlik dönemi
Terör örgütü PKK ve FETÖ'ye kucak açan Birlik üyeleri, "insan hakları, demokrasi, düşünce özgürlüğü" adı altında yıllarca oyalama politikası güttü.
Türkiye, üyelik koşullarının birçoğunu yerini getirmesine rağmen yıllarca oyalandı.
2004 yılında Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe sürükleyen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Çekya ve Romanya gibi ülkeler, koşulları sağlamadığı, ekonomik yeterliği olmadığı halde birliğe alındı.
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaş, göçmen akınının yönünü önce Türkiye'ye, ardından Avrupa'ya çevirdi.
Türkiye'nin milyonlarca göçmeni ağırlamasının ardından ilişkilerde yine yumuşama yaşandı.
Son olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de, kendi deniz sınırı içinde sondaj faaliyetlerine başlaması Brüksel'i telaşlandırdı. Yaptırımları koz olarak kullanan AB, birçoğunu devreye soktu.
Türkiye geri adım atmadı.
AB, siyasi çıkarlarını hayata geçirmek için yaptırım ve üyelik kozunu kullanmaya devam ediyor.