Aygün Mübariz, 1979 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de doğdu. Üniversiteye iktisat okumaya giderken bir gün dünyanın birçok ülkesinden sanatçı sıfatıyla çağırılacağı belki aklının ucundan geçmiyordu. Ancak, küçük yaşlardan itibaren müzik ile iç içe olan bir ailede büyümesi, onu eğitim aldığı alandan çok farklı bir yere götürdü. Kendi anlatımıyla müziğe yatkınlık, aile geleneğiydi. Ait olduğu topraklardan aldığını söylüyor bu ruhu. Yani Azerbaycan’ın Şuşa kentinden. Büyükannesi oralıydı çünkü.
İlerleyen müzik kariyerinde art arda İstanbul, Paris, Moskova, Berlin, Vatikan ve Los Angeles’ta konserler verdi. Adını artık dünyaya duyurmuştu. Ancak O artan bu şöhretine rağmen Bakü’deki mütevazı yaşantısını sürdürüyor. Azerbaycan Devlet Milli Konservatuarı’ndaki öğretmenliğine ve Devlet Şarkı Tiyatrosu’nda solistlik yapmaya devam ediyor, üç küçük çocuğuna da annelik yapmaya… Gelin Aygün Mübariz’i bir de kendinden dinleyelim...
Aldığınız eğitim ekonomi üzerine; ancak tamamen müziğe yönelmiş durumdasınız. Birbirine zıt bu iki alandan ekonomi yerine müziği tercih etmeniz nasıl oldu?
Bu soruyu çok soruyorlar. Gerçekten ilgiden kaynaklanan bir geçiş oldu. Bunun açıklaması aslında uzun, ancak ben kısa şekilde anlatayım. Annem doktor, babam iktisat profesörüdür. Müziksever bir ailede büyüdüm. Her ikisi de müziği çok severler. Evde piyano vardı, bana çalmayı öğrettiler. Güzel çalıyor ve söylüyordum. Çocukluğumdan beri ruhum, müzikten besleniyor. Büyükannem, güzel Karabağımız’da bulunan müziğin beşiği Şuşa şehrindendir. Oranın suyunu içen, havasını soluyan herkesin müzikal his ve yeteneği vardır. Zaten Şuşa şehri Azerbaycan Konservatuarı'nın merkezidir. Buradan nice meşhur bestekarlar, şairler ve şarkıcılar çıktı. Bu özellik de bana genetik gelmiş. İktisat bölümünde lisans ve yüksek lisans dereceleriyle mezun olmama rağmen, müzik dünyası beni her zaman cezbetti. Lisansüstü eğitimimin son yılındayken piyano çalmak için bir müzik okuluna kaydoldum. Eski bir koro şefi öğretmeni hem harika bir müzikal duyuma hem de güçlü bir soprano sesine sahip olduğumu keşfetti ve ailemle konuşarak müzik kariyerime kesinlikle devam etmem gerektiğine ikna etti. Büyük bir coşku ve umutla, Bakü Müzik Akademisi Vokal Başkanı, Halk Sanatçısı, Profesör Khuraman Gasimova tarafından 2 ders için kabul edildim. Daha sonra, kısa bir süre içinde, akademiyi tamamladım. 6 yıl içinde büyük bir başarı elde ederek Uluslararası Vokalistler Yarışması Ödülü’nü kazandım ve Azerbaycan Cumhuriyeti Fahri Sanatçısı unvanını elde ettim. Şu anda Azerbaycan Devlet Ulusal Konservatuarı'nda öğretmen olarak çalışıyorum. Hayatımın müzikle bağlanması böyle oldu.
Birçok ülkeden davet alan bir sanatçısınız. Farklı ülkelerde verdiğiniz konserlerde nasıl karşılanıyorsunuz?
Kültür Bakanlığı ve Haydar Aliyev Vakfı aracılığıyla birçok yerde Türkçe, İtalyanca, Almanca ve İngilizce dillerinde saygın bir izleyici önünde performans gösterdim. Dünya dillerindeki performanslarım büyük bir alkışla karşılandı.
