Türk edebiyatının mütefekkir yazarı Cemil Meriç... 71 yıllık ömrüne onlarca eşsiz eser sığdırdı. Ömrü boyunca "hür ve yerli" olma düşüncelerini savundu.
38 yaşında görme yetisini kaybetmesine rağmen edebiyat sevdasından hiç vazgeçmeyen Meriç, çok sayıda öğrenci de yetiştirdi.
"Yerli kalarak evrensel olmak"
Cemil Meriç'in kızı Ümit Meriç, "Cemil Meriç aslında 18. Aydınlanma Felsefesi'nin bir manada Türkiye'deki temsilcisidir. Yani bir Latin yazarın dediği gibi "İnsanım ve insanla ilgili hiçbir şey bana yabancı değildir”. Cemil Meriç yereldir fakat ilgi alanı ve yeni yetişecek olan kuşakların ilgi alanı yerel kalarak evrensel olmayı öğrenmektir" diye konuştu.
"Kendine has bir üslubu vardı"
Meriç, dünyaya açılmak için muhakkak doğu ve batı dillerini bilmek gerektiğini savundu. Ama bir şartı vardı.
Biyografi Yazarı Yusuf Temizcan, "Özellikle doğuyu anlamak için Arapça ve Farsça'nın bilinmesi gerektiğini, batıyı anlamak için de bir batı dilini mutlaka çok iyi bir şekilde bilinmesi gerektiğini fakat bu her ikisini de yaparken hür ve yerli olmak gerektiğinin altını çiziyor" dedi.
Kendine has üslubu onu diğer yazarlardan ayıran en büyük özelliği oldu.
Temizcan, Meriç'in yazı üslubunu anlattı:
"Cemil Meriç'teki en önemli şeylerden biri de kendine has bir deneme üslubunu kurabilmiş olmasıdır. Bu üslup şöyle bir şey şiirsellikle düz yazıyı biraraya getirebilen ve bunun içerisinde bir akıcılık kurabilen ve son derece kendine has bir üslup."
Meriç, görme yetisini kaybetmesine rağmen hep yazdı
Cemil Meriç, henüz 38 yaşındayken görme yetisini kaybetmeye başladı.
"Bazıları taçla doğar, bazıları kılıçla, ben kalemle doğmuşum" der Cemil Meriç. Ona göre en büyük güç kalemdedir... Okumak ve yazmak onun için öyle büyük bir tutkudur ki... Gözlerini kaybetse dahi ne okumaktan vazgeçer, ne de yazmaktan...
Üslubu ve fikirleriyle edebiyat dünyasında bir mihenk taşı olan Meriç, neredeyse tüm eserlerini gözlerini kaybettikten sonra yazdı.
"Ücretsiz dersler verirdi"
Onlarca talebe yetiştirdi, talebeleri, Türkiye'nin dört bir yanında yıllar boyu onun öğretilerini aktarmaya devam etti.
Ümit Meriç, babasının öğrencilerini yetiştirme tutkusundan şöyle bahsetti:
"Biraz Sokrates'e benzetebiliriz Cemil Meriç'i. Hiçbir maddi kaygısı tasası olmadan yetişeceğine inandığı insanları, üniversitedeki öğrencilerini seçer, evine davet eder ve onlara ücretsiz ders verirdi. Eşi pek az rastlanan bir talebe hoca ilişkisi içinde olmuşlardır. O açıdan Sokrates gibi Eflatunlarını yetiştirmiştir."
Cemil Meriç'in bir Türkiye hayali vardı
En büyük hayali Türkiye'yi ileriye taşıyacak gençler yetiştirmekti.
Temizcan, Meriç'in bir Türkiye hayali olduğunu belirterek, "O hayal içinde gençlerin bağımsız düşünebilmesi, hür düşünebilmesi, yerli olabilmesi, kendi kültürünü çok iyi tanıyabilmesi asla taklitçi olmaması üzerine kuruluydu. Bu hayal büyük oranda bugün gerçekleşiyor diyebiliriz" dedi.
Cemil Meriç, 13 Haziran 1987'de hayatını kaybetti.
Ama yazdığı kitaplar ve yetiştirdiği öğrenciler onun fikirlerini yaşatmaya devam ediyor.
Haber: Mahinur Ünal
Kamera: Deniz Kahraman
HABER: MAHİNUR ÜNAL
KAMERA: DENİZ KAHRAMAN