Sanatla dolu dolu geçen bir yaşam... Adana Halkevinde başlayan müzik kariyerini 68 yıldır aynı heyecanla sürdürüyor. Türk Sanat Müziği’nin en önemli isimlerinden Mustafa Sağyaşar, geçen yıllara rağmen mikrofonla bağını koparmıyor. Halen TRT Nağme’de yaptığı “Mustafa Sağyaşar Sizlerle” adlı radyo programında şarkılarını söylemeye devam ediyor. Aynı zamanda “Devlet Sanatçısı” unvanı taşıyan büyük ustayla, müzik kariyeri üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Müziğe nasıl başladınız?
1947-48’ler… 15 yaşındayım, ortaokuldayım. Halkevinde 6-7 kişilik bir grupla müzik çalışmaları yapardık akşamları. İşler o kadar ileri hale geldi ki, Adana’nın o zamanki en büyük caddesine, İstasyon Caddesi’ne hoparlörler koydu belediye. Adeta radyodan yayın yapar gibi müzik yapardık. Halkevinde yaptığımız müziği hoparlörden dinlerdi millet.
Profesyonel kariyeriniz radyoyla başladı elbette…
Bir akrabam, “Bu kadar müzikle uğraşıyorsun, radyo imtihanlarını duymadın mı?” dedi. Hemen ertesi gün mektupla müracaat ettim. İmtihana katılma hakkı elde ettim. Neticeler açıklandığında birinci dereceden kazandığımı öğrendim.
Aileniz bu süreçte sizi destekledi mi?
Babam çok kızdı bana. Sınav için Ankara’ya giderken “Kazanırsan Allah selamet versin. Kazanamazsan bu eve dönüş yok” dedi. Gittim kazandım. Orada başladım çalışmaya… Bu arada isim yaptık. Babama, “Cemal Bey, Mustafa Sağyaşar diye genç bir çocuk var radyoda, bu sizin neyiniz?” diyorlarmış. “Benim oğlum” diyormuş rahmetli. Gurur duyuyormuş. Bütün aileyi topladı bir gün ve bana dedi ki, “Kardeşlerinin, annenin huzurunda senden özür diliyorum. Bunun bu kadar onursal bir şey olduğunu düşünememiştim. Şimdi gurur duyuyorum seninle… Bütün gücümle arkandayım” dedi. Ben ağladım orada tabii…
Gelelim İstanbul Radyosu yıllarına…
1972’de ben kendi arzumla İstanbul’u istedim. Buradaki sisteme adapte olmaya çalıştım. Otuz yılı aşkın süre TRT’de çeşitli jüri üyelikleri yaptım. 17 sene Alaattin Yavaşça başkanlığında repertuar kurulu üyeliği yaptım. Sonra 14 yıl aralıklarla icra denetim kurulu başkanlığı yaptım. Koro şefliğini üstlendim. Ben yenilikleri çok severim. Düet okumayı 37 sene evvel ben başlattım. Halk çok sevdi. Bakın şimdi düetler, hatta triolar oluyor. Emekli olduktan sonra da görevlerime devam ettim. Radyodan hiçbir zaman kopmadım. Çünkü TRT beni Mustafa Sağyaşar yaptı, meşhur etti.
Bir taraftan gazinolar var tabii… Gazino günlerinden geriye de pek çok anı kalmıştır elbette…
İstanbul’da ilk defa Güneypark Gazinosu’nda çıktım sahneye. Daha sonra diğer gazinolarda solist ve solist altı olarak çalıştım. Gar Gazinosu’nda assolist olarak çalışıyordum 70’li senelerde. Bir Anneler Günü sahnedeyim. 1200-1300 kişi var Gar Gazinosu’nda. Çoğu da kadın... “Unutulanlar var, unutulmayanlar var, unutmayanlar var. Bir zamanlar benim de bir annem vardı. Şimdi söyleyeceğim şarkıyı bütün annelere, unutamayanlara ithaf ediyorum” dedim. Sözleri Müzehher Güyer’e, bestesi Ayhan Özışık’a ait “Unutmadım Seni Ben Unutmadım” şarkısını söyledim. Baktım millet hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Saz ekibi bile ağlıyor. Ben de doldum artık ve ilk defa bir şarkıyı yarıda kestim.
Çok plak yaptınız mı?
Benim sesimle meşhur olan en az 90-100 şarkı vardır. Bugün genç nesil hep bunları söylüyor. Şekip Ayhan Özışık’ın, Yusuf Nalkesen’in, Avni Anıl’ın, Sadettin Öktenay ve Erol Sayan’ın birçok şarkısını ben meşhur ettim. Eskilerden de unutulmuş, çok okunmamış şarkıları çıkarır plak yapardım. Aşağı yukarı 150 plak doldurdum.
Sanatınızı başka ülkelerde icra etme fırsatı buldunuz mu?
İki defa Amerika’ya gittim özel konser vermek için. Kanada’ya, Avusturalya’ya konsere gittim. Avrupa’da en çok Almanya’da konser verdim. Ankara Radyosu’yla 30-35 kişilik bir ekiple İran, Pakistan, Tunus, Cezayir, Suriye, Lübnan, Mısır ve Ürdün gibi ülkelere gittik. Dolayısıyla Allah’ın verdiği bu ses sayesinde 5 kıtada şarkılar söyledik, sesimiz yankılandı.
Dinleyicilerinizle TRT Nağme’de yayınlanan programınızla buluşmaya devam ediyorsunuz. Müzik aşkınız hiç bitmiyor diyebilir miyiz?
“Mustafa Sağyaşar Sizlerle” diye bir program yapıyorum. İki senesi doldu. 2020’de de devam edecek inşallah. Bir koroyu 12 senedir çalıştırıyorum. Müzik, içimde hep yepyeni açan bir çiçek gibi. Her gün bir yaprak daha açıyor. Allah bana ömür verdikçe ben müzikseverlere hizmet etmeye çalışacağım. Bu kadar sene milyonları müziğe doyurdum ama ben hala doyamadım. Müzik benim yaşamımdır.
Bugün yapılan müziği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk müziği altındır; altın çamura da düşse değeri kaybolmaz. Bir gün üstü açıldığı zaman pırıl pırıl parıldar. Bir zamanlar arabesk başladı, sonra da pop... 90’lardaki popun sözleri bile bugünkülere göre çok daha edebiydi. Şimdi hiç anlam taşamayan sözler var. Bütün yapılan ritim ve göbek attırmak. Sadece bunları dinleyenlere, “müzik dinliyorum” diyorlarsa acırım. Bundan 20 küsur sene evvel Sivas’ta konsere gitmiştim. Ekseri doktorlar vardı salonda. “Müzik ruhun gıdası mıdır?” diye sordum salondakilere. “Evet” dediler. “O zaman bozuk gıda satanlar var, sakın ola gıdanızı onlardan almayın. Ruh sağlığınız bozulur” dedim.
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu