'Bios' Yunanca hayat anlamına geliyor. Biyosanat da yaşam sanatı.... Canlı dokular, canlı organizmalar kullanan bir sanat pratiği... Bilim, teknoloji ve sanatı bir araya getiren biyosanat, geleneksel sanat anlayışına yeni bir bakış açısı getiriyor. Öyle ki, bir resmi fırça, tuval veya boya kullanmadan, sadece bakterilerle yapmak mümkün. Biyosanatı Küratör ve sanatçı Ebru Yetişkin'e sorduk.
"Aslında bu çok yeni bir sanat pratiği değil. İlk örneğini 1930'larda gördük. Alexandre Flaming'in bir çalışması var mikrobiyal sanat diye. Fakat 1990'ların sonundan itibaren DNA, klonlama, biyoteknolojiyle ilgili çalışmalar hızlandıkça bu sanat pratiği günümüz sanatında daha fazla görülmeye başladı. Biyosanatçılar her türlü yaşamsal süreçle ilgili çalışıyorlar. Doğum olabilir, ölüm olabilir, üreme olabilir, hastalık, çoğalma,bulaşma, enfeksiyon olabilir. Bütün bu yaşamsal süreçlerle ilgili çalışmaları var biyosanatçıların. Bir yandan da yaşam sanatı demek de çok yanlış olmaz herhalde."
Yaşamın doğal süreçlerine müdahale eden biyosanatçılar, eserlerini bu şekilde ortaya çıkarıyor. Biyosanatçıların çalışma alanı atölyeler değil, laboratuvarlar...
"İlk örneklerini New York School of Visual Arts'ta (Görsel Sanatlar Okulu) görebiliriz. Mikroskop camının altında kullanılan petri kapları vardır. Bakterilerin çoğalmasını kontrollü bir şekilde düzenleyerek petri kaplarının içinde figüratif resimler oluşturuluyor. Laboratuvarda kullanılan her türlü malzeme biyosanatçının sanatsal üretim pratiğinin içine dahil olabiliyor. Küf gibi son derece kolay elde edilen, sütün içindeki bir bakteri, bu malzemelerle de biyosanat üretmek mümkün."
Türk biyosanatçılar yurt dışında önemli eserlere imza atıyor
Biyosanat Türkiye'de çok bilinmese de yurt dışında bu alanda eserler veren Türk sanatçılar var. Onlardan biri, dünyanın en prestijli mühendislik ve teknoloji okullarından Massachusetts Institute of Technology'de (MIT) tasarım ve bilişim alanlarında doktora derecesine sahip olan Orkan Telhan... ABD'de yaşayan sanatçı ve tasarımcı Telhan, yaklaşık 10 yıldır biyosanatla ilgileniyor.
"Biyosanatı canlılarla olan ilişkilerimizi sorgulayan ve insan çıkarlarının ötesinde canlılarla yeni ilişkiler nasıl kurulabilir, canlıların perspektifinden doğaya, sosyal hayata, kültür ortamlarına bakıp ne gibi yeni bağlamlar, yeni ilişkilenmeler kurabiliriz, böylelikle insanın doğaya etkilerini sorgulayabiliriz diye tanımlıyorum. İşin başına biyoloji gelince bu alanda çalışan sanatçıların veya tasarımcıların biyoloji eğitiminden geldiğini varsayıyor aslında insanlar ama biyosanat esasında çok eski bir kavram. Tarihte yüzlerce yıldır çok eski zamanlara dayanan biyosanat işleri var. Bunları biz bilim insanlarıyla bağlantılı olarak düşündüğümüz halde, aslında canlılarla çalışan, mutfakta fermantasyon yapan, bahçesinde bitki yetiştiren veya yeni malzemeler denemeye çalışan mimarların bile 19. 20. yy'dan beri çalıştıkları alanlarda biyosanat işleri görmek mümkün."
"Genellikle canlı organizmalarla direkt çalışıyorum yani hücreler olsun, bakteri olsun, maya olsun... O yüzden bilimsel koşullara uygun, bilimsel çalışmaların yapılabileceği ölçekte bir laboratuvarım var. Canlı organizmalarla ne gibi yeni malzemeler üretebiliriz, onlarla sürdürülebilir bir şeyler üretilebilir mi gibi daha işlevsel bir alanda çalışmalarım var. Bu da bazen biyosanat, biyotasarım ikilemi arasında gidip geliyor."
Biyotasarım... Kendi kendini yok eden ayakkabılar, plastikler...
Biyotasarım, canlıların tasarım sürecine entegre edilmesiyle oluşan bir kavram. Canlı organizmalar kullanarak yeni endüstriyel ürün tasarlayan bu alanda amaç biraz daha işlevsel... Biyotasarımcılar doğa dostu ve insan sağlığına zarar vermeyen ürünler üzerinde çalışarak, kullanıcıların günlük hayatlarındaki alışkanlıklarında ve endüstride değişiklik yapmayı hedefliyor. Orkan Telhan da dünyaca ünlü firmalara yaratıcılığını kullanarak tasarımlar yapıyor.
"Kendi kendini yok edebilen spor ayakkabılar nasıl üretilebilir gibi yaptığımız projeler var. Çok yakından çalıştığım bir biyoplastik alanı var. Kendi kendini tüketebilir plastikler nasıl üretilebilir diye... Biyotasarım biraz daha kavramsaldan ziyade işlevsel bakıyor. Canlı organizmalardan plastik alternatifi nasıl üretebiliriz diye düşünüyorlar. Bina malzemelerini nasıl değişik şekilde üretebiliriz diye düşünüyorlar. Çünkü şu anda petro kimyasal ürünlerin çevreye atık olarak veya çöp olarak bıraktıkları zararları yok etmek veya azaltmak için, kendi kendine çürüyebilen malzemeler nasıl yapılabilir, karbon salınımı, enerji üretimi düşük malzemeler nasıl üretebiliriz diye malzeme alanında çalışan biyotasarımcılar var."
"Burada son zamanlarda hayvan tüketiminin doğaya olan etkisi çok sorgulandığı için hem çevreye olan etkisi, çevre kirliliği açısından hem de canlıların öldürülmesi ve tüketilmesini sorgulayan yeni bir kuşak geliyor. Ve bunun içinde hücresel tarım (cellular agriculture) dediğimiz yeni bir alan gelişmiş vaziyette. Canlıları öldürmeden hücrelerini alıp onlardan mesela süt yapabilir miyiz, et yapabilir miyiz, protein üretebilir miyiz diye böyle bir bilimsel bir alan gelişiyor. Bir taraftan yeni kuşakların önünü açabilecek ne gibi işler yapabiliriz diye düşünüyorum diğer taraftan 21. yyda ciddi problemleri olan bir dünyada yaşıyoruz. Yiyecek sıkıntısı, milyarlarca insanı besleme sıkıntısı var, doğada kaybolan bir sürü biyoçeşitlilik var. Bu gibi problemlere karşı ne gibi çözümler üretebiliriz, insanları bu konular hakkında nasıl derin düşündürebiliriz hakkında çalışıyorum. Bunlar beni motive ediyor."