Her mücadelenin kahramanı farklı. Kritik cephelerde zafer kazanmak demek düşmana karşı güçlü durmak demek. Gariptir, daha düne kadar başka bir savaşın içindeydim. Uçakların, füzelerin savaşında ölüm yağdıran bir filmin içinde karanlığı anlattım. Güçlü ve güçsüz vardı. Ölümün nereden ve nasıl geldiği belli değildi, korunmak imkansız. Her cephenin düşmanı farklı ama hedef aynıydı: Çocuklar öldü, anneler ağladı. Nereye gideceğini bilmeyen ailelerin koşuşturmasını izledim. İdlib’den bahsediyorum. 2019’un aralık ayında başka bir savaşın başlayacağını nereden bilebilirdik. Çin, İran, İtalya derken dünya yeni bir tehditle karşı karşıya kaldı. Bu defa tüm dünyanın düşmanı aynı. Bir virüs... Üstelik çocuklar bu düşmanın son hedefi.
11 Mart’ta Türkiye’de ilk vaka görüldüğünde Suriye’deydim. Ateşkesin devamlılığı, ihlaller konuşulurken bir anda ölüm sessizliği başladı. Önce kapılar kapandı. Hiçbir denetim mekanizmasının işlemediği kentte uzun süre koronavirüs vakası duyulmadı. Nasıl duyulsun ki?
Apar topar eve döndüm. Benim yurdumda da yeni bir mücadele başlamıştı çünkü. 14 gün evde izole... Sonra işim gereği yeniden ama bu sefer farklı bir dünya düzeniyle sokaktayım. İç savaş günlüğüm bir anda salgın günlüğüne döndü. Tüm dünyada olduğu gibi biz gazetecilerin de gündemi aynı oldu. Biriktirmeye başladım.
Şimdiki mücadelenin kahramanları gerçek bir kahraman. En kritik cephede, en uç kalede, düşmana en yakın yerde mücadele ediyorlar: Sağlık ordusu.
"Nefes almayı özledik"
Silahları; bilgi, özveri ve gözlerine uyku girmeden bulmaya çalıştıkları tedavi ve virüsü defetme yöntemleri... Bu savaşı başlatan sadece bir virüs. Beyni yok, eli ve ayağı yok. Hasta ediyor, teması seviyor, nefesi kesiyor. İnsan eliyle ortaya çıkması kolaylaştı elbette. Temizlik ve yemek alışkanlıkları, vurdumduymazlık, tedbirsizlik insanoğluna döndü.
Sağlık ordusunun her bir ferdi anlatılmayı hak ediyor. Karşılaştığım onca hikayeyi, fedakarlığı size anlatmakla yükümlüyüm ben. Benim bu savaştaki görevim de bu. Sizi Rümeysa hemşire ile tanıştıracağım. 25 yaşında, yoğun bakım hemşiresi. İşi hep zorluydu, hep sağlık durumu kritik hastalarla ilgilendi. Şimdi ise Adana Şehir Hastanesi COVID yoğun bakım servisinde mücadelesini sürdürüyor. Koronavirüsle mücadele eden sağlık ordusunun bir ferdi. Hayat kurtaranlardan sadece biri. Adana’da vaka görüldüğü ilk günden beri tüm günü hastanede geçiyor. Bir gününe eşlik etmeye çalıştık. Tek bir maske ile zorlandık ama o saatleri koruyucu kıyafetlerin içinde geçiriyor. Servise girmeden önce giyinmesi dakikalar sürüyor. Kat kat tulum, maske, eldiven...
Bu yüzden ağzından dökülen ilk cümle; “Nefes almayı özledik” oluyor. COVID yoğun bakımında mesaisi başlıyor. Saatlerce kritik hastaların yemeğinden ilacına her şeyiyle ilgileniyor. Deyim yerindeyse koronavirüs ile burun buruna. Saatlerce serviste, su yok, lavabo ihtiyacı yok, yemek yok... Mesaisi bittiğinde, o kıyafetlerden kurtulduğunda aldığı nefes her şeyi anlatıyor. Rümeysa Koska, biraz dinlenmek için ekip arkadaşlarının yanına geçiyor. Bir yudum kahve, durum kritiği. Belki de bu aralar sosyalleşebildiği tek an. Çünkü mesaisi bitince hastane kampüsünden ayrılmıyor. Sağlık personeli için ayrılan odalarda kalıyor diğer meslektaşları gibi. Bu fedakarlığın sebebi de eşi ve 2,5 yaşındaki kızı. Bir anne sırf evladını koruma derdiyle 1 aydır kokusunu alamıyor, yemeğini yediremiyor, büyüdüğünü izleyemiyor.
Riske atmak istemediği ailesinden uzak kalmaya razı oluyor. O özlemi anlamak için birkaç dakika ailesiyle yaptığı görüntülü konuşmayı izlemek yeter. Neden uzak kaldığını bir çocuğa ne kadar anlatabilirse anlatmaya çalışıyor.
"Hastalık bitince geleceğim anneciğim"
Çocuk bu ya, her gün “Anne hastalık bitti mi?” diye soruyor. “Az kaldı kızım”...
Konuşurken belki de hepimize sıradan gelen anlar, onun gözlerini dolduruyor. Hasta bir annenin, “Ne olur oğlumu bir kez göreyim” demesi, kendi çaresizliğini hatırlatıp kahrediyor onu. “İstesek de oğlunu gösteremeyeceğiz” diyor.
Onlar biz nefes alalım diye nefessiz kalıyor. Tek isteği, zorunlu olmadıkça ve birkaç saatlik zevklere aldanıp sokağa çıkmamamız… Çünkü o evladına erkenden kavuştuğu gibi binlerce anne, baba, evlat, kardeş hastalarının iyileşmesini bekliyor. Aylardır canları pahasına çalışan bu sağlık ordusunun vatandaşından istediği tek bir şey aslında. Bu savaşı kazanmak için yeterli güce, özveriye, motivasyona sahip olduklarına inanıyorlar. Ben de inanıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan cesarete, bilince, yüreğe ve imkana sahipler. Görüyorum. Bu savaştan galip çıkmak için sağlıkçılarımız sadece evde kalmamızı istiyor. Normal hayatın zevklerinden kısa süre uzak kalıp ömür boyu sevdiklerimizle yaşamak için... Evladını koyup gelmiş bir annenin, bir kahramanın sesine kulak vermek zor olmasa gerek zira dilinden “birlikte” kelimesi hiç düşmüyor.
Günü erken bitiriyor Rümeysa hemşire.
Çünkü onun için yeni güne uyanmak, kızına bir adım daha yaklaşmak demek.
Görüntü: Bülent Serin
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu