Yerli ve milli savunma sanayii ürünleri konuşulduğunda hemen herkesin aklına ilk gelen S/İHA’lar oluyor. Ortaya koydukları performansla ülkemizi bu alanda en üst sıralara taşıyan S/İHA’ların ardından Türk mühendislerin hedefi benzer başarıya farklı bir platformla daha imza atmak.
Bulut Altı İnsansız Hava Aracı (BİHA) da yeni başarı hikayesinde önemli roller oynayabilecek bir araç olarak öne çıkıyor. Peki böylesine gelişmiş S/İHA’larımız varken, hatta TİHA’yı da üretmiş ve envantere almışken gerçekten de Türkiye’nin BİHA’lara ihtiyacı var mı?
Havalimanı ya da hava üssüne ihtiyaç duymuyorlar
Savunma Sanayii Araştırmacısı Fatih Mehmet Küçük, Türkiye’nin S/İHA’ları çok aktif kullandığı bilgisini vererek başlıyor anlatmaya. Bu araçların yüksek irtifadan geniş alanlarını gözetlediğini belirten Küçük, kimi görevler için daha alçaktan uçabilecek ve daha az maliyetli platformlara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.
BİHA’ların havalimanına/hava üssüne ihtiyaç duymadan çok farklı yerlerden kalkabilecek ve kumanda edilebilecek sistemlerden biri olduğunun altını çizen Küçük, “Gerek askeri üs ya da sınır bölgelerindeki gözetleme ve karakol faaliyetleri gerek hassas operasyonlarda daha küçük insansız araçlarla görev yapmak çok maliyet etkin. Bulut altı insansız hava aracı dediğimiz BİHA’lar bu tarz görevler için biçilmiş kaftan” görüşünü paylaşıyor.
Donanma unsurları da kullanabilir
BİHA’ların keşif ve gözetleme yeteneği üzerinde duran Küçük, söz konusu araçların sadece kara unsurlarının kullanımıyla sınırlı kalmayabileceğine değiniyor ve ABD’nin bu kategoride sayılabilecek hava platformunu yıllardır donanma için kullandığı bilgisini veriyor.
Türkiye’nin de bu tür ‘daha hafif ve yetenekli’ uçar unsurları desteklemesi gerektiğinin önemine işaret eden Fatih Mehmet Küçük, şöyle devam ediyor:
“BİHA’lar özellikle keşif ve gözetleme faaliyetleriyle öne çıksalar da ROKETSAN’ın METE füzesi gibi minyatür mühimmatların ortaya çıkması ile cerrahi operasyon icra kabiliyeti de kazandılar. Ayrıca, taşıdıkları sensör paketlerinin gelişmesiyle atış destek vasıtaları için de adeta uçan birer göz haline gelmeleri de onların değerini artırıyor.
Dünyada BİHA’ların topçu vasıtaları ile entegre kullanımı üzerine ciddi çalışmalar yürütülüyor. Hatta bizzat kullanımları özellikle tatbikatlarda görülüyor. Türkiye için de benzer bir senaryo görebiliriz.”
İhracat potansiyeli oldukça yüksek
Türkiye’nin halihazırda S/İHA ihracatındaki başarılarını hatırlatıyoruz Küçük’e ve gelecek dönemde BİHA’lar için de benzer bir potansiyel olup olmadığını merak ediyoruz…
“Açıkçası çok uzun yıllar daha yüksek irtifada görev yapabilecek büyük sistemlere odaklandığımız için BİHA’ları ihmal etmiştik” diyor Küçük. Ancak mevcut durumda BİHA’lara ilgi gösteren şirketlerin arttığını anlatarak, “Şüphesiz Türkiye’nin SİHA’lardaki etkinliği BİHA pazarındaki başarısına da olumlu katkı sağlar. BİHA’ların uygun maliyetler ile çeşitli ülkelerin büyük açıklarını kapatma ihtimali ihracat potansiyelini de doğrudan destekliyor” cümlesiyle sürece bakışını özetliyor.
UÇBEY’in sahada kullanılması önemli
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün BİHA kullandığını ve geçmişte çok kritik kimi operasyonlar bu platformların sahada bizzat görevler üstlendiğini biliyoruz. Fatih Mehmet Küçük bunun önemini şöyle anlatıyor:
“UÇBEY’in kullanılması önemli... Ülkemizde sergilenen BİHA’ların sayısı artıyor. Lakin kağıt üstündeki performanslardan ziyade sahadaki kullanım ve sonrasında gelen başarıya bakmak gerekiyor. Çünkü bu durum hem ürünün gelişimini olumlu etkiliyor hem de şirketlerimiz ihracat imkanını oldukça artırıyor.
Emniyet güçlerimiz tarafından aktif olarak kullanılan UÇBEY’in POLSAN ve Havelsan bağlı ortaklığı olan BİYOTEKSAN firması tarafından geliştirilerek üretildiğini biliyoruz. UÇBEY sahadan gelen dönüşlere göre geliştirilmeye devam ederken yerlilik oranı da artıyor. Elektrikli motorlara sahip olan BİHA’nın batarya paketi de yerli. Nitekim yerli otopilot ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Ayrıca UÇBEY’in deniz platformlarında da kullanılabilmesi planlanıyor.
Tüm bunlar göz önüne alındığında BİHA kullanımının ülkemiz açısından büyük bir potansiyel taşıdığını görüyoruz. Gelecek dönemde söz konusu platformların adını daha sık duyabiliriz…”