İngiltere’den yapılan açıklamada koronavirüsün mutasyona uğradığı ve yeni türün yüzde 70 oranında daha bulaşıcı olduğu bildirildi. Aslında virüs sürekli mutasyona uğruyor, uzmanlara göre şimdiye kadar uğradığı mutasyon sayısı 4 bini geçti. Ancak bunların hiçbiri virüs üzerinde ciddi değişikliklere sebep olmadı ve verilere yansımadı. Ancak son mutasyonda durum pek böyle değil. Merak edilenleri ve konunun detaylarını Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer’e sorduk.
20 Eylül’de fark edildi
Virüs şimdiye kadar en büyük mutasyonunu insana bulaştırarak gerçekleştirdi. İlk olarak Wuhan’da görülen virüs, Tezer’e göre de şubat ayına gelindiğinde daha agresif ve daha öldürücü bir hal almış, mutasyona uğramış başka bir virüstü. O dönemden beri ülkeler, topluluklardan rastgele örnekler alarak yeni bir mutasyon olup olmadığını saptama yoluna gidiyor. Aynı uygulama Türkiye’de de gerçekleştiriliyor. İngiltere’nin açıkladığı mutasyon da bu çalışmanın bir sonucu. VUI-202021/01 ismindeki mutasyon ilk olarak 20 Eylül’de tespit edilmiş. O süreci Prof. Dr. Hasan Tezer şu sözlerle anlatıyor:
“20 Eylül’den itibaren bu mutasyonun gerçekleştiği tespit edilmiş. Ama izlemeye alınmış, ne kadar olacak, nasıl etkilenecek, neler olacak diye... Kasımın sonunda vaka artışlarının olduğu yerlerden bu mutasyon bildirilmeye başlamış. Vaka artışı bu mutasyon sebebiyledir denilemiyor. Ama çalışmalar yapılmış laboratuvarda, hücre içine girişi sağlayan spike proteini dediğimiz virüsün bir yapısı var. Onun sayesinde hücre içerisine giriyor. Yapısında mutasyon geliştiği tespit edilmiş. İngiltere’nin güneydoğu kesimlerinde 60 farklı bölgeden bin 108 civarı örnekte bu mutasyon gösterilmiş. Ve laboratuvar ortamında da o spike proteini dediğimiz hücre içerisine geçişi sağlayan yapıda değişiklik olduğu saptanmış. Hemen 14 Aralık’ta İngiltere bunu tespit ettiğini anlamasıyla birlikte Çin’in de ocak ayında yaptığı gibi Dünya Sağlık Örgütüne “Bu mutant virüs daha bulaşıcı, bilginiz olsun” dedi.
Daha öldürücü değil ama daha bulaşıcı
Yapılan araştırmalarda virüsün daha öldürücü olduğuna dair herhangi bir bulgu yok. Ancak spike proteinindeki mutasyondan dolayı eskisine göre çok daha bulaşıcı olduğu tahmin ediliyor. Tezer muhtemel tehlikenin ise virüsün kendisinden ziyade yaratabileceği etkinin olduğunu belirtiyor:
“Şunu söyleyebiliriz, çok bulaşıcı olması çok daha öldürücü olduğu anlamına gelmiyor. Bunun bir altını çizelim. Ama nasıl daha fazla ölümlere sebep olur, bundan önceki takip ettiğimiz, bildiğimiz virüste enfekte olan bir kişi 3 kişiye bulaştırıyorsa bu belki 5-6 kişiye bulaştıracak. Doğal olarak bulaştırma kapasitesiyle birlikte acil servislerdeki yük artacak. Doğal olarak oran arttıkça ağır hasta artacak, riskli hastalar da etkilenecek ve belki de yoğun bakım kapasitesi zorlanacak. Bu şekilde direkt virüsün kendisinin değil de yapmış olduğu etkilerden dolayı ölümler, ağır vakalar ya da acil serviste yığılmalar olacak. Bunu önümüzdeki günler gösterecek tabii ama ben şahsen mutasyonun öldürücülük formunda değişiklik göstereceğini düşünmüyorum.”
