Türkiye'de koronavirüs ile mücadele kapsamında çok sayıda şirket, evden çalışma modeline geçti. Bu model, toplumun sağlığını korumak için büyük önem taşıyor ve bazen daha verimli bir çalışma şekli de olabiliyor. Ancak zorunlu bir şekilde bu modele geçen çalışanlar, uyum sürecinde bazı problemlerle karşılaşabilirler.
Peki, evden çalışanlar yeni çalışma düzenlerinde nelere dikkat etmeli? Evdeki diğer aile fertleriyle, varsa çocuklarıyla nasıl bir sistem oturtmalı? Evden çalışan anne ve babalar çocuklarıyla nasıl bir yol izlemeli? Bu konuda merak edilenleri İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ersin Uygun'a sorduk.
Evden çalışmak, ofise kıyasla esnek bir çalışma şekli fakat alışık olmayanlar bazı sorunlarla karşılaşabilirler. En verimli şekilde çalışabilmek için nelere dikkat etmeli?
Zaten evden çalışmayı esnek bir çalışma şekli olarak algıladığımızda sıkıntı başlıyor. Çünkü böyle düşünmeye başladığımızda bunu yapılandırmak zorlaşacak. “Şimdi yapmazsam akşam yaparım, akşam yapmazsam gece yaparım” şeklinde ertelemelerin önünü açmış oluruz. Aslında evden çalışma şeklini çok fazla esnek bir model olarak algılamamak gerekiyor.
Ruh sağlığımızı korumak adına olabildiğince yapılandırılmış bir çalışma sistemi olarak düşünmemiz gerekiyor.
Normal işyerimize gittiğimizde nasıl bir mesai uyguluyorsak. Aynı mesai evden uyguluyormuş gibi düşünmek gerekiyor.
Tabii, burada bir kazancımız var; iş yerine giderken ulaşım için harcadığımız zamanı aslında kendimiz için kazanmış oluyoruz ve bunu da ev içinde kendi bakımımıza ayıracağımız bir sisteme evirmemiz gerekiyor.
Evden çalışma modeli, ülkece gerçekten çok alışık olmadığımız ve yeni tanıştığımız bir çalışma sistemi ve ne yazık ki Covid-19 salgını nedeniyle istemesek de uygulamaya geçtiğimiz bir sistem.
Günlük rutini korumalı
Birincisi her gün hangi saatte uyanıyorsak bunu aynı şekilde sürdürmemiz çok önemli. Örneğin; normal işe gitimizde sabah saat 7'de uyanıyorsak... Evden çalışırken de aynı saatte uyanıp normal işe gidiyormuşuz gibi hazırlığımızı aynen yapmamız gerekiyor; Kıyafetimizi değiştirmek, yüzümüzü yıkamak, saçımızı taramak, bakımımızı yapmak... bu detaylar çok önemli.
Daha sonra çayımızı, kahvemizi veya kahvaltımızı hızlı bir şekilde yaptıktan sonra iş yerine varmışız ve çalışmaya başlamışız gibi kendi alanımız olarak belirlediğimiz masanın başına oturup bilgisayarımız üzerinden işlerimize başlamamız gerekiyor.
Burada kısıtlayıcı bir faktör var; yaptığımız işin niteliği bilgisayar üzerinden evden aynı şekilde yapmaya ne kadar uygun oluşu. Yani teknolojik imkanlar bizi kısıtlıyor mu kısıtlamıyor mu? Masa başında oturduktan sonra önemli olan mesele bu.
Bu süreçte herkesin teknolojik alanda kendisini geliştirmesi gerekebilir. Online görüşme sağlayabilecek çok sayıda aplikasyonlar var. İnsanları bunları nasıl kullanabileceğini öğreniyorlar. Bu konuda bizim kapasitemizi geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü bunlar hayatımızdaki temel araçlar haline geldi.
Teknolojinin bize sunduğu imkanlar doğrultusunda kendimizi önemli oranla geliştirmemiz gerekiyor. Bu süreçte bunu yapmak zorunda kalacağız.
Ruh sağlığımız açısından buradaki en önemli noktalardan biri; insanlar, evlere kapanıp evden çalışmaya başladığında en önemli sosyal destek sistemi olan iş yerindeki arkadaşlık ilişkilerinin veya akrabalık ilişkilerinin yarattığı sosyal destekten mahrum kalıyorlar.
Sosyal desteği uzaktan sürdürmeli
Bunu bir şekilde aşmak gerekiyor. Yani örneğin biz çalışırken bizimle yada yan odada çalışan diğer arkadaşlarla konuşup sohbet ettiğimiz oluyor. İşte (evden çalışırken) bunu işleme sokamıyoruz. Bunu telafi etmek için mesela ulaşımda harcamadığımız zamanlarda olabildiğince arkadaşlarımızla online sohbetleri devreye sokabiliriz. Yani sosyal destek açığımızı olabildiğince uzaktan iletişim araçlarıyla kapatmamız gerekiyor.
Ruh sağlığı açısından bir başka risk faktörü; bu sistemin bizi hareketsiz kılmasıdır. Günde hiç hareket yok. Bu, uzun vadede bedensel ve ruh sağlığımız açısından ciddi riskler barındırmakta. Dolayısıyla günlük çalışma programımıza özellikle fiziksel etkinlikleri de içeren mini mini aralar vermemiz gerekiyor.
Ev içinde yürüyüşler, bir pilates topu alıp onunla egzersizler yapmak ya da bilgisayar üzerinden fiziksel egzersiz örneklerini gösteren bir youtube videosunu açıp oradaki hareketleri tekrarlamak yapabileceğimiz etkinliklerin arasında olabilir. Bu konuda maalesef yine teknolojiye bağımlı hale gelmiş olacağız.
Yani evden çalışmak, normal bir yaşantıda yaptığımız etkinliklerin tümünü kapsayabilecek kadar yoğun bir program gerektirmektedir.
Peki çalışma alanı nasıl olmalı? Evdeki hangi oda çalışmak için daha uygun sayılır? Masa sandalye nasıl olmalı? Psikolojik olarak bunların etkileri var mı?
Kesinlikle etkisi var. Burada çalışma koşullarını belirleyen önemli olan faktör evin fiziksel koşulları; eğer 2+1 bir evde yaşayan çocuklu bir aileden bahsediyorsak. Tek başına sadece çalışmak için bir oda ayırmak güç olabilmekte.
Burada önemli olan şey bu; hayatımızı idame ettirmek için temel gereksinimlerimiz var; mesela uyumak, yemek yemek ya da öz bakımı gerçekleştirdiğimiz bölümler var, bunları birbiriyle karıştırmamamız çok önemli.
Çalıştığımız alan yemek yeme ve yatma alanlarından ayrı olmalı
Yani uyku için yatak odasını kullanacağız ve bu odayı başka bir amaç için kullanmamamız gerekiyor. Yemeği mutfakta hazırlıyoruz ve gerekirse orada yiyoruz. Yani çalıştığımız ortamı uyuduğumuz ve yemek yediğimiz yer haline getirmemiz gerekiyor.
Çalışma alanı kendine has bir yer olmalı, sadece işle ilgili araçlara ulaşabileceğimiz bir yer veya köşe olmalı. Yani çalışacağımız masada sadece işle ilgili materyellerin olduğu bir masa olması gerekiyor.
O zaman çalışmak için en uygun oda salon mudur?
Varsa bir oturma odası, eğer oturma odası yoksa mecburen salon olabilir. Ancak şöyle bir gerçek var; salonun çalışma odası olarak belirlenmesi 4 ve daha fazla kişilik aileler için sorun teşkil edebilir.
Yani 2-3 kişilik aileler için salon tercih edilebilir ancak ortada çocuklar da varsa ve onların ayrı bir odaları yoksa salon toplu kullanılan bir oda haline geliyor. Böyle bir durumda, salon toplu bir şekilde kullanıldığında dikkat dağılabiliyor ve çalışmak için kullanılabilecek bir alan olamıyor. 4 kişiden fazla bireyin yaşadığı evlerde sorun daha da artabilmekte ve bireylerin mahremiyeti, özel alanları maalesef ortadan kalkabilmektedir.
Bu durumda çocukların programı ayrı yapılandırılması gerekiyor. Zaten online eğitime geçildi. Çocuklar eğitimi kendi odalarından yapmaları gerekiyor. Onlara bir etkinlik takvimi de yapılması gerekiyor. Eğer böyle yapılandırılabilirse ve bir çocuk odası varsa, salon daha işlevsel kullanılabilir.
