Çok Bulutlu 6ºC Ankara
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kahramanmaraş
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kilis
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Şanlıurfa
  • Şırnak
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak
Gündem
AA 11.12.2021 09:48

Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi başladı

İletişim Başkanlığınca düzenlenen ve iki gün sürecek Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi (Stratcom Summit '21) başladı.

Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi başladı

Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen stratejik iletişim ortamını şekillendiren lider bir platform olmayı hedefleyen zirve, stratejik iletişim konusunda dünyanın dört bir yanından alanında uzman isimleri bir araya getirecek.

Akademi, düşünce kuruluşları, kamu sektörü, medya, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kuruluşlardan temsilcilerin katılım sağlayacağı zirvede iki gün, iki ayrı sahnede, 23 farklı ülkeden toplam 121 konuşmacı ve 3 binden fazla davetli bir araya gelecek.

Zirvede, stratejik iletişim, kamu diplomasisi, dijital diplomasi, dezenformasyon, kriz yönetimi, iletişim kampanyaları, devlet iletişimi, yeni medya, halkla ilişkiler, açık istihbarat, sosyal medya ağ analizi, metaverse, ulus markalama, pazar verileri, yeni iletişim teknolojisi trendleri, stratejik pazarlama, medya bütçeleri, algoritmaların insan hayatına etkisi, kamuoyu araştırmaları ve siyasal iletişim gibi güncel konular ele alınacak.

Zirvenin açılışında, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da bir konuşma yaptı.


"Dünyanın her yerinde bu sosyal medya platformlarından sağlıklı ve güvenilir bilgi talebinde bulunuldu"

Altun yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Yeni iletişim araçlarının şekillendirdiği bu siber dünyada en büyük sorumluluklardan biri hiç kuşkusuz sosyal medya şirketlerine düşüyor. Küresel çapta faaliyet gösteren şirketlerden bahsediyoruz.

Bu şirketlerin, sistematik dezenformasyon kampanyaları ve manipülatif
içerikler dolayısıyla sebep olduğu kültürel tahribata karşı sessiz kalmamalıyız. Ne yazık ki bu şirketler, kendilerinden menkul bir dokunulmazlık zırhından yararlanıyorlar.

Yapılan bütün çağrılara rağmen bu şirketlerin gereken şeffaflığı, saydamlığı
göstermediği, hesap verebilirlik ilkesini umursamadığı ve çıkar temelli birer
oyuncu oldukları hepimizin malumu.

Bu gerçeğe rağmen, kendilerini bütün demokratik kurum ve oyuncuların
üzerinde bir hakem gibi görmeleri, artık kabul edilebilir bir durum olmaktan
çıkmıştır.

Son yıllarda bazı ülkelerde yaşanan karışıklıklar, bu sosyal medya
platformlarının “komplo teorilerini yayıcı”, “yalan haberleri öne çıkarıcı”,
“toplumu kutuplaştırıcı” ve hatta “radikalleşmeye yol açıcı” etkilerini gözler
önüne serdi.

Serbestçe yayılmasına izin verdikleri nefret söylemi ve nefret dili, artık farklı
ülkelerde nefret suçlarının işlenmesinde fazlasıyla etkili olmaya başladı. Son yıllarda yaşanan sokak hareketlerinin, şiddet olaylarının ve masum insanların hedef gösterildiği linç kampanyalarının birçoğunda, bu platformlar suç ortağı olarak ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, bu sosyal medya platformlarının kendi belirledikleri algoritmalar üzerinden suni gündemler inşa etme gücüne sahip olması demokratik siyaseti, müzakere kültürünü ve kamusal alanı tehdit etmektedir.

Dahası bu şirketlerin veri toplama konusunda oldukça keyfi ve sorumsuz davranmaları ve kişisel bilgilerin nasıl kullanıldığı konusunda gerekli açıklığı
göstermemeleri endişeleri artırmaktadır.

Malumunuz, Brexit referandumu ve ABD seçimleri bu sosyal medya şirketlerinin demokratik siyasete yönelik müdahalelerinin, en somut şekilde, küresel düzlemde tartışıldıkları ve eleştirildikleri olaylar oldu.

Bu anlamda koronavirüs salgını ilk kez küresel alanda kendisini gösterdiğinde bu eleştirel yaklaşımın yerini, daha ümitvar bir bakış açısı aldı. Bu küresel salgın sırasında, dünyanın her yerinde bu sosyal medya platformlarından sağlıklı ve güvenilir bilgi talebinde bulunuldu. Ne var ki sosyal medya şirketleri bu talebi karşılayamadı.

Dahası kamu sağlığını tehdit eden içerikler, manipülatif ve toplumu paniğe sürükleyen haberler ve komplo teorileri bu platformlarda hiçbir denetime
tabi tutulmaksızın serbestçe dolaşıma girdi.


Ne yazık ki söz konusu şirketler, ortaya çıkan bu ciddi problemlerin çözülmesi için de atmaları gereken adımları atmakta geciktiler. En acısı da, bu şirketlerden bu sorumsuz tavırları dolayısıyla herhangi bir hesap sorulmadı.

Gelgelelim, şimdiye dek bu sosyal medya platformlarının arkasında duran ve bu platformlara yapılan herhangi bir müdahaleyi “özgürlüğe vurulan bir darbe” olarak niteleyen devletler dahi, artık bu platformları regüle etme arayışı içine girmiş durumda.

Öyle görünüyor ki, önümüzdeki dönemde “bu dijital kaos ve anarşiden çıkış
için elini taşın altına koyacak olan sosyal medya şirketleri” ile “sorumsuz
tavırlarını sürdürmeye devam edecek olan sosyal medya şirketleri” arasında
ciddi bir ayrım ortaya çıkacak.

"Kamusal regülasyonlara ihtiyacımız var"

Açık ve net bir şekilde vurgulamak isterim ki, sosyal medya şirketleri sadece
şirket merkezlerinin olduğu ülkelerde değil, faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde belirlenen hukuki çerçevelere riayet etmek, hesap verebilir bir çerçevede çalışmak, kamu vicdanını yaralayıcı eylem ve tavırlardan uzak durmak zorundadırlar. Ancak böyle davranırlarsa, içinde bulunduğumuz yeni küresel ortamın meşru aktörleri olabilirler.

Kamusal regülasyonlara ihtiyacımız var, ama ondan öte sosyal medya şirketlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi çerçevesinde hareket etmesine ihtiyacımız var.
Elbette bu yeni iletişim çağında, kitlesel iletişimin ana muhatabı olan kamuoyuna da önemli görevler düşmektedir.

Kamuoyunun güçlenmesi, demokrasinin güçlenmesidir. Kamuoyunun güçlenmesi sürecinde, bilinçli sosyal medya üreticisi ve tüketicisi bireylerin varlığı son derece önemlidir.

Sadece siber alanda üretilen içeriklerin pasif tüketicisi değil, kendilerine sunulan enformasyonu eleştirel aklın süzgecinden geçirerek tüketen bilinçli vatandaşlar hakikatin teminatı, yalan endüstrisinin can düşmanıdır.

Şimdiye kadar, özellikle yeni medyanın yükselişiyle birlikte devasa bir içerik bombardımanına maruz kalan kullanıcılar, geldiğimiz noktada daha bilinçli
bir tüketim süreci içerisine girmek zorundadır.

Bu noktada, sürece en olumlu destek sağlayabilecek unsurların başında sosyal medya okuryazarlığı gelmektedir. Sosyal medya okur yazarlığı, sosyal medyayı farklı türleriyle verimli bir şekilde kullanabilmek, öte yandan bu medya araçlarının beraberinde getirdiği riskler konusunda farkındalık kazanmak açısından önemli bir araçtır.

Şüphesiz mesele sadece tüketmekle ilgili değildir. Her bir bireyin, siber alanda içerik üretirken de sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir. Hakikati bulmak ve onu takip etmek, medeni bir bireyin en önemli mesuliyetlerinden ve vatandaşlık görevlerinden biridir.

Bu yeni sosyal medya platformlarında yayınlanan haber, mesaj ve yorumlar karşısında kullanıcıların daha dikkatli bir yaklaşım geliştirmesi kaçınılmazdır. Bu konuda hükümetimiz de üzerine düşen görevleri yaparak, yeni nesillerin sosyal medya okur yazarlığı konusunda daha bilinçli olması için hareket ediyor.

İletişim Başkanlığı olarak da bu konuda eğitimler veriyor, eğitim materyalleri üretiyoruz. Elbette bu noktada üniversitelerimize de önemli sorumluluklar düşmektedir.

Üniversiteler sosyal bilimlerin her alanında sosyal medya okuryazarlığını müfredatlarına eklemeli ve enformasyona eleştirel yaklaşım konusunda genç
dimağlarımızı doğru yönlendirmelidir.

Sivil toplum örgütlerimizin de sosyal medya okuryazarlığının bir seferberlik
halinde yapılabilmesi için gerekli çabayı göstermesi gerektiğini
düşünüyoruz.

Bu siber anarşik ortamda ülkemizin dijital egemenliğini korumak için bütün
kurum ve kuruluşlarımıza önemli görevler düşmektedir. Bu seferberlikten etkin bir şekilde faydalanmak, toplumun sorumlulukları arasında yer almaktadır.

Hakikati korumak, bir toplumda adaleti, barışı ve huzuru sağlamak için en
önemli araçtır. Halkın hakikatin yanında olduğu bir toplumda siber dünyanın operasyonları da boşa çıkacaktır.

Popülist demagogların toplumları böldüğü, yabancı devletlerin sosyal medyayı operasyon alanı haline getirdiği bir ortamda, doğru ve güvenilir bilgilere ulaşabilmek hiç kuşkusuz mücadele gerektiren bir durumdur.

Toplumsal dokuyu etkin bir biçimde koruyabilmek ve başta siber zorbalık olmak üzere, bu kanallardan gelebilecek tehditlere karşı önlem almak, her
bir bireyin ödevi olarak görülmelidir.

Devlet, medya ve toplum yanında, yeni dönemde uluslararası anlamda iletişim güvenliğinin ve sağlıklı veri akışının sağlanması noktasında uluslararası örgütlere de önemli görevler düşüyor.

"Siber dünyamız da üç-beş sosyal medya baronundan çok daha büyüktür"

Bu örgütlerle ilgili günümüzde yaşanan reform tartışmalarının bir boyutu da
siber dünyanın sorunları ve soruları olmak zorunda. Şimdiye kadar ulus-aşırı şirketler tarafından yönlendirilen yeni iletişim araçları, devletlerin birbirleriyle olan mücadelelerinde aktif olarak kullanılmaya çalışıldı.

Bu noktada ortaya çıkan enformasyon savaşlarının önlenebilmesi ve bu mücadelenin siber aleme zarar vermemesi için tüm uluslararası örgütlerin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Şunu net olarak vurgulamamız gerekiyor:
Enformasyon savaşları, yarattığı provokasyon ve mobilizasyon ile gerçek
savaşların da kapısını aralayabilir.

Bu savaşların aşırı ulusalcılıkları kaşıdığı, fırsatçı ve radikal ideolojilere kapı
aralandığı şimdiye dek çeşitli kereler görüldü. Bunun için dijital dünyada meydana gelebilecek korsanlığa, kriminal gruplara ve her türlü sabotaj ve espiyonaj faaliyetlerine karşı devletlerin ortak hareket etmesi gerekmektedir.

Bu konuda şimdiye kadar devletlerin tek başına verdikleri mücadelenin
başarılı olamamasının sebebi, DİJİTAL KORSANLIĞIN ve suçun, sınırlarötesi
yapısıdır.

Son yıllarda uluslararası mecralarda sistemin reformuna dair vermekte
olduğumuz mesajların bir boyutu da bu konuda devletlerin ortak bir
mekanizma kurmasıyla ilgilidir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu “DAHA ADİL BİR DÜNYA” prensibinin önemli boyutlarından biri de, siber dünyada toplumların ve ülkelerin arasında yer alan eşitsizliğin kapanması, ulus-aşırı şirketlerin kalkıştığı siyaset mühendisliği çalışmaları ve siber dünyanın yol açtığı güvenlik krizinin ülkelerin ortak çabası ile ortadan kalkmasıdır.

Nasıl dünya 5’ten büyükse, siber dünyamız da üç-beş sosyal medya
baronundan çok daha büyüktür. Biz Türkiye olarak, oluşturulacak bu yeni siber güvenlik mimarisinde üzerimize düşeni yapmaya hazırız."

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen Stratcom Summit’21 Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi’nde konuştu.

Türkiye'nin 4 saatlik uçuşla 67 ülkenin, 1,6 milyar nüfusun ve 7 trilyon dolar ticaret hacminin olduğu Avrasya'nın tam ortasında bulunduğunu aktaran Karaismailoğlu, bunu avantajlara dönüştürmek için ulaştırmada yapılması gerekenleri planlayarak hareket ettiklerini söyledi.

Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi başladı

Dünya ticaret hacminin 2020 yılı itibarıyla 12 milyar ton olduğunu, bütün otoritelerin 2030'da bunun 25 milyar tona çıkacağını söylediğini dile getiren Karaismailoğlu, "Hem dünya ile entegre olma hem de ülke içindeki ulaşım altyapısını kısa sürede geliştirmemiz gerekiyordu. Bunları planladık ve yola çıktık." diye konuştu.

Karaismailoğlu, Kovid-19 sürecinde bütün dünya kapılarını kapatırken Türkiye'nin durmadığını ve ulaştırma yatırımlarına devam ettiğini kaydederek, "2020'de ulaştırma ve haberleşme yatırımlarının pandemiye rağmen önceki yıla göre neredeyse yüzde 50 artışla 83 milyar TL'ye çıkardık. 2022 yaz aylarında bu sürecin normale, 2019 yıllarına döneceğini tahmin ediyoruz. Planlarımızı o şekilde yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

"19 yılda 1 trilyon 136 milyar TL'lik yatırım yaptık"

Bakan Karaismailoğlu, son 19 yılda bakanlık olarak ulaştırma ve haberleşme sektörlerinde 1 trilyon 136 milyar liralık yatırım harcaması yaptıklarını belirterek, devam eden projeler tamamlandığında bu yatırım tutarının 1,6 trilyon liraya çıkacağını söyledi.

Son 19 yılda ulaşım modlarında en çok yatırımı kara yoluna yaptıklarını, toplam yatırımların neredeyse yüzde 65'inin buraya gittiğini dile getiren Karaismailoğlu, burada belirli bir seviyeye gelindiğini, halihazırda kara yolu ile demir yolu yatırımlarının başa baş gittiğini, bundan sonra demir yolları yatırımlarının biraz daha yukarı çıkacağını anlattı.

Karaismailoğlu, kendilerinden önce ihmal edilen demir yolu yatırımlarından bahsederek, "Yaklaşık 4 bin 364 kilometrelik demir yolu ağında hummalı çalışmamız sürüyor. Kısa vadede 20 bin kilometrenin üzerine çıkacak bir demir yolu çalışması ülkemizin dört bir tarafında devam ediyor." şeklinde konuştu.

Türkiye'yi dünya ile entegre edecek ulaştırma yatırımlarının devam ettiğini yineleyen Karaismailoğlu, ülkenin üzerinde bulunduğu orta koridorun ekonomik açıdan, hız ve maliyet açısından diğer koridorlara nazaran sunduğu avantajlardan, bu koridoru kesintisiz kılmak için hayata geçirilen Marmaray ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı'ndan bahsetti.

Karaismailoğlu, Türkiye'nin dünya ticaretinden aldığı payı artırmak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, kuzey koridorunda yapılan taşımacılığı orta koridora çekmek için çalışmalarının devam ettiğini anlattı.

Orta koridorda Türkiye'nin demiz, kara ve demir yolu modlarında sunduğu avantajlara değinen Karaismailoğlu, buradaki gelişmeleri takip ettiklerini bildirdi.

"İstanbul Boğazı'na alternatif su yolu yapılması zorunlu hale geldi"

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu, küresel ticaretin artmasıyla tüm dünya gibi Türkiye'nin de liman yatırımlarını artırdığını belirterek, deniz taşımacılığında ve İstanbul Boğazı'nda yaşanacak artış için Kanal İstanbul Projesi'ni ortaya koyduklarını söyledi.

İstanbul Boğazı'ndan geçmek isteyen gemilerin bekleme süresinin 24 saati aştığını, bu sürede ekonomik kaybın yanı sıra çevreye de zarar verildiğini, boğazda kazaların yaşandığını anlatan Karaismailoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul Boğazı'nın yıllık güvenli geçiş için geçmesi gereken gemi sayısı 25 bin civarındadır. Ama biz bu olağanüstü şartları zorlayarak, Marmara Denizi'ndeki beklemeleri azaltmak için olağanüstü güvenlik önlemleri alarak boğazdan yıllık 40 binin üzerinde gemi geçirmeye çalışıyoruz. 2050 yılına gelindiğinde boğazdan geçecek gemi sayısının 78 bine, 2070'li yıllarda 86 bine çıkması bekleniyor. Tabi bu kadar geminin İstanbul Boğazı'ndan geçmesi mümkün değildir. O yüzden İstanbul Boğazı'nın bu yükten, bu sıkıntıdan, bu tehlikeden kurtarılması için alternatif bir su yolunun yapılması, olmazsa olmaz oldu."

Karaismailoğlu, Kanal İstanbul'un ekonomik açıdan ve çevresel etkiler açısından sağlayacağı katkılardan bahsederek, bu projenin çalışmalarının köprü yapımıyla başladığını bildirdi.

