Saffet Abdullah Güllaçları'nın hikayesi, Osmanlı-Rus savaşı sırasında Kırım’dan İstanbul’a göç eden Abdullah Efendi'nin 1881'de İstanbul’un Şehremini semtinde güllaç üretmesiyle başladı.
Yaklaşık 40 yıl bu mesleği sürdüren Abdullah Efendi'den sonra oğlu Saffet Efendi bu işi üstlendi.
Şirketi gelecek nesillere hazırlıyorlar
Saffet Efendi'nin de yaklaşık 40 yıl bu geleneksel tatlının üretimini yapmasının ardından, bayrağı 3. kuşak olan Yalçın Arseven ve İlhan Arseven devraldı.
Şu anda işin başında 4. kuşak temsilcileri bulunuyor. Gürsel Arseven ve Erdal Arseven, aile köklerinden gelen güllacın üretimini yapıyor. Aynı zamanda, Türk ekonomisinin asırlık çınarlarından şirketi gelecek nesillere hazırlamak için de çalışmalarını sürdürüyor.
Saffet Abdullah Güllaçları, 2. kuşak temsilcisi Saffet Efendi'nin eşinin adıyla aynı alanda yeni bir marka yaratırken, güllaç haricindeki ürünleri de ürün yelpazesine eklemek için çalışmalarına devam ediyor.
"Aile içi kavramı işin içinde olduğunda daha güzel bir ruh çıkıyor"
Saffet Abdullah Güllaçları'nın 4. kuşak temsilcilerinden Gürsel Arseven, bir şirketi 138 yıl ayakta tutmanın sırrını anlattı. Ayrıca, Erdal Arseven ile birlikte ilk günkü üretim biçimindeki ruhla güllaç üretmeyi sürdürdüklerini söyledi.
Saffet Abdullah Güllaçları'nın baştan sona bir aile firması özelliği taşıdığını belirten Arseven, şöyle konuştu:
"Kendimi bildim bileli olayın içinde annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz vardı. İşin de en güzel kısmı bu olsa gerek. Profesyonellerle birlikte aile içi kavramı işin içine dahil olduğunda daha güzel bir ruh çıkıyor."
Sırrı sabır, mütevazılık ve inovasyon
Arseven, 138 yıllık bir firma olmanın sırrının sabır, mütevazılık ve inovasyon olduğunu vurgulayarak, bundan sonraki ruha katma değer de katmaları gerektiğini, Türkiye'nin geleneklerine uygun bir ürünü yeniliklerle birleştirme arayışı içinde olduklarını söyledi.
Gürsel Arseven, marka geliştirme adına Saffet Abdullah markasının yanında Saffet dedelerinin eşi Güzide adına "Güzidem" adıyla bir marka yarattıklarını da belirterek, "Aynı alanda koşacak iki marka olacak. İki eş, belki de birbirlerine rakip olacak" dedi.
Güllacın sütten mamul edilen ve çabuk bozulan bir ürün olduğunu, daha uzun dayanmasının sağlanması için üniversiteler ve meslek liseleriyle iş birliği halinde çalıştıklarını anlatan Arseven, firma olarak önlerinde bir örnek olmadığı için yol açarak ilerlediklerinden bahsetti.
"Ürünlerin yüzde 99'u Ramazan ayında satılıyor"
Saffet Abdullah Güllaçları'nın yine 4. kuşak temsilcilerinden Erdal Arseven de Türkiye'deki pazarın yaklaşık yüzde 65'ine hakim olduklarını belirtti.
Almanya, Fransa, Singapur, Dubai ve Japonya'ya kadar ihracatları bulunduğunu, her geçen yıl talebin daha da arttığını söyledi.
Arseven, güllacın geleneksel bir lezzet olduğunu vurgulayarak, "Güllacın Ramazan ayına has bir özelliği bulunuyor. Ürettiğimiz ürünlerin yüzde 99'u Ramazan ayında satılıyor" dedi.
Ramazanda 230 tonluk güllaç satışı
Erdal Arseven, yaklaşık 2 yıldır bir e-ticaret sitesi aracılığıyla internet üzerinden de ürün satışı yaptıklarını vurguladı.
"Ramazan ayı haricindeki dönemlerde ürünü bulmakta güçlük çekiyorlardı. 'Yurt dışındaki oğlumuza götüreceğiz', 'Eşim hamile, onun için istiyorum' şeklinde taleplerle firmamıza ulaşanlar oluyordu. İnternet üzerinden başarılı satış sürecimiz devam ediyor."
Ramazan ayında 7 milyon lira değerinde 230 tonluk güllaç satışı yaptıklarını belirten Arseven, "İnsanlar güllacı yılda bir ay, Ramazan'da yiyorlar. Bizim onun dışında hiçbir çalışmamız olmadığını düşünüyorlar. Burası 40 kişilik personeliyle 3 bin metrekarelik alanda 12 ay boyunca aynı düzeyde çalışıyor. Ramazan'da satılıyor diye tempomuzu aşağı çekmiyoruz" dedi.
Kaynak: AA