Çalışan ebeveynlerin uzaktan eğitimden faydalanan çocukları varsa, günün belli saatlerinde televizyonu kullanmaları gerekiyor. Eğer evde bir televizyon varsa ve bu televizyon salon ya da oturma odasında ise ne yapmalı?
Bu salgın bir süreliğine devam edecek. Uzmanlar bununla ilgili kesin bir süre veremiyorlar ama 1 aydan daha uzun bir süre böyle devam edebileceğini belki tahmin edebiliriz. Evin fiziki koşullarını buna göre değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü 1 ay kısa bir süre değil. 3-5 günden bahsetmiyoruz.
Mümkünse evin düzeninde değişiklikler yaparak yeni düzene uygun hale getirilmeli
Dolayısıyla çocuklar televizyon üzerinden uzaktan eğitim alacaksa gerekirse çocuk odasına sadece bu amaçla kullanılan bir televizyon konulabilir, hiç olmazsa salondaki televizyon oraya aktarılabilir, bu mümkün değilse çocukların salonda eğitim alırken çalışan bireyin çocuk odasını bu amaçla kullanabilir.
Peki zaman yönetimi bu konuda ne kadar önemli? Yani çalışanın sıkı bir mesai sistemi yoksa ve görev bazlı çalışıyorsa günde çalışacağı sürenin başlangıç ve bitiş saatlerinin belli olması ne kadar önemli?
Evden çalışan bireyin çalışma programını mümkün olduğunca yapılandırmış olması gerekir. Bu hem verimli çalışma hem ruh sağlığı için elzemdir. Tabii ruh sağlığı açısından en önemli hususlardan biri araların ne zaman verileceğidir. Yani belli bir mesainin yapılması gerekiyor. Bu mesai saatlerinin belirlenmesi ve bu mesai saatlerinin içinde dinlenme aralarının daha önceden belirlenmiş olması gerekiyor.
Ev içerisinde herkes kendi programını buna göre yapılandırıp salonda asabilir. Dolayısıyla evdeki herkes ötekinin hangi saatte ne yapması gerektiğini ve sorumluluğunun ne olduğunu öngörebilir ve ona göre diğerlerinin sınırına saygı duyabilir. Günük çalışma programının böyle bir önemi var.
Evde herkesin programı olmalı
Bu evdeki kadının, erkeğin ve çocukların ayrı ayrı programlarının olduğu anlamına gelir. Çünkü sınırlı imkanlar var. Belki evde bir televizyon ve bir bilgisayar var. Belki ev küçüktür 1+1, sınırlı kaynaklardan bahsediyorsak... Bireyler çalışma programlarını ona göre şekillendirebilirler.
Ara vermek gerçekten önemli çünkü aralıksız çalışmak kişiye zarar veren ve daha hızlı tükenmeye götürebilecek bir durum. Burada dinlenme aralarının belirlenmiş olması, mümkünse evdeki bireylerin tümünün aynı saatte ara vermesi, böylelikle o saatlerde birbiriyle sohbet etmesi veya bir etkinlik yapması çok daha iyi olacaktır.
Evden çalışırken diğer aile bireyleri sürekli gelip soru sorabilir ve dikkat dağıtabilir, çalışan kişi diğer aile bireyleriyle iletişimini nasıl yönetmeli? Çalıştığı sırada iletişimini tamamen kesmeli mi?
Salgın durumu toplumdaki tüm bireylerin arasında ciddi oranda bir stres yarattı. Bulaşma riski, “Hastalığa kapılır mıyım?” veya “Yakınıma bulaştırır mıyım?” kaygısı vs, bütün bunlar insanlarda ciddi bir stres yaratıyor ve bu stresin kişilerin ilişkisine yansımaması mümkün değil. İnsanlar korkuyor ve kaygı duyuyor. Burada tahammül sınırlarının azaldığını ve daha kolay öfkelenme durumunu olabileceğini gösteren bilimsel çalışma var.
