Yurt içinde amansız şekilde devam eden ve tarihi bir başarıya ulaşan terörle mücadele operasyonları, Suriye ve Irak gibi komşu ülkelerde süren harekatlar, Libya gibi ‘denizden komşu’ bir ülkede verilen mücadele ve Mavi Vatan’ın dört bir yanındaki kararlı duruş…
Türkiye’nin tüm bu operasyonlarında en önemli unsurlardan biri hiç şüphesiz yerli ve milli mühimmatlar. Bugüne kadar kara, hava ve deniz kuvvetleri için üretilen ‘Türk Malı’ sistemlerin sahada ‘denge değiştirici’ roller üstlenmesi, gelecek dönem için beklentileri de artırdı.
TRT Haber, milli mühimmatların üretiminde ana damarlardan biri olan TÜBİTAK SAGE’nin Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş ile hem sahip olunan imkan ve kabiliyetleri konuştu, hem de kamuoyunun merak ettiği sistemlerde gelinen son noktayı ele aldı.
Askeri kalifikasyon zorlu bir süreç
Bir mühimmat sistemini ya da bileşenini geliştirmenin son derece zorlu bir süreç olduğunu vurgulayan Okumuş’a göre bir diğer önemli konu da çalıştığınız mühimmatı askeri standartlarda kalifiye etmek.
Bu kalifikasyonun yerli ve milli imkanlarla yapılabilmesi için o ülkenin test altyapısının olması gerektiğini anlatan Gürcan Okumuş, “Eğer bu konuda yeterli değilseniz mühimmat sistemlerini geliştirmek mümkün olmuyor. TÜBİTAK SAGE son olarak çevresel testler merkezini açtı. İklimlendirme, ivmelendirme, titreşim testleri gibi süreçleri burada kendimiz yapıyoruz. Eskiden Türkiye belli bir seviyeye kadar bunları yapabiliyordu ama şimdi çok daha kapsamlı işleri sorunsuz bir şekilde tamamlayacak seviyedeyiz” dedi.
TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş, “Bir ülkenin kendi testlerini yapabilmesi neden önemli?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Test altyapınız olmadığı sürece geliştirdiğiniz ürünün gerçek değerlerini görmeniz mümkün değil. Gerçek uçak testlerinden önce bütün kalifikasyonu tamamlamanız gerekiyor. Tabii bu süreci kendi altyapınızda olmazsa bunu ancak yurt dışında yaptırabiliyorsunuz ve asıl kritik süreç burada başlıyor.
Öncelikle şunu belirteyim; yabancı bir ülke size kendi altyapısını açmak isteyemeyebilir. Özellikle son dönemlerde değişen konjonktür nedeniyle yurt dışındaki altyapılara ulaşmak çok da kolay değil.
Diyelim ki bu altyapıyı kullanma iznini aldınız. Bunun için hem çok ciddi miktarda bir para ödeyeceksiniz hem de sistemlerinizin stratejik bilgilerini altyapısını kullandığınız ülkenin erişimine açacaksınız. Yani yerli ve milli olarak ürettiğiniz mühimmatın neredeyse tüm kritik bilgilerini kendi elinizle bir başka ülkeye vereceksiniz. TÜBITAK SAGE’nin bu altyapıya sahip olması bizim elimizi çok güçlü kılıyor. Bu da işin en önemli stratejik boyutu oluyor.”
F-35 süreci SOM projesini etkilemedi
Türkiye’nin ABD ile yaşadığı F-35 krizini hatırlattığımız Gürcan Okumuş’a, “Bu proje F-35’ler ile koordineli ilerliyordu ancak gelinen noktada ciddi pürüzler var. Bu durum sizin tarafa nasıl yansıdı?” sorusunu yöneltiyoruz.
Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından yürütülen bu projede ROKETSAN’ın ana yüklenici, TÜBİTAK SAGE’nin ise ana alt yüklenici olduğunu hatırlatan Okumuş, ABD ile yaşanan sıkıntıların kendilerini çok da etkilemediğini söyledi.
Gürcan Okumuş, “Biz projeye aynı hızda devam ediyoruz” bilgisini paylaştıktan sonra “SOM-J’nin F-35 yerine nerelerde kullanılabileceği konusunda elimizde farklı alternatifler var. Milli Muharip Uçak bunlardan biri. Daha yakın vadede ise faydalı yük taşıma kapasiteleri yüksek olan AKINCI TİHA ve AKSUNGUR gibi platformlarda SOM-J kullanılabilecek. Bunların da ötesinde biz zaten F-16’larımızda SOM J füzelerimizi kullanabilecek durumdayız” şeklinde konuştu.
G-40 ve Kuzgun projelerinde süreç devam ediyor
Kamuoyunda en çok merak edilen konulardan biri de G-40 ve Kuzgun projeleri. TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş, her iki projenin mevcut durumunu şöyle anlattı:
“TÜBİTAK SAGE’nin şu an devam eden Göktuğ projesi var. Hava-hava füzeleri bütün dünyada yüksek teknoloji ve aynı şekilde yüksek manevra kabiliyetine sahip. Durum böyle olunca dünyadaki trend de hava-hava füzelerinin hızlı bir şekilde hava savunma füzelerine dönüşebileceği yönünde...
G-40 projesi bu kapsamda bir ‘iç proje’ olarak yürüyor. Bizim devam eden Göktuğ projesinin, yani hava-hava füzelerimizin hava savunma füzesine dönüştürülebilmesiyle ilgili bir yetenek kazandırma projesi olarak bahsedebiliriz G-40’tan.
