Azerbaycan müziğinin güzelliği hem Türkiye’de çok sevilmesi hem de Azerbaycanlı sanatçıların dünyada elde ettiği başarılarla biliniyor. Cazdan hiphopa kadar birçok türde, dünyada isim yapmış ünlü sanatçılar var. Bunlardan biri olan Arzu Kurbani ise 1993 yılından beri Türkiye’de yaşıyor ve çalışmalarını buradan sürdürüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan emekli Ankara Müzik ve Görsel Sanatlar Üniversitesi öğretim görevlisi, kemane virtüözü Muhsin Kurbani’nin ve yine ünlü kemane ustalarından Kıvanç Kurbani’nin annesi olan sanatçı, Azerbaycan’ın milli kahramanlarından birinin de torunu. Çarlık Rusyası’na karşı Azerbaycan’ın özgürlüğü için mücadele eden ‘Koç Nebi’, ‘Kaçak Nebi’ olarak anılan ve karısı Hecer Hanım’la birlikte destanlaşan milli kahramanın dördüncü göbekten torunu olan Arzu Kurbani, 1993 yılındaki Karabağ savaşında şehit düşen Muharrem Aliş Aliabbasoğlu’nun ise birinci göbekten torunu.
Hem Azerbaycan hem Türkiye’nin sanatçısı olan Arzu Kurbani, TRT Haber’in sorularını yanıtladı ve şunları anlattı:
İlk Kadın Muğam Triosu Üyesi
“Karabağ doğumluyum. 1993 yılından beri Türkiye’de yaşıyorum. Kendi kültürümüzü burada devam ettirmeye çalışıyorum. 1990’lı yıllarda ‘Sen Türkülerini Söyle’ isimli bir albüm dizisinde bir albümü Azerbaycan mahnıları ile ben yaptım. Konservatuvarda tar okudum. 1992 yılında Azerbaycan muğam (geleneksel Azerbaycan müziği) sanatçısı, kadınlar için de gözbebeği diyelim, bu işin emektarı olan ve öğrenciler yetiştiren Sekine Hanım İsmailova, orada ilk defa kadın triosu kurdu. Tar, kemençe ve kaval… Hepsi kadın. Orada ben tar çalıyordum. 1993 yılında evlilik nedeniyle Türkiye’ye yerleştim. Eşim Muhsin Kurbani de oğlum Kıvanç Kurbani de sanatçı. Ailece sanat adına hiç projede buluşmuyoruz ama evimizde her zaman müzik var. Ayrıca ‘aşık sazı’ deriz, onu da çalıyorum.”
Sanat Konusunda Sert Eleştiririz
“Sanatçı bir aile olsa da sanat konusunda birbirimizi acımasız eleştiririz. ‘Oğlumdur, iyi çalmadı ama ben ona iyi çaldın’ diyeyim diye bir durum yok. Eşim Muhsin Bey de beni sanat konusunda eleştirir. Bizde sanat konusunda hoşgörü olmaz. Bu, biraz da aldığımız eğitim ve disiplinden geliyor. Ben küçüktüm, tarı elime aldım ve hocalarım ‘Gün gelecek, sanattan nefret edeceksin. Seni bıktıracaklar ama asla yılmayacaksın!’ dedi. Olumlu ya da olumsuz yönlerine rağmen sanatın peşinden gittim. Yine hocalarımızın bir sözü vardır: ‘Sen bu sanata öğren, çık dağ başına. Nereye gidersen git, iyi sanatçıysan seni bulurlar…’ derler. Azerbaycanlı sanatçıların başarılı olmasının en önemli nedeni de budur bence. Sahnede yalnız başınasınız. Milyonların önüne çıkıyorsunuz. O nedenle iyi sanatçı değilseniz, sahneye çıkmayacaksınız. Çok çalışacak, başarınızla orada olacaksınız.”
Müzik Eğitimi Çok Ciddiye Alınır
“Sanata yeteneği olan çocukları daha küçükken çok doğru yönlendirirler. Çocuğu dinlerler, eğer yeteneği yoksa, başka bir iş yapmasını önerirler. Allah vergisi bir yeteneği varsa devam ettirmeli. Eğer dünyaca ünlü bir piyanist olacaksa, onun parmaklarına bakar hocalar. O parmaklar piyona üzerinde büyüyecek.”
Ortak Müzik Kültürü
“Azerbaycan müziğinden burada Kültür ve Turizm Bakanlığı repertuarına, TRT repertuarına yüzlerce parça girmiş durumda. Azerbaycan mahnılarını çok güzel okuyan değerli sanatçılarımız var. Bazen sözleri yanlış okunuyor ama genelde çok iyi, çok beğeniyorum. Bu bizim öz müziğimiz, öz kültürümüz. Arada biraz mesafe olabilir ama insan özünü kaybedemez. Azerbaycan müziği Türkiye’de hep sevilecektir.
Kaçak Nebi Gururu ve Karabağ Şehidi Dede
“Azerbaycan kültürünü müzik yanında giyimle de yansıtmaya çalışıyoruz. Mesela şu an üzerimdeki örtü, bizim milli başörtümüzdür. 'Keleğayı' diyoruz. Milli kültür önemli. Ayrıca Azerbaycan’ın milli kahramanı Kaçak Nebi ve Hecer’in torunuyum. Onların evliliğinden iki oğlu, bir kızı oluyor ve biz kızları Zeynep tarafından gelen nesliyiz. Dedem Muharremoğlu Aliş de 1993 yılında, 1’nci Karabağ Savaşı’nda Kubatlı’daki köyünü terk etmedi, ‘Ben Kaçak Nebi’nin torunuyum. Vatanımı, toprağımı terk etmem’ dedi ve orada şehit oldu. Halen bahçemizde, dut ağacının altında yatıyor. Karabağ Azerbaycan’dır, öyleydi ve hep öyle olacak. 1’inci ve 2’nci Karabağ Savaşı’nda şehit düşen, gazi olan tüm kahramanların karşısında minnetle baş eğiyorum. Cumhurbaşkanımız, ali başkumandanımız İlham Aliyev’e, milli ordumuza, gönüllü ordumuza, şehit analarına hepsine canı gönülden teşekkür ederim. Minnet duyuyoruz Azerbaycan halkı olarak, baş eğiyoruz karşılarında. Topraklarımıza kavuştuk. Daha ne olsun? Türkiye’nin de her zaman gölgesi bize yeter. Türkiye-Azerbaycan kardeştir. Bunu dilde değil, amelde gösterdik. Bunu kimse bozamaz. Ele elbet, dünya durdukça Türkiye-Azerbaycan kardeşliği devam edecek.”
Türk Halk Müziği’ni Bizim Gibi Anlayamazlar
“Türkiye’den Neşet Baba’yı severim. Babası Muharrem Ertaş’ı severim. Halk müziği çok seviyorum. Bütün müzik dallarını severim. Yabancı müzik, caz da seviyoruz ama Türk Halk Müziği bize en yakın olanı. Azerbaycanlı sanatçıların repertuarlarından Türkiye’den çok türkü var. Hissediyoruz çünkü… Bir uzun hava okurken kendimden geçiyorum. Bir deyiş dinleyince kendimden geçiyorum. Müziğin her dalını seven bir yabancı gelse o da Türk Halk Müziği’ni sever ama benim gibi sevemez çünkü benim damarımda Türk kanı akıyor. Ben yaşanmışlıkları, acıları hissederek seviyorum.”
Müzik Bırakılmaz
“Türkiye’deki izleyicinin gösterdiği ilgiden memnunum. Sağ olsunlar, dinliyorlar ve sosyal medya üzerinden sürekli yazıyorlar. Bir sanatçının en güzel gıdası bu ilgi. Sanatçının ruhunu doyuran gıda, gördüğü sevgidir. Müzik bırakılmaz. Siz gitseniz bile müzik dünyada kalıyor. Muhsin Kurbani emekli olunca ‘Kurumdan emekli oldum, sanattan değil. Sanattan emekli olunmaz…’ der. Gerçekten de adeta sazına aşıktır ve bakanlıktan emekli olduktan sonra bile sazını bırakmadı hatta daha fazla zaman ayırdı. Şimdi de üniversitede öğrenciler yetiştiriyor. Bazen moralim bozulduğunda, kızdığımda ‘Sanata küsemezsin!’. Çok doğru…”
Yaşanmışlıklar Sanata Dökülüyor
“Sanat ömür boyu devam eden bir şey. Sanattan ayrılınmaz. Hele ki bizim toplumumuzda… Türk milleti, yaşanmışlıkları hep sanata dökmüş. Sevinince de bir parça çıkmış, ağıt yakınca da. Bunların hepsinin bir hikayesi var. Aynı türküyü bir sanatçı sahnede okuyabilir ama bir ev hanımı da hüzünlenince evinde okur, çocuğuna okur. Sanat, şahdamarlarımızdan bir tanesi. Türk halkını anlatan damarlardan biri. Yaşadığımız sürece sanata devam edeceğiz.”
Yaşasın Türkiye-Azerbaycan Kardeşliği
“Her zaman, gerçek sanat ve sanatçıya değer verilmesi lazım diye düşünüyorum çünkü iyi bir sanatçı çok zor yetişiyor. Onu bulmuşken de iyi sanatçılar kaç yaşına gelirse gelsin, değerini bilmek lazım. Bana bu ilgiyi gösteren Türk halkına, herkese sevgiler, selamlar olsun. Yaşasın Azerbaycan-Türkiye kardeşliği.”