Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, 18 avukatın yargılandığı DHKP-C'nin avukatlık yapılanması davasıyla ilgili kararının gerekçesinde, savunma makamı olarak avukatlık mesleği ele alındı.
Kararda, avukatlık görevinin kamu hizmeti niteliğinde serbest bir meslek olduğu, avukatın, yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiği belirtildi.
Avukatların, Ceza Kanunu'na göre, yargı görevi yapanlar sınıfında kabul edildiği, dolayısıyla görev sırasında veya yaptığı görevden dolayı avukata karşı işlenen suçlar hakkında, bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kaydedilen kararda, avukatların görev sırasında veya görevden dolayı işledikleri suçlar nedeniyle de özel soruşturma statüsüne tabi oldukları ifade edildi.
"Mesleğin onuruyla bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlıkla birleşmez"
Yargının kurucu unsurlarından savunma makamını temsil eden avukatlık mesleğinin, kişiye sağladığı hak ve yetkilerinin yanında sorumluluk da yüklediği vurgulanan kararda, şu tespitler yapıldı:
"Avukatlığın amacı hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki meselede anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam uygulanmasını her derece yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini kişilerin yararlanmasına tahsis eder. Mesleğin onuruyla bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlıkla birleşmez."
Kararda, avukatlık görevi ifa edilirken, avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleriyle meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunma, görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun davranmamanın yasaklı hallerden olduğu, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanımının anayasa ile yasaklandığı aktarıldı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararında, şunlar kaydedildi:
"Herhangi bir terör örgütü mensubunun avukatlık görevi kapsamında savunmasını üstlenmek meşru olup yasalarca yasaklanmış hallerden değildir. Ancak avukatların müvekkiliyle özdeşleşmesi, savunma hakkını aşar biçimde müvekkilinin bireysel hak ve hukukunu korumaktan ziyade terör örgütünü ve diğer mensuplarını koruyucu davranışta bulunmak, müvekkillerini güvenlik güçlerine ve yargı merciilerine karşı yasa dışı eylemlere yöneltmek fiillerinin görevle bağdaşmayacağı tartışmadan vareste olup, görevin ifası kapsamında değerlendirmeye olanak bulunmamaktadır."
Açlık grevleri, örgütün talimatı ya da bireysel kararla başvurdukları yöntem
Davanın sanıklarından avukatlar Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik'in cezaevinde açlık grevi yapmaları nedeniyle kararda, açlık grevinin tanımına da yer verildi.
Doktrinde açlık grevinin, bazı isteklerini yetkili kişi veya makamlara kabul ettirmek veya belirli bir meseleye dikkati çekmek için vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddelerini kısmen veya tamamen almayarak aç kalma esasına dayanan bir protesto yöntemi olduğu belirtildi.
Kararda, açlık grevlerinin, genellikle örgüt mensubu hükümlü ve tutukluların örgütün talimatı ya da bireysel kararla başvurdukları yöntem olduğu da vurgulandı.