İstanbul'da yapımı süren Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattının Beşiktaş istasyonda süren arkeolojik kazı çalışmalarında, Beşiktaş bölgesinde tarih öncesi döneme ait bir yerleşim olduğuna dair bulgulara ulaşılmaya devam ediliyor.
Arkeolojik kazı çalışmalarında, tarih gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Son olarak Erken Demir Çağ'a ait olduğu değerlendirilen iki mezarın bulunduğu kazı alanında çalışmalar, 5 müzeci ve 45 işçiyle sürdürülüyor.
Kazı başkanı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan yaptığı açıklamada, ilgili Koruma Kurulunun aldığı kararlar doğrultusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin metro inşaatının devam ettiği Beşiktaş istasyonunda çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Kızıltan, kazılarda kentin geçmişine yönelik çeşitli kültür katmanlarının açığa çıktığını aktararak, şöyle devam etti:
"Bunlar büyük bir bölümü 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başlarına ait. Bu alandaki kalıntılar, belgelendikten sonra alttaki kültür katlarına inmek için, ilgili Koruma Kurulunun kararı doğrultusunda kaldırıldı. Şu anda Beşiktaş istasyon alanının bin 800 metrekarelik bölümünün yaklaşık 850 metrekaresinde kazı çalışmalarına devam ediyoruz. Deniz düzleminin yaklaşık 7 metre üstünde başladık. Şimdi yaklaşık 5 metrelerdeyiz. Önce kentin altyapı sistemlerine ait kalıntılar ortaya çıktı. Bunları belgeledik ve kaldırdık."
Derinlere indikçe farklı kültür kalıntılarına rastladıklarını vurgulayan Kızıltan, "Yuvarlak taş oluşumlar açığa çıkmaya başladı. Yaklaşık 2,5 aydır bunlarla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Alanda normal basit mezarlarla kremasyon mezarlar açığa çıktı. Bütün bu alanda çıkan malzemenin, mezarların değerlendirilmesi sonucu burada Erken Demir Çağı'na ait kurgan tipi bir mezarlık alanında çalıştığımızı tespit ettik. Bu çalışmalarımız hassasiyetle devam ediyor." ifadelerini kullandı.
"İki tür mezar bulundu"
Kazı çalışmalarında iki tür mezar bulunduğunu dile getiren Kızıltan, şu bilgileri verdi:
"Biri normal basit toprak mezar; çukur açılarak iskeletler, yarı hocker pozisyonunda gömülmüş. Yanlarına ise o dönemde kullandıkları taş baltası, ok ucu ve diğer aletler mezar hediyesi olarak konulmuş. Buna ilişkin bulgular var. Topluca üç iskeletten oluşan bir toplu mezarımız var. İkinci mezar tipi ise kremasyon dediğimiz, ceset yakıldıktan sonra kalan kemiklerin ve küllerin toplanıp bazen bir kap, pişmiş toprak bir küp içine konularak gömüldüğü mezar şeklidir. Bu tipte ise bazen tamamen çömleksiz olarak gömülüp etrafına taş dizilmiş, bazen de etrafı taşlarla kapatılarak üstü kapatılmış."
Kızıltan, Beşiktaş'taki mezar tipinin, özellikle Anadolu ve Trakya bölgesinde tespit edilen Erken Demir Çağı'na işaret ettiğini, elde edilen verilerin Milattan Önce 1200 ila 800 yıllarına tarihlendirildiğini ve bulguların bir dönemin ölü gömme geleneğini gözler önüne serdiğini anlattı.
"Bulgular şehirde tarih öncesi dönemde yerleşim alanı olduğunu kanıtlıyor"
Bulguların, şehirde tarih öncesi dönemde yerleşim alanı olduğunu kanıtladığını dile getiren Kızıltan, şöyle konuştu:
"Daha önce Tarihi Yarımada içinde Marmaray kazıları sırasında kentin Neolitik dönem insanlarına ait yerleşim yerleri ve mezarlıklarını açığa çıkarmıştık. Burası için aynı ifadeyi kullanamıyoruz ancak bu mezarlıktaki sakinler, günümüzden yaklaşık 3000-3500 yıl geriye götürecek Erken Demir Çağı'nın temsilcileridir. İstanbul, geçmişi 8 bin yıla dayanan bir kent. Özellikle Tarihi Yarımada içerisinde yapılan kazılar, bunu kanıtladı ama Tarihi Yarımada dışında özellikle Beşiktaş bölgesinde bugüne kadar tarih öncesi bir döneme ait herhangi bir yerleşim olduğu bugüne kadar tespit edilmemişti. O nedenle bu bulgular, kent tarihi açısından önemli ve dikkat çekici belegelerdir."
"Buluntular bilimsel çalışmalarda kullanılacak hale getiriliyor"
Elde edilen buluntuların her birine isim ve adres verildiğini aktaran Kızıltan, bütün buluntuların kodlara göre alandan toplandığını ve daha sonra adresleriyle birlikte atölyelerine götürüldüğünü söyledi.
Kızıltan, buluntuların orada profillerine göre envanterleştirme işlemine tabi tutulduğunu anlatarak, "Tümlenecek parçalar yapıştırılıyor. Daha sonra bunlar müzeye naklediliyor ve bilimsel çalışmalar için kullanılacak hale getiriliyor." dedi. AA