Diğer taraftan Kuzgun da İHA ve savaş uçaklarına yönelik devam eden bir diğer iç projemiz. Şu an kendi iç süreçleri devam ediyor. Kuzgun ile ilgili şimdilik sadece bu kadar bilgi verebilirim.”
SİPER tamamlandığında çok önemli roller oynayacak
Okumuş’un son durumuna ilişkin bilgi paylaştığı bir diğer proje ise Milli Yüksek İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi ‘SİPER’ oldu.
“Bu proje ASELSAN ve ROKETSAN ile beraber yürüttüğümüz bir proje” diyen Gürcan Okumuş, “Bugün itibarıyla iyi bir aşamada olduğumuzu söyleyebilirim. Çalışmalar başarıyla devam ediyor. SİPER projesi tamamlandığında Türkiye’nin kademeli hava savunma sisteminin en önemli parçası olacak” ifadesini kullandı.
Bozdoğan ve Gökdoğan ‘uçaktan atış testine’ hazır
Türkiye’nin ilk milli hava-hava füzeleri Gökdoğan ve Bozdoğan’a ilişkin geçtiğimiz dönemde yapılan testleri hatırlattığımız Gürcan Okumuş’a “Söz konusu projelerde uçaktan hedef drone’a atış testi ne zaman yapılacak?” sorusunu yönelttik.
Gürcan Okumuş, uçaktan atış testlerine ilişkin çalışmaların devam ettiğinin altını çizerek, projenin 2021 yılı içerisinde tamamlanacağı bilgisini paylaştı.
‘Kaşif’ gelişmeye devam edecek
TÜBİTAK SAGE’nin bir sonraki hedef platformuna ilişkin görüşlerini de paylaşan Gürcan Okumuş, “Kurum olarak uçağın altını tamamen donatacak şekilde geliştirdiğimiz mühimmatlarla son dönemde büyüdük. Ancak bunların farklı platformlarda kullanılmak üzere dönüşebilmesi yine bizim elimizde. Geliştirdiğimiz projelerin deniz ve kara kuvvetlerinin kullanabileceği platformlar için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” cümleleriyle gelecek dönemdeki hedeflerini anlattı.
Türkiye’nin yerli ve milli ilk küresel konumlama sistemi Kaşif’e ilişkin bilgiler de veren TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Okumuş, şunları söyledi:
“Bir mühimmatı ya da silah sistemini geliştirmek sürecinde her şeyi bir anda yerli imkanlarla yapabilmeniz mümkün olamıyor. Biz geliştirdiğimiz sistemlerin hızlı bir takvim içinde alt bileşenler bazında da yerli ve milli olmasını arzuluyoruz.
Kaşif de yerli olarak geliştirilen küresel konumlama alıcısı. Bu sistemi rahatlıkla yerli mühimmatlarda kullanabiliriz çünkü askeri standartlarda kalifiye oldu ve test atışı da oldukça başarılı bir şekilde tamamlandı.
Yurt dışına bağımlılık ciddi sorun
Kaşif’i GPS kullanan ya da küresel konumlama alıcısı kullanan bütün mühimmatlarda kullanabilecek şekilde geliştirdik.
Bir silah sistemini geliştirdikten sonra, alt sistemleri de çok büyük önem taşıyor. Yurt dışına bağımlı olduğunuz alt bileşenler sizi geleceğe yönelik ciddi sıkıntılara sokabilir. Özellikle alımla ilgili sorunlar, ambargo gibi uygulamalar zaten gündemde.
Biz TÜBİTAK SAGE olarak alt bileşenlere büyük önem veriyoruz. Kaşif de bunlardan biriydi. Ve başarıyla kalifiye oldu. Geliştirmeye devam ediyoruz. Ürettiğimiz ürünler sürekli bir dönüşüm döngüsü içinde. Kaşif de bu kapsamda kendi içinde gelişmeye devam edecek.”
Elinizde ramjet motor olması lazım
TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş’a “Türkiye’nin ramjet motoru konusunda bir çalışması var mı?” sorusunu da yönelttik.
Dünyada silah sistemleri açısından ‘süpersonic’ ve ‘hipersonic’ teknolojilerinin konuşulduğuna değinen Okumuş, “Hatta konuşulmanın ötesinden envantere giren ürünler de var. Bu iki tipte füzeler çalışılacaksa da tabii burada ramjet gibi scramjet motor çeşitliliğinizin elinizde olması lazım. Çünkü bu tip motorlar yurt dışından temin edebileceğiniz motorlar değil.”
Ses üstü rüzgar tüneli yatırımı bu yıl başlayacak
TÜBİTAK SAGE ile ilgili en merak edilen konulardan biri de şüphesiz rüzgar tüneli projeleri…
Türkiye’nin yerli ve milli mühimmat yolculuğunda altyapı sistemlerine büyük önem verdiklerini anlatan Gürcan Okumuş, “Ses üstü rüzgar tüneli projesi ne durumda?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Kamuoyunda en çok merak edilen konulardan biri de ses üstü rüzgar tüneli projesi. Şu an ses altı rüzgar tüneli projesi TUSAŞ tarafında devam ediyor. TRT Haber aracılığıyla bunu da ilk kez açıklamış olalım. TÜBİTAK SAGE Türkiye’nin ilk ses üstü (trisonic) rüzgar tüneli yatırımına bu yıl içinde başlıyor. Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak çok önemli bir altyapı olacak.”