2012 ve 2015 yıllarında da Türkiye'de konserler verdiniz. Peki buradaki ilgiyi nasıl buldunuz?
İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri ve Ankara'da büyük konser programlarında sahne aldım. Türkiye’de dinleyicilerin sıcak alkışları, beni hep iyi hissettirdi. Türkiye'yi ve izleyicilerini çok sevdim. Bu sıcaklığı asla unutmayacağım.
Çanakkale Türküsü'nü seslendirdiğiniz video çok beğenildi ve Türkiye'den birçok insanla da iletişim halindesiniz. Türkiye ile aranızdaki bağı nasıl tanımlarsınız?
Kahramanlık zaferi ile meşhur olan Çanakkale Savaşı ve hakkında bestelenen türkünün sözlerinden çok etkilenerek duygulandığımdan bu türküyü okudum. Bu savaş, ailemizde hem acı verici hem de gururla hatırlanır. Bu türkü ailemizde, hatta çocuklarım tarafından büyük bir coşkuyla söyleniyor. Ayrıca bu şarkıyı gururla söylemeyi kendime borç bilirim. Hatta doktor olan annem aynı zamanda şairdir; Çanakkale Savaşı ile ilgili bir şiiri vardır. Çok kısa bir dörtlüğünü sizinle paylaşayım...
Bu nə dəhşət,nə haldı,
Fələk nə oda saldı,
Döyüşgən,mərd şəhərim,
Çanakkale darda qaldı…
Teşekkür ediyoruz paylaşımınız için… Sosyal medyada çok fazla takipçiniz var. Hayranlarınızın yorumlarını, tepkilerini nasıl karşılıyorsunuz?
Facebook, Instagram, Youtube gibi sosyal medya uygulamalarında pek çok takipçim var. Birçok ülkeden hatta Amerika'dan bile güzel yorumlar ve istekler geliyor. Dünyanın birçok yerinden de konser teklifleri alıyorum. Bu yoğun ilgi beni çok mutlu ediyor.
Ayrıca sosyal medya hesaplarınızdan paylaştığınız videolarda piyano ile size eşlik eden farklı müzisyenler görüyoruz. Bunun sebebi nedir?
Ulusal Konservatuar'daki meslektaşlarım benimle düet yapmak istiyorlar. Ben de sevilen popüler şarkıları konserlerde benimle çalışan farklı arkadaşlarımla söyleyip paylaşıyorum.
Sadece konser vermekle yetinmiyor Azerbaycan’da müzik alanında birçok öğrenci yetiştiriyorsunuz. Peki, bu noktada ülkenize daha ne gibi katkılar sağlamayı planlıyorsunuz?
Şu anda Azerbaycan Devlet Ulusal Konservatuarı Ulusal Vokal Bölümü öğretmeniyim. Öğrencilerimle samimi bir ilişkim var. Konservatuvar sınavlarına hazırladığım öğrenciler yüksek puanlarla okula giriyorlar. Bu yüzden ‘üstün yetenekli öğretmen’ olarak Kültür Bakanlığı Diploması da aldım. Bu bana büyük keyif veriyor ve öğretimimde beni motive ediyor.
İki oğlunuz, bir kızınız var. Ancak müzik hayatınız da çok yoğun şekilde devam ediyor. Onlara nasıl vakit ayırabiliyor ve onlarla neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Evet, 3 çocuğum var ve onları çok seviyorum. İşim çok yoğun olsa da onlara vakit ayırmam gerektiğini biliyorum. Hafta sonları onları parka ve yürüyüşlere götürüyorum. Üçü de Bakü’de sanat okulunda okuyor. Hepsinin müzik tutkusu var ve üçü de piyano, gitar, tar ve keman çalabiliyor. Küçük oğlum, Azerbaycan Muğam’ını güzel okuyor. Bu özellikler bizde genetiktir ve kökten gelir. Ailemin, evi yönetmem konusunda da büyük desteği var. Hayatta elde ettiğim tüm başarılarda onların emeği tartışılmaz. Bu yüzden onlara minnettarım.