Yerli ve milli savunma sanayii dendiğinde akla füzeler, silahlar, SİHA’lar gelse de Türkiye'nin aslında çok farklı sistemlerde de önemli kazanımlar yaşadığı bir dönemden geçiliyor. Bunlardan biri de hiç şüphesiz elektronik harp ve sinyal istihbarat.
Bu konu tek başına dahi son derece önemli olmakla birlikte, dünyanın farklı noktalarında çok başarılı işlere imza atan platformlara sağladıkları destekle de kritik roller üstleniyor.
Türkiye’nin yakın geçmişe kadar insanlı platformlar üzerinden ilerleyen elektronik harp ve sinyal istihbaratı yaklaşımı son dönemlerde insansız platformlara da taşınmaya başladı. Bu imkan ve kabiliyetlere sahip SİHA’ların yanına Marlin örneğinde olduğu gibi insansız deniz araçları da eklendi.
Biz de bu süreci daha yakından anlayabilmek ve söz konusu imkanların neden önemli olduğunu öğrenebilmek için Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan ile bir araya geldik.
Elektronik harp ne demek?
Erkan ile platformların yetenekleri ve bunun sahaya etkilerini konuşmadan önce ‘elektronik harp’ kavramı için genel bir çerçeve çizmesini istiyoruz. “Elektronik harp günümüz tanımıyla teknolojik olarak karşındakinden üstün olup onu aldatma, köreltme ve etkisiz hale getirme olarak tanımlanabilir” diyor.
Eskiden bu tanım radar sinyalleri üzerinden yapılsa da günümüzde tüm iletişim sistemleri üzerinden gerçekleştirilebiliyor. Erkan, günümüzde platformların iç dijital sistemlerine etki edilmesine kadar ilerlendiğini söylüyor. Haliyle tanım da genişliyor ve ‘dijital olarak çalışan her şeye etki etme yeteneği’ olarak kendine yer buluyor.
Günümüzde hemen hemen tüm sistemlerin dijital veri alarak çalıştığını düşünürsek bunun ne denli önemli bir husus olduğu daha net görülüyor.
“Sahip olanlar için büyük güç çarpanı”
Son yıllarda elektronik harbin savaş durumlarının dışında da kullanıldığından bahsediyor Kozan Selçuk Erkan ve “Tüm sinyallerin karıştırılması, köreltilmesi, etkisiz hale getirilmesi kritik bir yetenek. Eğer böyle bir yeteneğiniz varsa sadece savaş durumunda değil tansiyonun yükselmediği anlarda da karşı tarafa üstünlük sağlayabilirsiniz. Bu tür teknolojiler sahip olanlar için çok büyük bir güç çarpanı” ifadesini kullanıyor.
Burada ilginç bir örnek veriyor Erkan ve konuyu Ukrayna-Rusya savaşına getiriyor. Süreci yakından takip edenlerin anımsayacağı bir görüntüden bahsediyor… Hatırlanacağı üzere, Rus uçakları kendi özgün konumlandırma sistemlerini Ukrayna güçlerince karıştırıldığı için kullanamıyordu.
“Kör olarak uçmamak için piyasadan alınmış sivil navigasyon cihazları ve tabletlerle savaş uçaklarında konum belirleyip görev yapmaya çalışıyorlar” dedikten sonra devam ediyor:
“Buna karşılık Ukrayna’da TB-2 gibi bir platform Rusların tüm elektronik saldırılarına rağmen sorunsuzca çalışıyor. Kısacası ülke olarak iyi bir yere geldik. Hem sinyal ve istihbarat bilgisi edinme konusunda hem de elektronik harp konusunda oldukça güçlü bir noktadayız.
Kişisel kanaatim Türkiye’nin bu alanda dünyada ilk 10 ülkeden birisi olduğu yönünde. Tek tek sistemlere bakmaktansa bu konuda özgün çözümler ürettiğimizin altını çizmek daha önemli. Herkes ASELSAN KORAL'ı görüyor ama istihbarat toplama amaçlı ANKA İHA’nın özel versiyonları da şu anda MİT emrinde uçuyor. Hiç fena bir noktada değiliz.”
Milli insansız sistemlerde elektronik harp dönemi
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı koordinesinde ilerleyen projeler kapsamında Türkiye son dönemlerde insansız platformlar için de elektronik harp ve sinyal istihbarat kabiliyeti üzerinde ciddi işlere imza atıyor.
Bu kabiliyete ulaşan insansız hava araçlarının yanına Marlin örneğinde olduğu gibi insansız su üstü araçları da ekleniyor. Kozan Selçuk Erkan’a bu durumun sahaya nasıl yansıyacağını da soruyoruz…
Denizde elektronik harbin genel olarak gemi üzerinde ‘istihbarat ve karıştırma/köreltme’ olarak uygulandığı bilgisiyle başlıyor yanıtına Erkan. “Eğer biz bunu ana gemilerimizden çok daha uzakta yapmaya başlarsak yaratacağımız etki alanı da çok daha büyük olur” diye ekliyor.
Elektronik harpte en önemli unsurun mesafe olduğu bir sır değil. Kozan da buna işaret ediyor. Ana geminizi bu mesafenin dışında tutarken sorunlu bölgeye insanlı bir sistem yerine insansız küçük bir sistem gönderdiğinizde maliyetin daha etkin hale geleceğinden bahsediyor. Bu senaryoda maliyetin ötesinde can kaybı riskinin de sıfıra indiğine işaret ediyor. İnsansız sistemler, nitelikli personelinizi kaybetmenin de önüne geçiyor.
İnsansız platformların sahip olduğu kimi özelliklerle görevlerini çok başarılı bir şekilde tamamladığına da değiniyor Kozan ve “Bu yaklaşım yavaş yavaş yeni konsept haline geliyor ve biz şu anda bunu en başarılı şekilde uygulayan ülkelerden biriyiz” görüşünü paylaşıyor.
Ege’deki dengeleri lehimize çevirir
Kozan Selçuk Erkan’ın son olarak üzerinde durduğu konu bu tür platformların sahaya etkisi… Ege örneğinden başlıyor anlatmaya ve “Ege’de şu anda coğrafi açıdan bakıldığında bizim için dezavantajlı bir durum mevcut. Bu durumu aşabilmek için en önemli aktör insansız deniz araçları olacak. Bu platformların yapacağı keşif, gözetleme, istihbarat gibi görevler oldukça elimizi güçlendirecek. Hele ki buna elektronik harbi de eklersek çok farklı bir çözüm üretiriz. Tüm bunları göz önüne aldığımızda bu araçlar Ege’de dengeyi bizim lehimize çevirebilecek potansiyele sahipler” ifadesini kullanıyor.
Yabancılara muhtaç kalmamamız gereken bir alan
Elektronik harbin en önemli özelliklerinden biri de sürekli değişen bir yapıda olması. “Dün yaptığınız çok güçlü sistem bugün son derece etkisiz kalabiliyor.” diyor Erkan ve bir kez daha Ukrayna örneğiyle cümlelerini tamamlıyor:
“2014'te Ukrayna’yı kör eden Rus sistemleri bugün hiçbir işe yaramadı. Hatta bu sefer Ruslara uygulanan ‘karşı elektronik harp’ çok etkili oldu. Bu sebeple sürekli geliştirmek ve yenilemek zorunda olunan bir harp türü.
Bu sistemleri kendiniz üretmezseniz size satanların ‘kendilerine zarar vermeyecek kadar etkili’ sistemlerine muhtaç kalırsınız. Eğer kendiniz geliştirirseniz karşı tarafın bunu çözümlemesi çok daha uzun zaman alır. Ayrıca kendi elektronik harbini yapamayan bir ülke çözüm için de yabancılara muhtaç kalır.
Bu nedenle Türkiye önünde alması gereken uzun bir yol olmasına rağmen şimdilik oldukça iyi bir noktada.”