Efsaneye göre Türkler yeni yılın başladığı gece, yani bir 21 Mart'ta, Ergenekon’da demir dağı eritip yol açmayı başardı. Oradan çıkıp yeni yurtlar tuttu. İşte o gün bu gündür, milli bir bayramdır Türk geleneğinde baharın başlangıcı.
Nevruz, inanışa göre baharın ilk günü ve yılbaşı olarak kabul ediliyor. Türk dünyasının ortak ve geleneksel bir bayramı olarak asırlardır kutlanıyor.
Hatta 1079 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah zamanında, devletin resmi takvimi de 21 Mart'ta başlıyordu. Mali yılın Mart'ta başlaması geleneği de Cumhuriyet dönemine, o günlerden kalan bir mirastır.
Özel geleneklerle karşılandı
Osmanlı Sarayı da Nevruz’u ihmal etmedi. Milli bir bayram olarak, çok özel geleneklerle karşıladı. Nevruz törenlerinin gözdeleri, "Nevruziye" isimli macunlar karan hekimbaşılar, yeni yılın takvimini hazırlayan müneccimbaşılar ve yine ”Nevruziye" ismiyle padişaha sunulan kasideleri yazan şairlerdi.
Padişah bunlara hediye verip, saray teşkilatındaki kimi görevlilere ihsan ederken, Nevruz Bayramı dolayısıyla padişaha hediye verenler de vardı. Bu yükümlülük devlet ricalinin üst sıralarında olanlara aitti ve özellikle göz kamaştıran atlar, bu türden hediyeler içinde en dikkat çekenlerdi.
"Nevruziye Macunu" nedir?
Hekimbaşılar her sene Nevruz'da çeşitli baharat ve bitki özlerinden oluşan karışımlar yapar, Nevruziye ismi verilen kırmızı renkli ve kokulu bir macun hazırlarlardı.
Hayat macunu olarak bilinen bu macunları ikram ederken kullanılacak porselen kapların kulpuna, kurdele ile küçük bilgi notları bağlanırdı. Yıldızların o geceki hareketine ilişkin zaman bilgisi veren bu notlara da Nevruziye Kulağı denirdi.
Sarayda işler takvime göre planlanırdı
Yıldızların hareketi aslında müneccimbaşının ilgi alanıydı. Astronomik hareketleri gözleyip tahminde bulunarak, en uygun zamanları seçmesi gereken müneccimbaşı, hazırladığı yeni yıl takvimini Nevruz’da padişaha takdim ederdi. Sarayda kimi işler o takvime göre planlanırdı.
O Müneccimbaşı da bu hizmetinin karşılığında, sultanın ihsanına kavuşur, huzurda giydirilen bir samur kürk ile ödülünü alırdı.
Şair padişahların da Nevruz hakkında şiirleri vardı
"Erişdi bahar oldu yine hemdem-i Nevruz
Şad etse nola dilleri cam-ı cem-i Nevruz"
Şair Nef'i
Sarayda Nevruz konulu şiirlere de ilgi büyüktü. Şairlere önemli ölçüde telif hakkı verilirdi. Tarihi kayıtlarda bin akçadan 6 bin akçaya kadar verilen ihsanlar yer alıyor. Ayrıca, şair padişahların da Nevruz konusunda eserler yazdığı biliniyor
Veziriazam ile vezirler, eyaletlerin valileri ve diğer büyük devlet adamları da padişaha, Hediyye-i Nevruziye sunardı. Hünkâra, çoğunlukla donanmış atlar, murassa silahlar, pahalı kumaşlar hediye edilirdi. Bunun bir başka adı da "Nevruz Pişkesi"ydi.
Haber: Cevdet Cantürk