Topkapı Sarayı Müzesi'nde Osmanlı padişahlarının, üst düzey devlet adamlarının kullandığı, diplomatik hediye olarak gönderilen 1300 yıllık paha biçilemez kılıç, kalkan, miğfer, hançer gibi silahlar restore ediliyor.
İç Hazine Binası, Mukaddes Emanetler'den sonra müzenin en çok ziyaret edilen mekanlardan biri. Bu ilgide silahların çeşitliliği, tarihi niteliği, işlevi ve estetiği önemli rol oynuyor.
Türk, Emevi, Abbasi, Memluk, İram, Kırım-Tatar, Hint, Avrupa ve Japon kültürlerine ait 1300 yıllık geniş bir dönemi kapsayan, Osmanlı cebehanelerinde yüzyıllar boyunca muhafaza edilen koleksiyonun en zengin bölümünü Osmanlı Devleti'ne ait silahlar oluşturuyor.
Koleksiyonun en erken örneklerinden biri Emevi Halifesi Muaviye bin Ebu Süfyan'ın 7'nci yüzyıla ait kılıcı. Bunun yanı sıra Emevi ve Abbasi halifelerinin 13'üncü ve 14'üncü yüzyıl ve Memluk sultanlarının 14'üncü yüzyıldan kalma kılıçları da koleksiyonun diğer erken dönem örnekleri arasında yer alıyor.
Koleksiyonda, saldırıda kullanılan kesici, delici, atıcı, vurucu, ezici ve ateşli silahlar, savunmada kullanılan miğfer, zırh, kalkan ve at zırhları, törenlerde kullanılan alem, tuğ ve kalkan gibi 33 bini aşkın silah bulunuyor.
Üzerindeki desen ve motiflerle nadide bir sanat eseri
Koleksiyonu oluşturan eserler, yapım tekniğindeki ustalığın yanı sıra bezeme özellikleri açısından üretildiği coğrafyaya özgün üslubun görülmesini sağlayan zengin bir hazine niteliği taşıyor. Süslemede kullanılan desen ve motifler, silahları yalnızca bir savaş aracı olmaktan çıkararak her birini nadide bir sanat eseri haline dönüştürmüş.
Silah koleksiyonunun günümüze ulaşmasında en önemli faktörlerden biri restorasyon. Milli Saraylar Kompozit Eserler Atölyesi, paha biçilmez silahların restorasyonunda hayati görevler üstleniyor.
Atölyede şu sıralar restorasyona alınan eserlerden ilki, 16'ncı yüzyılın sonu ile 17'nci yüzyılın başına ait olduğu tahmin edilen zülfikar şeklindeki kılıç ve kını. Tören kılıcı olarak kullanılan eserde, altın süslemeler bulunuyor. Kılıcın, dönemin padişahına veya üst düzey bir devlet adamına hediye edildiği düşünülüyor.
Ustalığı ve işçiliği ile hayranlık uyandıran kılıcın üzerinde Osmanlıca bir yazı bulunuyor. Yazının okunabilen kısmında, "Hasbiyallahu ve matu, maşallah, ya Muhammed, Allah Muhammed Ebubekir la feta illa Ali Ömer Osman illa Zülfikar Ali, ya latif..." ifadeleri yer alıyor.
Atölyede restorasyona alınan bir diğer eser, 18'inci yüzyıla ait bir şehzade kılıcı. Altın, deri ve demirden imal edilen kılıcın uzunluğu 38 santimetre. Restorasyondaki eserlerden biri de 16'ncı yüzyıla ait tombak kalkan. Eserlerin, restorasyon işlemleri tamamlandıktan sonra yeniden sergilenmesi planlanıyor.
Korozyona uğrayan eserler restorasyona alınıyor
Milli Saraylar Kompozit Eserler Atölyesi Restoratörü Onur Recep Er, atölyede kompozit eserlerin restorasyon ve konservasyonunu yaptıklarını anlattı.
Eserlerin restorasyona alınma sürecine ilişkin bilgi veren Er, şöyle konuştu:
"Teknik Uygulama Başkanlığı restorasyonu yürüten başkanlıktır. Müzecilik Başkanlığından restorasyona ihtiyacı olan eser tespit edilip bize havale edildiği zaman eser onarıma alınıyor. Mesela bir metal eserin yüzeyinde oksitlenme başladığı zaman eserde bir bozulma olduğu belirleniyor. Tekstil eserlerin yüzeyinde bulaş olabiliyor, dökülmeler meydana geliyor. Ahşap eserlerde ise en çok kurtlanmalar meydana geliyor. Fildişi eserlerimiz var. Organik eserlerde yüzeyde bozulmalar, lekelenmeler meydana geliyor. Görevli arkadaşımız bunu tespit edip restorasyon sürecinin başlaması gerektiğini söylüyor. Bunlar devamında restorasyon süreci gerektiriyor."
Restorasyon sürecinin en önemli aşaması belgeleme
Er, Topkapı Sarayı Müzesi'nde tarihi 1300 önceye kadar dayanan kılıç, kalkan, yay, zırh gibi geleneksel silahlar ile ateşli silahların bulunduğunu vurguladı.
Atölyede onarıma alınan eserlerin restorasyon ve konservasyon süreçlerine değinen Er, "Bir eser atölyeye geldiği zaman belgeleme süreci vardır. Restoratör için bu çok önemli bir aşamadır. Bizden sonra gelecek restoratörlere iyi bir bilgi aktarmamız gerekir. Restorasyon sürecinde eserin mevcut durumunu inceliyoruz, fotoğraflarını belgeleyip gördüğümüz bozulmalara ilişkin notlarımızı alıyoruz. Devamında restorasyon aşamasına geçiyoruz" dedi.
"Özgün malzemeyi korumak çok önemli"
Restoratör Er, atölyede restorasyonu devam eden 16'ncı yüzyıla ait tombak kalkan ile 16'ncı yüzyılın sonu 17'nci yüzyılın başına ait olduğu düşünülen zülfikar şeklindeki kılıcın onarım çalışmalarıyla ilgili, şunları söyledi:
"Tombak kalkan, bakır üzerine eski yöntemle altın kaplama yapılmış. Ana maddesi bakır olduğundan bakırın bozulmasından kaynaklı altın yüzeyde aşınma meydana gelmiş. Bakır oksidasyon atar. Restorasyon sürecinde mümkün olduğunca altını muhafaza ederek oksidasyonu alıyoruz. Sonrasında orayı pasifize edip koruyucu sürerek tekrar sergi alanına gönderiyoruz. Yine zülfikar kılıç, benzersiz bir eser. Bir padişah ya da devlet büyüğüne hediye olduğunu düşünüyoruz. Demir üzerinde ahşap ve altın kaplamadan oluşuyor. Bundaki problemimiz, demirden kaynaklı korozyon yüzeydeki altın işlemelere zarar veriyor. Altın yüzeyi komple kaldırıyor. Bu korozyonu durdurup mevcut altını korumaya çalışıyoruz. Ona yönelik işlemi yapıyoruz. Restorasyonda mümkün olduğunca özgün malzemeyi korumak ve geri dönülebilir malzeme kullanmak çok önemli. Bunlara dikkat ederek restorasyon yapıyoruz."