Mesela anne veya baba çalışıyor ve bir işi yetiştirmesi gerekiyor o esnada çocuğun ihtiyacı olur ve gelip o çalışmayı böldüğünde, anne veya baba normalde öfkelenmeyeceği şeylere öfkelenebilir.
Burada evdeki tüm bireyleri koruyabilecek en önemli nokta; sıkı bir programın oluşturulması ve bu programda bu gibi ihtiyaçlara yer verilmiş olması.
Mesela çocukların ihtiyaç duyduğu bir şeyleri dile getirdiği o ara dönem varsa, anne veya baba çalışmalarına ara verdiğinde çocuklarıyla vakit geçirebilir ve o ihtiyaçları giderebilir. Bu aralar sık veriliyorsa, çocuk, anne veya babanın çalışmalarını bölmeye ihtiyaç duymayacak. Programı yapılandırmak çok önemli.
Küçük yaşta çocuğu olanlar ne yapmalı? Kreşler kapandı çalışan anne veya babalar çocuklarıyla beraber evden çalışmaya devam ediyorsa nasıl bir yol izlemeli? Çalışan ebeveynler başka birinden destek alamıyorsa çocuklarıyla nasıl bir düzen oturtabilir?
Ev içindeki yapıyı 4 ayrı gruba ayırabiliriz; yani evde tek başına yaşayan insanlar, bir partner ile yaşayan insanlar, evli ve çocuklu olan insanlar ile büyük ailesiyle yaşayan insanları farklı ele almak gerekiyor.
Çocuklu çekirdek aileden bahsettiğimizde çocuğa bağlı iki değişken ön plana çıkıyor. Birincisi çocuğun yaşı, ikincisi çocuğun ruhsal anlamda bu salgından ne kadar etkilendiği. Bu iki faktör anne veya babanın çocuğa ne kadar vakit ve ilgi ayırması gerektiğini belirliyor.
Eğer kendi kendini oyalamayan okula devam edemeyen uzakta eğitim almayan bir çocuktan bahsediyorsak. Burada anne ve babaya ebeveyn olarak çok fazla rol düşüyor ve daha fazla vakit ayırmaları gerekiyor.
Burada tabii okul öncesi dönemi 2 gruba ayırabiliriz. “Yeni doğan” dönemi ve “oyun çocuğu” dediğimiz dönem.
Lohusa ve sonraki dönemde anneler aile büyüklerinden sosyal destek alabiliyorken bu dönemde (salgın ve sosyal izolasyon nedeniyle) özellikle ileri yaşta olan aile büyüklerinden o desteği alamam durumuyla karşı karşıya kalabiliyoruz. Evdeki düzen yoğunsa, evden çalışan baba vakit ayıramıyorsa ve anne, aile büyüklerinden destek alamıyorsa, ve başka çocuk da varsa ki lohusa dönemi psikolojik anlamda riskli bir dönem. Lohusa depresyonuyla karşı kaşıya kalabiliyoruz.
Çalışan ebeveynlerin oyun çocuğu olarak adlandırdığımız dönemde bir çocukları varsa çocuğun yapacağı etkinliklerin belirlenmiş olması önemli.
Çok sayıda oyun kitabı, internette dolaşan çok sayıda yayın ve bilgilendirme var. Bunlar ebeveynlere yol gösterebilir. Burada çocuğu oyalayacak veya çocukla birlikte yapılabilecek etkinliklerin sayısını artırmak önemli. Anne ve babalara sorduğumuzda “2-3 veya 4 yaşında bir çocukla nasıl vakit geçirilebilir? Ne tür oyunlar oynanabilir?” sorusuna verecek cevap sayısı çok az. Anne ve babalar bir yerde tıkanıyor. Bu anlamda ebeveynlerin kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Yeni oyunlar öğrenmeli ve bu oyunları çocukla oynamalı.
Evden çalışan anne veya baba, çocuğun kendi başına oyalanabileceği oyunları da tercih edilebilir. Mesela 4 yaşında bir çocuğa uygun bir puzzle verilebilir ve onunla 20-30 dakika vakit geçirmesi istenebilir. Bu sürede çocuk aslında anne ve babası gibi çalışıyor gibi oluyor. Anne ve baba işlerini yaparken çocuk da puzzle yaparak işini yapmış oluyor. Ancak çocukların odaklanma sürelerini göz önünde bulundurmak önemli. Mesela anne veya baba iki saatte bir ara veriyorsa çocuğun puzzle'a 2 saat odaklanması mümkün değil. 15-20 dakikada bir, annenin veya babanın nöbetleşe ara vermesi ve çocukla vakit geçirmesi gerekiyor. Çünkü çocuk anne ve babadan duygusal desteğe ihtiyacı var. Bunları alması gerekiyor.
