Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) konusunda Türkiye’nin geldiği nokta tüm dünyanın malumu… Şimdi benzer bir başarı hikayesi Silahlı İnsansız Deniz Araçları’nda da (SİDA) yazılıyor.
Yonca-Onuk Tersanesi ve Havelsan iş birliğinde geliştirilen Sancar SİDA’nın denize indirilme töreni Türkiye’nin bu alanda ulaştığı kabiliyetleri göstermesi açısından oldukça önemli.
Ankara’nın deniz sistemleri konusunda devam eden yaklaşımı SİDA’lar alanında da değerli yansımalar buldu. Halihazırda çok sayıda yüksek teknoloji şirketi, çok sayıda gemi inşa şirketiyle birlikte çalışarak yerli ve milli SİDA’ları art arda suya indiriyor.
Dünyanın en iyi 3 ülkesinden biri
Türkiye’nin SİDA yolculuğu henüz başında görünse de aslında dünya genelinde de bu teknoloji henüz gelişme aşamasında. Bu nedenle Ankara’nın ‘gelişmekte olan bir sektörü henüz çok başında ve oldukça iyi bir pozisyonda yakaladı’ çıkarımı yanlış olmaz.
Dünyada SİDA’ları hem deniz üzerinde otonom şekilde idame ettirip hem de bu platformlara ateşli silahlar, mini füzeler ekleyebilen ülke sayısı bir elin parmaklarından az. İmkan ve kabiliyetler açısından Türkiye’nin SİDA konusunda ABD ve Çin ile dünyanın en iyi 3 ülkesinden biri olduğu kabul ediyor.
Konuya yakın kaynakların değerlendirmesine göre, ABD ve Çin açık denizlerde SİDA konusunda önemli işler yapıyor. Ankara ise bu noktada diğer iki güçlü rakibinden ayrılıyor. Türkiye’nin ürettiği SİDA’lar hem sığ sularda hem de adalar ve kayalıklarla dolu alanlarda görev icra edebiliyor.
Daha net bir anlatımla, ABD’nin SİDA’sı açık denizde sabit bir rotada sonar kontrolü yaparken, Türk SİDA’sı sığ suda hem adanın kara kısmını gözlüyor hem su üzerini tarıyor hem de tehdit algıladığı anda kendi başına ima edebiliyor. Ve bunu tekil olarak yaptığı gibi sürü halinde de yapabiliyor.
SİDA’lar neden önemli?
Son dönemlerde Mavi Vatan’ın dört bir yanında ve bilhassa Ege’de kimi zaman tansiyon oldukça yükseliyor. Böyle bir dönemde bugün denize indirilen Sancar SİDA ve diğer silahsız insansız deniz araçları çok daha kritik bir anlam kazanıyor.
Türkiye’nin SİHA’larla Ege’deki dengeleri nasıl etkilediği biliniyor. Örnek vermek gerekirse, kendi teknolojisine hakim olmayan Yunanistan, Türkiye’nin Ege’de kaldırdığı her bir SİHA için önceleri iki savaş uçağı kaldırıyordu.
Son dönemlerde ise başka bir ülkeden kiraladığı SİHA’larla bu durumu idame ettirmeye çalışıyor. Ancak Türkiye’nin aynı anda onlarca SİHA uçurabildiği Ege’de Yunanistan’ın aynı anda en fazla 5 ya da 6 insansız hava aracı kaldırabildiği biliniyor.
Benzer bir sürecin SİDA’lar için de yaşanacağı düşünüldüğünde aslında yerli ve milli imkanlarla üretilen bu platformların hem askeri strateji, hem politika yapıcı hem de kıyı güvenliği konusunda ne denli önemli bir çarpan etkisi ortaya çıkaracağı daha net görülüyor.
Ankara’nın savunma sanayiinde ortaya bir ürün koyduktan sonra o alanda ne denli hızlı gelişmeler kaydedebildiği biliniyor. SİDA’lara gelecek dönemde eklenecek silahları, sonarları, torpidoları ve füzeleri düşündüğümüzde puzzle’ın eksik parçaları da tamamlanmış oluyor.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye sadece denizlerde güç dengesini değiştirecek bir platform kazanmış olmakla kalmıyor aynı zamanda dünyaya ihraç edebileceği yüksek teknoloji bir ürünle yeni bir başarı hikayesi yazmaya hazırlanıyor.