Salgınla mücadelede kapsamında İçişleri Bakanlığı’nın mart ayında yayımladığı genelgeyle 444 sinema salonu geçici süreliğine hizmete ara verdi.
O günden bu yana beyaz perdeye hiçbir film yansıtılmadığı gibi sinema salonu işletmecileri de eylül ayına kadar salonların açılacağını öngörmüyor.
Sinema sektöründe alınabilecek önlemleri, yaşanabilecek değişiklikleri ve sürecin nasıl ilerleyeceğini Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) Başkanı İrfan Demirkol TRT Haber’e anlattı.
“En erken eylül ayında kapıları açabiliriz”
Alışveriş merkezleri hizmet vermeye başlasa da sinema salonları için aynı durum söz konusu değil. Kapama kararında olduğu gibi tekrar açılma kararını da Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Bilim Kurulu'nun ortak görüşüyle alınacağının altını çizen Demirkol şunları söyledi:
“Olası bir açılma kararında hem personel hem de seyirci gerekli bütün önlemleri alacak, şu anda başka sektörlerde de uygulanan hijyen kurallarına uyulacak. Personel için eldiven, maske kullanımıyla birlikte sosyal mesafeye dikkat edilecek, ateş ölçümü yapılacak. Seyirci de bu kurallara uyacak. Ama şu sorun var; maskeyle girilmesi, ateş ölçülmesi seyirciyi korkutan bir şey bize göre. Seyirci böyle bir ortama girmek istemeyebilir. Biz tamamen bunların geçmesini istiyoruz aslında. Onun için eylül ayından önce sinemaların açılmaması gerektiğini, tamamen salgının geçmiş olması gerektiğini düşünüyoruz."
Sinema salonlarındaki oturma düzenlerinde de değişiklik olabileceğini belirten Demirkol sözlerine şöyle devam etti:
“Bu konu hakkında nihai kararı sağlık kurulları açıklayacaktır muhtemelen ancak bize göre sosyal mesafe kuralına uyularak, aralarda boş koltuk bırakılarak seyirciler oturtulacak. Örneğin 100 kişilik salona ortalama 30-40 seyirci alınmalı. 50 kişiden fazla seyirci alınmamalı, bizim görüşümüz bu” dedi.
Seanslar azalacak
Demirkol’a göre yoğun talep gören bir film vizyona girdiğinde, gelen talebe göre o film kalabalık salonlar yerine daha fazla salonda gösterime girecek ve seyirci bu şekilde diğer salonlara bölünecek. Böylelikle bir salondaki seyirci sayısı daha az tutulacak. Gün içindeki toplam seans sayısında da değişiklik öngördüklerinin altını çizen İrfan Demirkol, şunları söyledi:
“Bir salonda günde 5 seans varsa bu sayıyı 4’e düşüreceğiz. Sıkışık sıkışık seanslara gerek olduğunu düşünmüyoruz. Bu sayede seanslar arasındaki süre uzayacak ve bu sürede de salonda hiçbir etkinlik olmayacak. Işıklar kapatılacak, temizlik yapılacak ve havalandırılacak. Yeni seans için en erken 1 saat sonra açılacak o salon.”
Patlamış mısıra bir süre ara
Seans sayısının azaltılmasının yanı sıra genelde 10 dakika olan film aralarının da kaldırılabileceğini belirten Demirkol, bir süre büfe hizmetinde de değişiklikler olabileceğini belirtti:
“10 dakikalık film araları kalkabilir, gerek yok. Büfeler kapalı olur, büfeleri ben de dahil olmak üzere açmayı düşünmüyoruz. Patlamış mısır dahil açık yiyecek ve içecek olmaz, hazır jetonlu makinalar kullanılabilir büfeler yerine. Sunulan ürünler sadece kapalı ambalajında ürünler olabilir. Bunlar başka sektörlerde de uygulanan bizlerin de üzerine konuştuğumuz üzerine düşündüğümüz muhtemelen durumlar.”
Seyirci sayısı yarı yarıya azaldı
Koronavirüsün sinema sektörüne etkisi seyirci sayılarına da yansıdı. Bu yılın ocak ve şubat aylarında sinemaya gelen seyirci sayısı geçen yılın aynı dönemine göre daha yüksekken, yıl geneline bakıldığında ise büyük bir düşüş bekleniyor.
2018 yılında seyirci sayısının rekor seviyede olduğunu belirten Demirkol, "O sene yaklaşık 70 milyon seyirciye ulaşıldı. Bu rakam 2019 yılında, ‘patlamış mısır’ krizinin de etkisiyle 10 milyon gerileyerek 60 milyon oldu. Ancak seyirci sayıları bu sene sinemalar kapanana kadar artıştaydı. Ocak ve şubat ayları 2019’un ocak şubat ayından daha iyiydi. Bu sene zaten muhtemelen 6 ay kapalı kalacak salonlar. Sektörde 30 milyon seyirci öngörülüyor, bu rakama ulaşılırsa bu sene için başarı sayılacak.”
Araç sinemaları ekonomik ve sürdürülebilir değil
Koronavirüs nedeniyle sinema salonları kapanınca, yaz aylarıyla birlikte açık hava ve araç sinemaları gündeme geldi. Bu uygulamanın turistlik yerlerde nostaljik olarak yapılabileceğini ancak ticari olarak hem ekonomik hem de sürdürülebilir olmadığını savunan Demirkol, sözlerine şöyle devam etti:
“Sektörün içinde yapmayı düşünen bazı arkadaşlarımız var. Bundan 10-15 sene önce de arabalı sinemalar açıldı ama görüldü ki çok ekonomik ve uzun ömürlü değil. Yani nostaljik olarak yapılabilir, turistlik yerlerde hoş olabilir ama sektörü canlandıracak bir olay değil ekonomik olarak.”
“Dijitalleşme sinemaya zarar vermez”
Dijitalleşmenin sinema üzerindeki etkisi hakkında da konuşan Demirkol, sanılanın aksine farklı platformların sinemaya zarar vermediğini, tam aksine sektörü destekleyip, canlandırdığının altını çizerek şunları söyledi:
“Sinemanın büyümesi ve gelişmesi için bu tip dijital platformlar ve televizyon yayınları şart. Bunlar hiçbir zaman sinemayı öldürecek etkenler değil. Bir yapımcı film ürettiğinde onu ilk önce festivalde yayınlamak ister yarışmalara katılmak ister galasını yapmak ister. Oyuncularıyla, sinema yazarlarıyla özetle sektörle buluşmak ister. Önce sinemada gösterilir, salonlarda 3-5 hafta gösterimde kaldıktan sonra dijital platformlara taşınır. Oradan sonra da ücretsiz televizyon kanallarına taşınır. Bu süreç bir filmin ömrü aslında. Bir film ne kadar uzun süre gösterimde kalırsa, sinema olur, dijital platform olur bu yapımcının ve sanatçının yararına olan bir şey. Sektörü zenginleştirici bir faktör. Bu çok yanlış anlaşıldı. Sinema mı dijital mi diye. İkisi de olacak, bunlar birbirleriyle düşman değil, dost bence.”