Anadolu’nun yetiştirdiği en önemli halk ozanlarından biriydi Aşık Veysel. Aşıklık geleneğinin son temsilcileri arasındaydı. 25 Ekim 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Annesi Gülizar, babası “Karaca” lakaplı Ahmet’ti. Babasının aldığı bağlama, Veysel’in hayatını baştan aşağı değiştirdi; Aşık Veysel oldu.
Gönül gözü hiç kapanmadı
Aşık Veysel’in hayatının en önemli dönüm noktası 7 yaşında gözlerini kaybetmesiydi. O yıllarda yörede yaygınlaşan çiçek hastalığı sebebiyle bir gözünü kaybetti. Diğer gözü ise kapanmaya yüz tutmuştu. Aynı yıl geçirdiği kazayla o gözü de görmez oldu. Veysel, yaşadığı trajediyi yıllar sonra, “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine Kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım. Çiçek zorlu geldi. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan” sözleriyle anlattı.
Aşık Veysel’siz 45 yıl geçti. “Dostlar beni unutmasın” demişti...
— TRT HABER (@trthaber) 20 Mart 2018
Unutmadık.https://t.co/UaFJihgZId pic.twitter.com/2HlqCvPQFq
Babası, gözlerini kaybeden oğlunu biraz olsun avutmak için kendisine halk ozanlarından şiirler okudu. Yakın çevreden gelen aşıklar, ara sıra Karaca Ahmet’in evine de uğrardı. Veysel’in aşıkları ilgiyle dinlediğini gören babası, oyalanması için bir bağlama aldı. İlk saz dersleri için de babasının arkadaşı Çamşıhlı Ali Ağa gönüllü oldu. Böylece küçük yaşta bağlama çalmayı öğrendi. O tarihten sonra da Yunus, Karacaoğlan, Dertli, Emrah gibi halk ozanlarının şiirlerini çalıp söyledi.
Aşık Veysel keşfediliyor
Şair Ahmet Kutsi Tecer 1930 yılında Sivas’ta edebiyat öğretmenliği yapıyordu. Bu görev, Tecer’in Aşık Veysel’le tanışmasına vesile oldu. Aşık Veysel, Ahmet Kutsi Tecer'in davetiyle köy enstitülerinde saz dersleri vermeye başladı. Veysel'in adı ilk kez 5 Ocak 1931'de düzenlenen Sivas Aşıklar Bayramı’nda duyuldu. Peşinden Cumhuriyet’in 10. yılı için yazdığı destanla dikkatleri üzerine çekti. Derken türküleri dilden dile yayıldı.
Aşık Veysel, tıpkı kendinden önceki halk ozanları gibi şiirlerini hece ölçüsüyle ve yalın bir Türkçeyle yazdı. Köy insanının gerçeklerini dile getirdiği şiirlerinde yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk kol kolaydı. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyaset de şairin işlediği konular arasında yer aldı. Onun sazından çıkan “Uzun İnce Bir Yoldayım”, “Güzelliğin On Para Etmez”, “Dostlar Beni Hatırlarsın”, “Kara Toprak”, “Sen Bir Ceylan Olsan Ben De Bir Avcı” gibi türküleri duymayan kalmadı.
1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk diline ve milli birliğe yaptığı hizmetten dolayı kendisini maaşa bağladı. Ünlü halk ozanı, son olarak 1971 yılında Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde sevenlerinin karşısında çalıp söyledi. Aşık Veysel, 1973 yılının 21 Mart günü hayata gözlerini yumdu.
Aşık Veysel’in şiirleri Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarının yanı sıra ölümünden sonra basılan “Bütün Şiirleri” (1984) adlı kitapta toplandı.
Aşık Veysel’siz 45 yıl geçti. “Dostlar beni unutmasın” demişti, unutmadık. Bu toprağın sesi, bu toprak varoldukça unutulmayacak.