“Aşıyı etkilemeyeceği düşünülüyor”
Mutasyon ile ilgili bir diğer önemli soru işareti ise uzun çalışmalar sonucu geliştirilen aşıyı etkileyip etkilemeyeceği. Tezer’e göre aşılar spike proteini dahil çok farklı bölgelere karşı bağışıklık oluşturulması için geliştiriliyor.
“Önemli mutasyonların bir kısmı spike proteini dediğimiz hücreye geçişteki yerde tespit edilmiş. Aşılar üretilirken çok farklı bölgelere karşı bağışıklık oluşturulması için geliştiriliyor. Yani şu anki mutasyonun aslında aşıyı çok etkilemediği düşünülüyor. Bakın ‘düşünülüyor’ diyorum. Peki bunu nasıl anlayacağız? Bundan sonra özellikle bu rastgele örnekler yine alındığı gibi daha sık alınıp bakılmalı. Hastalığı daha önceden geçirmiş ve tekrar geçiren kişilerde bu mutasyon var mı diye bakmak lazım. Aşı olup aşıya rağmen hastalanan kişilerde bu mutasyon mu sorumlu bakmak lazım. Eğer ki yapılan aşıya rağmen tekrar tekrar enfeksiyon geçirenler olursa ve bu mutasyon varsa o zaman tabii ki aşıyı da etkilediğini söylenebilir. Bilim adamlarının söyledikleri bizim de bildiklerimiz bu virüsle ilgili aslında kabaca bir yıl içinde bu mutasyonların aşı yanıtını etkilemeyeceği yönünde. Yani çok ciddi bir değişiklik yapmayacağı ve aşıları rahatça kullanabileceğimiz yönde bilgilerimiz. Ama yine de izlem yapmak zorundayız.”
Mutasyon nasıl gerçekleşiyor?
Virüsün nasıl mutasyona uğradığını ve nasıl geliştiğini de açıklayan Tezer, bu sürecin genellikle bağışıklık sistemi zayıf kişilerin vücudunda gerçekleştiğini belirtti.
“Bağışıklığı zayıf kişiler virüsü alıyorlar, hiçbir hastalık belirtisi gelişmese de vücut sürekli savaşıyor. Ne vücudumuzun bağışıklık sistemi virüse diş geçirebiliyor ne de virüs bağışıklık sistemine. Ve normalde 40-50 güne kadar virüsü taşıyabilirler. Bu arada virüs sürekli insanların bağışıklık sistemiyle uğraşmaktan kendine kazanç sağlıyor. Mutasyonlar orada gelişiyor. Ama sağlıklı bir kişide ne oluyor; hasta ayakta geçiriyor 2-3 gün ateşi oluyor geçiyor, ya da hastaneye yoğun bakıma da yatsa uygun tedavi ile virüsün dolaşımını 10 günde durdurabiliyorsunuz. Ama bağışıklığı zayıf kişilerde bu savaş devam ediyor. Bu sürede de virüs burada çok büyük kazanımlar elde ediyor, yaşamak için nasıl mücadele edeceğini öğreniyor ve mutasyon geçiriyor ki daha mücadeleci olsun.”
“Maske, hijyen ve sosyal mesafe artık çok çok daha önemli bir hale geldi”
Dünyayı alt üst eden koronavirüs salgını süreç içerisinde geçirdiği mutasyonlarla değişim gösterip güçlense de hala yenemediği 3 önlem var. Maske, hijyen ve sosyal mesafe... Prof. Dr. Hasan Tezer de bu önlemlerin önemini bir kez daha hatırlatıyor ve şunları söylüyor:
“Virüs yaşamak için canlı organizmaya ihtiyaç duyar. Canlı organizmanın olmadığı yerlerde 3-4 gün yaşar sonra kendiliğinden ölür gider. Çok da böyle dışarıya dirençli bir virüs değil. Bizim de yapacağımız iş kurallara uymak, başka seçeneğimiz yok. İnsanoğlunun bunu kesebilmesinin tek yolu maske, hijyen ve sosyal mesafe. Aşılar gelecek yapılacak ve takip edilecek.”