Muhalif güçlerin başlattığı operasyon öyle bir yere evrildi ki Suriye’yi 61 yıldır yöneten BAAS rejimi ve 53 yıllık Esed ailesi iktidarı sona erdi. 27 Kasım’da Halep’in batı kırsalında başlatılan geniş çaplı operasyon 8 Aralık 2024 sabahı muhaliflerin başkent Şam’a girişiyle noktalandı.
Gelinen noktayı sadece 27 Kasım – 8 Aralık arasında okumak elbette doğru değil. Mart 2011’de ‘Ey doktor şimdi sıra sana geldi’ yazısıyla başlayan ve yıllar içinde pek çok değişkenlik gösteren süreç Aralık 2024’ün ilk haftasında sonuçlandı.
Bugün geldiğimiz noktada gözler doğal olarak Suriye’nin içine yöneldi. Ülkeyi yakın ve orta vadede nelerin beklediğine dair farklı görüşler var. Elbette muhaliflerin başlattığı bu hareketin çok farklı alanlarda Türkiye’ye yansıması olacak. Bunlardan biri de sınır güvenliği.
Esed rejiminin devrilmesi ve sınır hattımızdaki bazı bölgelerde yaşanan değişimler dikkate değer. Bu değişimin bizi ‘sınır güvenliği’ açısından nasıl etkileyeceğini İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel ile konuştuk.
Türkiye’nin sınır güvenliği meselesinde farklı denklemlerin olduğundan bahsediyor Prof. Dr. Erenel… Rejim unsurları elbette akla ilk gelen. Ancak bazı bölgelerde kimi zaman ABD kimi zaman Rusya destekli teröristlerin de Türkiye’nin sınır hattında aleyhimize adımlar attığına dikkat çekiyor.
Gelinen noktada Suriye Ordusu diye bir yapının kalmadığını anımsatıyor Erenel. Rusların da ülkenin farklı bölgelerindeki unsurlarının tamamını askeri üslerin içine çektiği bilgisini paylaşıyor.
Bunun neden önemli olduğunu ise “Ayn el-Arab bölgesinde PKK-YPG’li teröristler var. Şimdi ne rejim askerleri ne de Rus unsurlar onları takviye edecek durumda değil. İki yönden kuşatılmış halde burası. Ve haliyle teröristlerin bu bölgeyi takviye edebilme imkanı da kalmadı” diyerek anlatıyor.
Muhaliflerin hareketine eş zamanlı olarak Münbiç ve Tel Rıfat’a yönelip burada hakimiyet sağlayan Suriye Milli Ordusu’nun hamlelerini çok değerli buluyor Prof. Dr. Fahri Erenel. Ayn el-Arab’ın içinde teröristlerin sıkıştığını vurgulayıp, devam ediyor:
“Gelinen nokta itibarıyla bahsettiğimiz bölgede bulunan PKK-YPG’li teröristlerin direnme imkanı kalmadı. Direnç gösterirlerse Türkiye onları bir hamlede süpürür. Bunu hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de Dışişleri Bakanı nezdinde tüm muhataplarımıza ilettik. Belli ki Ankara, sınır güvenliğinin tam olarak sağlanması için gerekirse doğrudan askeri müdahale dahil tüm seçenekleri hazır tutuyor.
Tabii burada terör örgütünün son bir hamle ihtimali de yok değil. Ancak bu yolu seçerlerse Türkiye misliyle mukabele edecek. Önlerinde makul iki seçenek var. Ya gasp ettikleri toprakları asıl sahiplerine iade edip yeni sürece silahsız şekilde entegre olacaklar. Ya da yok olacaklar.”
Prof. Dr. Fahri Erenel, Suriye’de yaşanan değişimin en önemli yansımalarından birinin ülkemiz sınır güvenliğinde görüleceği kanaatinde.
Geçmişte kimi zaman sınırın hemen öte yanından atılan ve Türkiye içlerine düşen roketler hepimizin malumu. Ayrıca Münbiç tarafından özellikle paramotorla sınırın iç tarafına gelip ülkemizde eylem yapan teröristlerin olduğu da biliniyor. Suriye’de haritanın değişmesiyle bu risklerin de en aza indiğini dile getiriyor Prof. Dr. Erenel ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Bu noktada HTŞ ile çok ciddi bir koordinasyon şart. Birlikte bazı adımların atılması lazım. Alandaki hakimiyet kurmalı ve yasa dışı geçişlerin önüne geçilmeli. Hatay’ın güneyi hassas. Teröristlerin daha önce bu bölgede deniz yolu kullanarak ülkemize geçiş yaptığı yerler var. Ayrıca Amanoslar da kritik. Teröristler orayı da çok sık kullandı.
Saydığımız tüm bu bölgelerde HTŞ hakimiyeti var. Bence Türkiye gerekli girişimlerde bulunacak ve bu kısımlarda tam güvenlik sağlanacak. Böylece terörist geçişleri önlenecek. Bu noktada Hatay’ın güneyi öncelikli olmalı ve muhakkak tam kontrol sağlanmalı.
Öte yandan Fırat Nehri üzerinde hakimiyet kuran PKK-YPG’li teröristler için de hamleler göreceğiz. Teröristler bu denli sıkışmışken bizim de acilen Ayn el-Arab ile Kamışlı arasındaki tüm hattı kontrol altına almamız şart. Tüm sınır hattında güvenliği ancak bu şekilde tesis edebiliriz. Bunlara ek olarak Hatay’ın güneyinde de en az 10 kilometrelik ‘güvenli alan’ oluşturmalıyız. Böylece uzun yıllardır başımızı ağrıtan sınır güvenliği meselesini tamamen çözebiliriz. Muhaliflerin Suriye’de başlattığı devrimin bize en önemli kazanımlarından biri bu olur.”