Çocukların kaygıları giderilmeli
Öte yandan çocukların koronavirüs salgınından ne kadar etkilendiği de çok önemli. Eğer çocuk çok etkilenmiş ve endişelenmiş ve korkan bir çocuk ise anne ve babayla daha fazla vakit geçirme ihtiyacı olacaktır. Böyle durumda çocukların televizyon ve sosyal medyada endişe yaratacak haberlerden uzak tutulması ve iletişim araçlarının kontrol altında tutulması gerekiyor.
Çocuğa koronavirüs diye bir hastalığın olduğu ama bu hastalıkla mücadele eden çok sayıda kişinin olduğu ve eve gelmemesi için bir sürü tedbir alındığı detaylı anlatılabilir. Çocuğa güven vermek gerekiyor. Çocuk bunları duyduğunda endişeleriyle baş edebilir hale gelir.
Ancak anne veya babanın verdiği duygusal tepkileri çocukların da vereceği hususu vurgulamamız gerekiyor. Anne veya baba virüsten dolayı çok endişeliyse çocuğa hiç bir şey anlatmasa bile çocuk bir şekilde bu endişeyi hisseder. O da endişe tepkisini vermeye başlar. Anne ve babaların da kendi endişelerini dengeleyebiliyor olması çok önemli.
Peki daha büyük bir çocuktan bahsediyorsak ve bu çocuklar sürekli gelip anne veya babalarının çalışmasını bölüyorsa ne yapmalı?
Çocuklardan ihtiyaçlarını ara saatine ertelemesi istenebilir. Çocuğun ihtiyacını ertelemek ona zarar vermez temel bir ihtiyaç değilse ama çocuğu inkar etmek zarar verebilir. Çok temel bir ihtiyaç değilse ara saatini beklemesi istenebilir ancak o ihtiyaç önemli ise mesela eğer çocuk açsa ve arada 30 dakika varsa onu ertelememiz gerekiyor çünkü bu ona zarara verebilir. Eğer saat başı ara veriliyorsa, o sürede çocukların ihtiyaçları zaten giderilebilir. Çocuğa (kendisi onlar için) önemli olduğu ancak bu ihtiyaçlar için belli bir zaman belirlendiği ve bu kuralların uyulması gerektiği sakin bir şekilde hatırlatılmalı.
Tabii bu programın sabahtan beri konuşulmuş olması gerekiyor. Çocuğa uygun bir şekilde anlayabileceği bir dilde sabahtan açıklamış olmamız gerekiyor. Çocuk tabii ki arada bunu çek edebilir. Acaba anne ve baba bu programa uyuyor mu diye arada anne veya babayı bölmek isteyebilir. Ancak ebeveynler bu programa ne kadar sadık kalırsa çocuk 3-5 gün sonra aynı şekilde programa sadık kalmaya başlayacaktır. Anne ve babanın programa sadık kalması ve ne olursa olsun düzenli ara verilmesi önemli.
Evde disiplini pekiştirecek başka tavsiyeleriniz var mıdır?
Ortak yemek saati çok önemli. Akşam belirlenmiş bir saatte oturup bütün ailenin yemek yemesi önemli. Yemekten sonra anne ve babaların çocuklarla birlikte vakit geçirebileceği bir etkinlik yapması gerek. Bu oyun olabilir. Kitap okumak veya film izlemek olabilir. Bu etkinlik aradaki bağları güçlendirebilir.
Giydiğimiz kıyafetlerin bile ruh sağlığımıza etkisi çok büyük. Pijamalarımızla kesinlikle çalışmamalıyız. Size delilik gibi gelebilir ama mümkünse evden çalışanlar işe gider gibi hazırlanması ve kapıyı açması apartmanın girişine kadar inmesi ve sonra tekrar eve geri dönüp çalışmaya başlamasını tavsiye ediyorum.