İstanbul Havalimanı'nın tamamen şeffaf ve açık bir ihaleyle verildiğini, kazanan şirketin tamamen atıl bir alana devletten tek bir kuruş almadan milyarlarca avroluk yatırım yaptığını anlatan Karaismailoğlu, "25 yıl işletme süresi boyunca da devlete 22 milyar avro verecek. O kadar verimli bir yatırım oldu ki ilk açıldığı 2019'da verilen garantiye yolcu sayısı yakaladığı için onun üzerine ekstradan 22 milyon avro devleti yine nakit girişi sağlandı." diye konuştu.

"Antalya Havalimanı ihalesine ilgi Türkiye'ye güvenin en önemli kanıtı"

Bakan Karaismailoğlu, havalimanı yatırımlarına değinerek, Rize-Artvin Havalimanı'nın yaz sezonu açılmadan hizmete alınmasının beklendiğini, geçen hafta Antalya Havalimanı için ihale gerçekleştirdiklerini, 760 milyar avroluk yatırımı 2025 sonrası gelir paylaşımlı yapmak için çıkılan ihalenin çok ciddi rağbet gördüğünü anlattı.

Karaismailoğlu, "Devletin kasasından bir kuruş çıkmadan 760 milyon avroluk bir yatırım özel sektör tarafından dış finansman olarak gelip yapılacak ve 25 yıl boyunca 8,5 milyar avroluk bir gelir garantisi verdi devlete. Bu 8,5 milyar avronun yüzde 25'ini yani 2,32 milyar avrosu da 90 gün içinde peşin olarak devletimizin kasasına girecek. Türkiye, dünyada cazibesini artırarak devam ediyor. Bu ilgi, bütün dünyanın Türkiye'ye olan güveni ve Türkiye'nin bir cazibe merkezi olduğunun en önemli kanıtı." ifadelerini kullandı.

Kara yolunda yaptıklarını yatırımlardan, Anadolu'da hizmete aldıkları köprülerden bahseden ve "trafik canavarı" tabelalarını unutturduklarını aktaran Karaismailoğlu, mesafeleri ve yolculuk süresini kısalttıklarını ve daha güvenli hale getirdiklerini anlattı.

İstanbul'daki Kuzey Marmara Otoyolu, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi yatırımların olmaması halinde şehrin trafiğinin kilitlenme noktasında olabileceğini dile getiren Karaismailoğlu, İstanbul-İzmir Otoyolu, Osmangazi Köprüsü gibi yatırımlarla birlikte bu projelerin ekonominin kalbi olan Marmara Bölgesi'ne çok önemli bir katkı sunduğunu, bulundukları bölgede ekonomiye, ticarete, turizme ve birçok alana önemli canlılık sağladığını söyledi.

Karaismailoğlu, İstanbul'a sürekli yatırım yapmak gerektiğini belirterek, şu anda bakanlık olarak metro projelerini son derece hızlandırdıklarını, şehrin yöneticilerinden de projelerini hızlandırmalarını beklediklerini söyledi.

"Kamu-özel iş birliği projelerimiz 2024'te kendi kendisini dengeleyecek"

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu, bütçelerinin yüzde 80'ini genel bütçeden yani hazineden harcadıklarını belirterek, onun dışındakileri yap-işlet-devret projeleri olarak hayata geçirdiklerini söyledi.

"Kamu-özel iş birliği olarak 37,5 milyar dolarlık bir proje stokumuz vardı. Bu projelerimizi tamamladık." diyen Karaismailoğlu, şu açıklamalarda bulundu:

"Yani devletin katısından bir kuruş çıkmadan 37,5 milyar dolarlık bir yatırım yapıldı. Bu ülkenin bir kıymeti oldu artık bu projeler. (İşletici) Süresi boyunca bunu bitirecek gidecek, ancak projeler yüz yıllar boyunca ülkeye hizmet edecek. 2024 yılına kadar biz kamu-özel iş birliği yaptığımız projelere destek vereceğiz. Bunların ilk yıllarda zaten bu garanti edilmiş olan araç sayılarının kazanamayacağı fizibiliteler bize gösteriyor. Ama ortalama bir süre aldığınızda bunlar tamamen karlı, bırakın desteklemeyi, üzerinden devletin gelir kazanacağı projeler olarak bize dönecek."

Karaismailoğlu, normalde ulaşım türlerinden kara yolu projelerini ilk yıllarda destelediklerini, hava ve deniz yolu projelerinin kendi kendisini karşıladığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"2024'ten sonra kamu-özel iş birliği projelerimiz (kara, hava ve deniz yolu) kendi içerisinde kendi kendini dengeliyor. 2030'a yaklaştığımızda artık beni hiçbir destek yapmadan kara yolu projelerim dahil kendi kendindeki garantisini sağlayıp artık devlete artı bir gelir getirecek Bu işin sonunda en son 18 milyar TL'lik bir katkı sağlayacak devlete 2040 yılına gelindiğinde.

Çok daha iddialı bir şey söyleyeceğim; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük yatırımcı bakanlığı olarak, 2040 yılına gelindiğinde, artık genel bütçeden bir kuruş dahi almadan, kendi bütçesini, kendi gelir kaynaklarını üretmiş bir bakanlık olarak artık kendi gelirini üretip Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün Anadolu topraklarına kendi yatırımını ve finansını kendisi üretecek bir konuma gelecektir."

"Türksat 5B 19 Aralık'ta fırlatılıyor"

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye'nin uydu, haberleşme ve uzay çalışmalarından bahsederek, Türksat 5B uydusunun 19 Aralık Pazar günü Space X Falcon 9 roketiyle uzaya fırlatılacağını söyledi.

Türksat 6A uydusunun çalışmalarının sürdüğünü dile getiren Karaismailoğlu, "Onu uzaya fırlattığımızda kendi uydusunu üretmiş 10. ülke olarak uzayda da Türkiye gururla temsil edilecek." diye konuştu.

Karaismailoğlu, konuşmasının son kısmında bakanlığın istihdam ettiği kişi sayısında, hayata geçirdiği projeler sayesinde ekonomik ve çevresel alanlarda sağladığı katkılardan bahsetti.

"Haklı olmak, adil olmak yeterli değilmiş"

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Müşaviri Hikmet Hacıyev, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen ve iki gün sürecek Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi'nde (Stratcom Summit '21) "Karabağ: Bir Zaferin İletişimi" başlıklı konuşma yaptı.

Statcom Summit '21'e davet edilmekten ve Türkiye'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Hacıyev, "Kardeş Türkiye'nin iletişim başta olmak üzere her alanda elde ettiği başarılar, kardeş ülke olarak Azerbaycan'ı da çok mutlu ediyor. Kardeş Türkiye, her alanda olduğu gibi, iletişim alanında da sadece bölgemizde değil, dünyada da kendi stratejik politikasını hayata geçiriyor." dedi.

Hacıyev, henüz dünyada stratejik iletişim kavramının çok bilinmediği dönemlerde, Azerbaycan'ın bağımsızlığının ilk gününden bu yana dezenformasyon ve yalan haberlere, hibrit ve enformasyon savaşlarına, psikolojik savaşlara maruz kaldığını belirtti.

Ermenistan'ın Azerbaycan'a karşı işgalci siyasetinin de bunun örneği olduğunu belirten Hacıyev, şöyle devam etti:

"Dünyanın bunların farkına henüz varmadığı, dezenformasyonun ne olduğunu tam kavramadığı bir dönemde Azerbaycan bunlara maruz kalmıştı. O dönem bu savaşa karşı hazırlıklı değildik. Ermenistan, Azerbaycan topraklarını günden güne işgal etse ve bu işgale terör ve ayrımcılık eşlik etse de, dünya Azerbaycan'ı kınıyordu. İnsanlarımız Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından öldürüldüğünde, 'Azerbaycanlılar Ermenileri öldürüyor' diye takdim edilirdi. Burada, sahte 'Ermeni soykırımı' adı altında tüm dünyada bu propaganda hayata geçirilmekteydi."

Azerbaycan'ın ise kendi haklı savaşını yürüterek dünyaya gerçekleri anlatmaya çalıştığını belirten Hacıyev, "Biz o zaman anladık ki haklı olmak, adil olmak yeterli değilmiş." dedi.

Hacıyev, haklı ve adil olduğunu dünyaya anlatmak için aktif ve akıllı bir siyaseti hayata geçirecek bir iletişim stratejisi geliştirilmesine ihtiyaç olduğunu Azerbaycan'ın fark ettiğini anlattı.

Azerbaycan'ın, Ermenistan ve Ermenistan lobisinin faaliyetleri karşısında askeri, diplomatik ve iletişim politikalarını stratejik düzeyde bir araya getirdiğini de dile getiren Hacıyev, bu enformasyon ve askeri savaş süreci zor olsa da Azerbaycan'ın hakikati dünyaya anlatmayı başarabildiğini kaydetti.

"Türkiye ile Azerbaycan bütün alanlarda olduğu gibi, iletişim ve medya alanında da omuz omuza"

Hacıyev, Azerbaycan halkının Karabağ savaşında haklı mücadelesini ortaya koyduğunu ve yürüttüğü stratejik iletişimle haklılığını ortaya koyduğunu anlattı.

Azerbaycan'a karşı yürütülen propagandayla mücadele ettiklerini belirten Hacıyev, "Ermenistan tarafından hibrit savaş, psikolojik savaş esnasında ülkemize karşı bir propaganda vardı. Dünya medyasında maalesef ki Azerbaycan'a karşı birçok kapılar kapalı kalmaya devam ediyor." dedi.

Hacıyev, bu süreçte Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in dünya medyasıyla birebir temas kurarak ülkenin iletişim stratejisinin yürütülmesinde önemli rol oynadığını vurguladı. Karabağ Savaşı sürecinde sosyal medya hesaplarının da aktif şekilde kullanıldığını ve Azerbaycan halkının sesinin dünyaya duyurulduğunu anlatan Hacıyev, gerçekler ortada olsa da Azerbaycan'a karşı yalan haber ve iftiraların sürdüğüne dikkati çekti. Şuşa işgalden kurtarıldığında bile Ermenistan'ın hala kendi yalanlarına inanarak savaştan galip çıktığını düşündüğünü söyleyen Hacıyev, "O kadar yalan konuştular, o kadar dezenformasyon yaptılar ki kendi yalanlarına inanmaya başladılar. Ama gerçekte şartlar çok farklıydı." diye konuştu.

Hacıyev, savaş sürecinde çıkan yalan haberlere şu örneği verdi:

"Savaş döneminde şöyle bir haber ortaya atıldı: Ermenistan'ın savaş uçakları havada mahvolmuş ve güya Türkiye'nin F16 uçakları bu Ermenistan savaş uçaklarını havada mahvetmiş. Bu da bir yalandı. Bunu bütün dünyaya yaymaya çalıştılar. Kardeş Türkiye'yi bu konuda suçlu çıkarmaya çalıştılar. Ama teyit etme prensibiyle hakikatlerin tespit edilmesi ve dünyaya anlatılması bizim için çok önemli bir işti. Bu hususta kardeş Türkiye ile Azerbaycan'ın bütün alanlarda olduğu gibi, iletişim ve medya alanında da omuz omuza çalıştığını belirtmek isterim."

Hacıyev, Karabağ Savaşı sürecinde de bu iş birliğinin sürdüğüne işaret ederek "Cephede Azerbaycan ve kardeş Türkiye'den medya mensuplarımız omuz omuza bu hakikat savaşındaydılar. Bu hakikati dünyaya anlatmak istikametinde çalıştılar. Bu vesileyle kardeş Türkiye medyasına da Azerbaycan'ın haklı sesini dünyaya duyurduğu için teşekkür ederim." diye konuştu.

Sosyal medya hesaplarından Azerbaycan halkına destek veren Türk halkına da teşekkür eden Hacıyev, Karabağ Savaşı sırasındaki tüm bu gelişmelerin, stratejik iletişimin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini vurguladı. Hacıyev, marka olarak "Türkiye" ibaresinin kullanımına ilişkin Cumhurbaşkanlığı genelgesini hatırlatarak Türkiye'yi ulusal markalaşma sürecinden dolayı tebrik etti.

İşgalden kurtulan Azerbaycan topraklarının, işgal sırasında büyük bir vahşet ve yıkıma uğradığını anlatan Hacıyev, Azerbaycan'ın da savaştan sonraki bu dönemde yeni bir ulusal markalaşma sürecine gideceğini belirtti. Hacıyev, "Ermenistan'ın vandalizmine cevap olarak biz kuruculukla, Karabağ'ı yeniden kurarak, yeniden cennete çevirerek insanlarımızı onurlu bir şekilde o topraklara kaydırarak bu politikayı hayata geçirme sürecindeyiz." dedi.

Zirvede, NATO, Avrupa Birliği, OECD, Birleşmiş Milletler, UNICEF, BM Çevre Programı, BM Kalkınma Programı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı gibi uluslararası kuruluşların stratejik iletişim alanında görev yapan üst düzey yöneticileri konuşmacı olacak.

UNICEF İletişim Direktörü Paloma Escudero, "Her Çocuk İçin İletişim" ve OECD İletişim Direktörü Anthony Gooch Galvez "Covid-19 Salgını Döneminde İletişim", Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Dijital İletişim Direktörü Miklos Gaspar, "Nükleer Enerjinin İletişimi" başlıklı sunumlarıyla zirvenin konuşmacıları arasında yer alacak.

Çok sayıda ülkenin iletişim stratejilerine yön veren bürokratları tecrübelerini aktaracak

TOGG’un CEO'su Gürcan Karakaş, IGA'dan Mehmet Kalyoncu ve THY'den Mert Dorman, "Türkiye'nin Markaları" özel oturumunda ülkenin önde gelen markalarının hikayelerini izleyicilerle paylaşacak.

Zirvede ayrıca, Alemşah Öztürk, İlkay Gürpınar, Gonca Karakaş, Nüzhet Algüneş gibi Türkiye'nin reklam ve medya planlama ekosisteminin önde gelen isimleri de sektörel panellerde buluşacak.

Etiya, Datamind, Tazi.ai ve Somera gibi uluslararası pazarda faaliyet gösteren yerli veri ve yapay zeka şirketleri güncel gelişmeleri değerlendirecek.

Zirvede yurt içi ve dışından akademisyenlerin katılımıyla enformasyon savaşları, dezenformasyon, açık istihbarat alanlarında araştırmalardan veriler izleyicilere sunulacak.

Çeşitli alanlarda Türkiye'nin yurt içi ve dışındaki çalışmalarının detaylarına yer verilecek.

Zirvenin özel bir oturumunda Türkiye'nin önde gelen dijital yayıncıları, yeniden tanımlanan gazetecilik mesleğiyle ilgili görüşleriyle izleyiciler önüne çıkacak.

Çok sayıda ülkenin iletişim stratejilerine yön veren bürokratları tecrübelerini aktaracak.

Singapur, Birleşik Krallık, Estonya, Letonya, Şili, Kosova, Nijerya gibi devletlerin iletişim stratejilerine yön veren üst düzey bürokratları, ülkelerinin iletişim kampanyalarına dair tecrübe paylaşımında bulunacak.

Birleşik Krallık'ın İletişim Başkanlığı konumunda olan Government Communication Services'in (GCS) başında 9 yıldır bulunan Alex Stuart Aiken bugün gerçekleştireceği konuşmada, stratejik iletişimin temel prensiplerinden bahsedecek.

Ayrıca, NATO'nun Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Janis Sarts, stratejik iletişim konulu sunumunu gerçekleştirecek.

Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık ise özel bir oturumda Türkiye'nin insani yardım ve kriz iletişimi konularındaki tecrübelerini aktaracak.

Kamu yayıncılığı konusunda son gelişmeler aktarılacak

Zirvede kadın iletişimcilerin katılacağı özel bir panel de düzenlenecek.

TRT ve Anadolu Ajansından yetkililerin özel panellerde, kamu yayıncılığı konusunda son gelişmeleri aktaracağı zirvede, "Videonun Geleceği ve İçerikleri Stratejisi" konulu bir panelle de gençlerin video izleme alışkanlıkları masaya yatırılacak.

IPSOS CEO'su Ben Page ve Nielsen CEO'su Yuneeb Khangibi gibi dünyaca ünlü araştırma şirketlerinin küresel üst yöneticilerinin yanında, ülke yöneticilerinin de konuşmacı olarak katılım sağlayacağı zirvede, dünyaca tanınan sosyal medya fenomenleri, yazarlar ve akademisyenler de yer alacak.

Twitter fenomeni Vala Afshar, ülke markalamasının fikir babası olarak bilinen Simon Anholt, Facebook'la ilgili yazdığı The Ugly Truth kitabı dünyada bestseller olan Sheera Frenkel gibi tanınmış yazarlar ve konuşmacılar da Stratcom Summit '21'de düşüncelerini aktaracak.

Cambridge Analytica skandalının ortaya çıkarılmasındaki çalışmasıyla büyük üne kavuşan ve The Great Hack adlı belgeselin anlatıcısı olan David Carroll'un yanı sıra pazarlama, teknoloji, kamu diplomasisi ile stratejik iletişim konusundaki akademik çalışmaların önde gelen isimlerinden Nancy Snow, Derina Holtzhausen ve Glen Gilmore da zirvedeki diğer konuşmacılar arasında yer alıyor.

Türkiye'deki Suriyeli iş insanlarının ekonomiye olan katkısına dair gerçek hayat hikayelerini içeren panelin de düzenleneceği zirvede, Türkiye'nin DAEŞ ile ön saflarda gerçekleştirdiği mücadelesi de görev almış muvazzaf askerlerin kendi ağızlarından dinleyicilere aktarılacak.

Sıradaki Haber
Türkiye'nin yörüngedeki aktif uydu sayısı 8'e yükseliyor
Yükleniyor lütfen bekleyiniz